SEÇİME KADAR TANSİYON YÜKSELECEK

Yaşanan deprem felaketi sonrasında geçen ay yapılan Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizinde 50 baz puanlık bir indirime giden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bu ay yapılan toplantıda ise faizi değiştirmedi ve %8,5’te sabit bıraktı.

TCMB’den bir gün önce ise Fed’in faiz kararını izledik. Silicon Valley Bank (SVB) iflasından sonra bir de İsviçre’de yaşanan Credit Suisse sorunu başta Fed ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) olmak üzere merkez bankalarının uygulamakta oldukları sıkı para politikasından vazgeçmelerine neden olabilir tartışmalarının içinde gördük ki Fed de ECB de uygulamakta oldukları para politikasından vazgeçmediler. Piyasalarda yılın ikinci yarısı ile birlikte Fed’in faiz indirimlerine başlayabileceği söylentileri ise karar sonrası yapılan basın toplantısında Fed Başkanı Powell tarafından gündemden kaldırıldı.

Ekonomi ile yakından uzaktan ilgisi ve bilgisi olmayan bazı sözde ekonomi bilginleri SVB’nin batışına Fed’in faiz artışlarının neden olduğu yönünde şeyler söylüyorlar. “TCMB de Fed gibi faiz artırsaydı bugün Türkiye’de de banka iflasları yaşanabilirdi, neyse ki; TCMB faiz indirerek banka iflaslarının önüne geçti” diyerek TCMBnin uyguladığı faiz indirimlerinin başarılı bir sonucu olarak görüyorlar. Tavsiyem; fazla zaman harcamadan gülünüz ve geçiniz.

SVB’nin iflası direkt olarak risk yönetiminin doğru uygulanamamasındandır. Yaşı yetenler hatırlayacaktır; Türkiye’de yaşanan Demirbank olayının neredeyse bire bir benzeridir SVB olayı. Fed bir anda ve kimseye söylemeden faiz artışlarına başlamadı ki; Anadolu tabiri ile sağır sultan duydu finansal koşulların sıkılaşacağını. Bu kadar yüksek sesle ve uzun zaman yapılan sözlü yönlendirmeye rağmen hala riskinizi yönetemiyor ya da o riski almaya devam ediyorsanız sonucunun bu olabileceğini de düşünmeniz lazım.

Elbette dünya piyasalarında bir gerginlik yaşandı. Global dünyada bu tip sorunların bulaşıcılık etkisi göz ardı edilemez. Türkiye’de BDDK’nın kuruluşundan bugüne kadar bankacılık sektörünün çok sıkı ve iyi denetlendiğini ve Sermaye Yeterlilik Rasyosu’nun uluslararası kriter olan %8 yerine %12 olarak uygulanmasının da bankacılık sisteminin sağlamlığı açısından son derece önemli olduğunu hatırlatmak isterim.

İçeride ise herkes seçime kilitlenmiş durumda. Herkes 14 Mayıs tarihini bekliyor. Ancak Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalabileceği şimdilik pek fiyatlanmasa da 14 Mayıs’a yaklaştıkça bu senaryonun da piyasa üzerinde kendisini hissettireceğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimimin ikinci tura yani 28 Mayıs tarihine kalması aradaki on işlem gününde piyasalardaki gerginliğin daha da yükselmesine neden olabilir.

Geçtiğimiz günler kritik eşik olarak görülen 5,000 puan seviyesinin altına kayan borsa yeniden 5,000 puan seviyesinin üzerinde. Yatırımcıların genel beklentisi borsanın seçime kadar yatay bir bantta yukarı hareketini sürdürme isteğini koruyacağı, döviz kurlarının ise yine seçime kadar kontrol altında tutulacağı yönünde. Euro/TL tarafında yukarı yönde bir hareket görülse de bunun ana nedeni yurt dışında yaşananlar, Fed ve ECB faiz kararları ve yapılan açıklamaların sonucu uluslararası alanda Euro’nun değer kazanması.

Ama cevabı aranan soru şu: Seçimden sonra ne olacak?

Olası senaryoları ve olası piyasa etkilerini de bir sonraki yazıda kaleme almak üzere bu hafta bana müsaade…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mert Yılmaz Arşivi