SERGİSİNİ KIZINA İTHAF ETTİ

Baran Kamiloğlu’nu uzun yıllar önce Mustafa Ayaz Müzesi’nde açtığı sergide tanımıştım. Ayaz, Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitim Resim-İş Öğretmenliği Bölümü’nden mezun olan ve yüksek lisansını da bu bölümde yapan Kamiloğlu’nun eserlerinden övgüyle bahsetmişti. Ayaz’ın tavsiyesi üzerine ben de Kamiloğlu’ndan bir eser almıştım.



Bu tanışıklığımızdan sonra Kamiloğlu ile dostluğumuz sürdü. Sergi açılışlarında karşılaştığımızda, diğer ortak dostlarla birlikte sanat üzerine sohbetlerimizi sürdürdük. Bu hafta Baran Kamiloğlu’nu konuk etmemizin nedeni sanatçının yeni doğan kızına da aynı ismi verdiği “Ekin” adlı sergisi. Kamiloğlu elbette “Ekin”le “Bir toplumun duyuş ve düşünüş birliğini oluşturan, gelenek durumundaki her türlü yaşayış, düşünce ve sanat varlıklarının tümünü oluşturan ‘kültür’ü” kastediyor.

Sanatçının kızına ithaf ettiği serginin manifestosunu da eşi Cansu Alaçam Kamiloğlu kaleme almış. Kamiloğlu’nun eserlerini gördüğünüzde sanatçının duruşunu, dünya görüşünü anlamakta zorlanmazsınız. Sanatçının Galeri Soyut’ta 6 Ocak’ta açılacak sergisinde işçi sınıfı, patronlar ve toplumun büyük bir kesimince “deli” olarak adlandırılan “marjinal grupları” işlediğini görüyoruz. İstiyorsanız bundan sonrasını ressamın eşi tarafından yazılmış sergi manifestosuna bırakalım:

“Sanatçının kültürle ilişkisi, benimsediği kültürel kodları işlerinde temsil etme biçimiyle ortaya çıkar. Bu temsil, sanatçının anlatmaya değer gördüğü ve görünür kılmak istediği herhangi bir kavram ya da meseleyi konu edinebilir. Sanatçı, bu sergisinde toplumcu gerçekçi çizgisinden hareketle uzun süredir üzerinde çalıştığı ve toplumun yapı taşlarından biri olarak ele aldığı işçi sınıfını ve onun antitezi olan burjuvaziyi türlü yönleri ile resmetmiştir. Zira neoliberal çağda işçi sınıfının varlığı uzun zamandır inkâr edilmiş, toplumsal hayattaki yeri önemsizleştirilmiştir. Dolayısıyla sanatçının bu yaklaşımı neoliberalizmin söz konusu yok sayma politikasına karşı yükseltilmiş bir sestir. Bunların yanı sıra serginin bir diğer bileşeni olan ‘deliler’; sanatçı için toplumun değersizleştirdiği ve marjinalize ettiği bir kesime işaret etmektedir. İşçi sınıfı gibi bu ‘marjinal gruplar’ da toplum tarafından yok sayılmaktadır. ‘Deli’ kabul edilen bu bireyler toplumsal gerçekliği tüm çıplaklığıyla gördüğü için hakikatle baş edememiş ve delirmeyi seçmiş kimseler olabilir mi? Bu sorunun cevabını arayan sanatçı, delileri mevcut gerçekliği herkesin gördüğünden farklı biçimlerde görebilen ‘aklıselimler’ olarak betimlemeyi tercih etmiştir. Sanatçı, bünyesinde pek çok kavramı barındıran ‘ekin- kültür’ tanımından yola çıkarak muhtelif olayları, kişileri ve olguları görünür kılmaya çalışmıştır. Sanatçının toplumcu gerçekçi perspektifi bu ayrıksı görünen kavramları alegorik bir biçimde bir araya getirmiş ve izleyiciye yeni bir anlatı sunmuştur.”

Yeni yılla birlikte Ankara’da resim dünyasında hareketlilik daha da artacak. Haftaya yeni yılın sergilerini ayrıntılı duyurmaya çalışacağım. Herkese sağlıklı, huzurlu, ülkemizde de hukuk ve demokrasinin yeniden üstünlüğü ele geçirdiği bir 2023 dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Ergan Arşivi