
Emre Alkin
En başa döndük… Tekrar deneyecekler
Merkez Bankası’nın cuma gece yarısı yaptığı açıklama bizlere gösteriyor ki, büyük meşakkatlerle ve maliyetle uygulanan reçetede en başa döndük. İhracatçının elde ettiği geliri olmasa demek ki rezervler sıfırı tüketecek. Bu seviyede bir inat ya da ısrarı, mantıklı bir gerekçeye bağlamakta zorluk çekiyorum. Programı alkışlayanları da artık esefle karşılıyorum.
Şimdi sıra TÜFE açıklamasına geldi. İstanbul Ticaret Odası’nın açıkladığı perakende fiyat endeksi, TÜFE için önemli bir sinyal oldu diyebilirim. Nisan ayında İstanbul'da fiyatlar %3,21 civarında artmış gözüküyor. Mart ayında %3,78, Şubat ayında ise 4,64 civarındaydı. TÜİK ise Şubat ve Mart aylarını sırasıyla %2,27 ile %2,46 olarak açıklamıştı.
Hatırlarsanız geçen ayın son haftası, istatistik uzmanlarının bana verdiği bilgiye dayanarak TÜİK'in mikro verisi ile yaptığı nihai açıklamaların uyuşmadığını, 2023 TÜFE rakamının olması gerekenin yarısı kadar açıklandığını, hane halkı gelirinin de reel olarak %50'in üzerinde arttığını söyleyerek büyüme rakamının %4,5 çıkarıldığını yazmıştım. Hal böyleyken, piyasada yaşanan gerçeklerle resmi rakamlar arasındaki makasın giderek açıldığını, döviz kurlarını kontrol edip faizi yüksek seviyede tutan, kredi imkanlarını kurutan ve firmaları zarara sürükleyip dünyanın en pahalı ülkesi haline gelen Türkiye'yi rasyonel bir şekilde ölçme imkanımızın kalmadığını söylemem lazım.
Eğer TÜİK takındığı tavra devam ederse ki büyük ihtimalle öyle olacak, %2,5 ile %2 arasında bir TÜFE oranı açıklayacak. Açıkçası Nisan ayında yaşadığımız fiyat artışları ile uyumlu olmayan bu oranları kimsenin kabul edeceğini sanmıyorum.
Sadece İstanbul'a bakarsak: Giyim ve ayakkabı %13,59, konut harcamaları %6,66, haberleşme %5,22, ulaştırma %3,93, ev eşyası %3,74, lokanta ve oteller %3,15, çeşitli mal ve hizmetler %3,12, alkollü içecekler ve tütün %2,29, sağlık harcamaları %2,13, eğlence ve kültür %2,03, gıda ve alkolsüz içecekler %1,57 fiyat artışı gerçekleştirmiş. Nisanda eğitim harcamalarında değişim yaşanmamış ki, doğal olan da bu aslında.
Bir canlı yayında yılların ekonomi gazetecisi bir duayen İTO ve TÜFE farkıyla alakalı "İstanbul'da fiyatlar Anadolu'ya göre daha yüksek de ondan" demişti. Fiyat yükselişi ile fiyatın yüksek oluşu arasında ne gibi bir bağlantı kurdu bilmiyorum. Ancak bilmediği şu ki, İTO ve TÜFE rakamları çok uzun yıllardır birbirlerine çok yakın takip eder. Ekonomi yönetimi göreve geldiğinden beri aralarındaki korelasyonun bozulduğunu görmezden gelmeye çalışmak doğru bir davranış değil açıkçası.
Diyelim ki Nisan rakamı %2,5 gibi açıklansın, o zaman ilk dört ayın enflasyon oranı %13'e yakın çıkıyor. OVP'deki %17,5'lik hedefin zaten çalakalem hesaplanmış olduğunu belirtmiştik. Bu gidişle %30 TÜFE gerçekleşmesi için yıl sonuna kadar her ay ortalama %2'den biraz daha düşük bir TÜFE gerçekleşmesi gerekiyor. Zaten TCMB'nin daha önce belirlediği %24'ün tutması için bundan sonra her ay % 1 ile 1,5 arasında TÜFE gerçekleşmesi gerekiyor. Sürekli revize edilen hedeflerin tutması için TÜİK'in kendine göre bir hesaplama yapacağı aşikar.
Aslına bakılırsa TÜFE ne açıklanırsa açıklansın, ekonomi yönetimi ne söylerse söylesin hiç kimsenin güveni kalmadı.
Sokaktaki vatandaştan iş insanına, doktorlardan sporculara kadar herkes 55-60 milyar doların satılarak döviz kurlarının bastırılmasını ve yüksek faiz ile sistemin tıkanmasını artık beceriksizlikten daha farklı şekilde yorumlamaya başladılar. Dolayısıyla yaz aylarında siyaset cephesinde gerçekleşmesi gereken değişikliğin asla geciktirilmemesi gerekiyor diye düşünüyorum.