Gaziantep Hastanesi yangını

Bugün Odebrecht ile ilgili som yazımı yazmayı planlamıştım. Ancak ülkemizde bir gün sonrasının planını yapmak bile zor oluyor. Bu yüzden Odebrecht yazımı pazartesi gününe kaydırıp bugün Gaziantep Hastanesi’nde 9 kişinin ölüme neden olay ile ilgili bildiklerimi anlatmak istiyorum.
Medeni bir ülkede buna benzer bir olay pek çok kişinin görevden alınmasına, cezalandırılmasına neden olabilecekken, bizde artık kanıksanan, üzerinde fazla durulmayan sıradan bir olay haline geldi.
Gaziantep Valiliği, “Yoğun bakım servisinde saat 04.45’te oksijen verilen solunum cihazının patlaması sonucu yangın meydana gelmiştir. Olayın ardından 20 kişilik yoğun bakım servisinde yatan toplam 19 hastadan 8’i hayatını kaybetmiş, 11 hasta çevredeki diğer hastanelere nakledilmiştir.” açıklamasını yapmıştı. Sonrasında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, hayatını kaybeden hasta sayısının 9’a yükseldiğini duyurmuştu.
Valiliğin açıklamasına bakılırsa, hiç olmayacak şeyler bir araya gelerek gerçekleşmiş; yoğun bakım servisinde oksijen verilen solunum cihazı patlamıştı.
Ülkemiz hastanelerinde son 10 yılda çıkan yangınlara baktığımız zaman yaşam kaybının yaşandığı tek hastane yangınının 2009 yılında 9 kişinin yaşamını yitirdiği yılında Bursa Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi yangınında gerçekleştiği görülmüştür. Yangının tomografi merkezinde çıkmasına rağmen yaşam kayıpları 2 kat üstte bulunan yoğun bakım merkezinde gerçekleşmiştir. Birimleri birbirine bağlayan şaftlarda dumanını yayılmasına karşı önlem alınmaması ve yangın riskli alanlar ile tahliyesi riskli hastaların bulunduğu birimlerin hiçbir yangın önlemi alınmadan düşeyde ilişkilendirilmesi yaşanan trajedinin temel nedenini oluşturmaktadır. 2012 yılında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinin bodrum katında çıkan yangında, dumanın tesisat şaftlarından 7. kata kadar ilerlediği ve tüm koridorlara yayıldığı görülmüştür. Ayrıca, 2010 yılında aynı hastanenin çatısında başlayan yangında, duman yine şaftlardan klinik katlarına yayılmıştır. Yangının erken fark edilmesi ve yapının yatay tahliye alanlarına sahip olmamasına rağmen, birkaç farklı bloktan oluşması ile birlikte can kayıplarının yaşanmasının önüne geçmiştir.
Bu yangınlarda karşılaşılan kayıpların temel nedenleri; yatay tahliye alanlarının oluşturulmamış olması, tasarımın düşey tahliyeler için elverişli olmaması, dumanın tahliyesi için hiçbir önlem alınmaması, hastanenin yangın ve duman yayılımı göz önünde bulundurularak tasarlanmaması ve hastane personelinin afet eğitimi almamış olmaması, ayrıca, yangının erken vakitlerinde tahliyeye başlamamalarından kaynaklandığı da görülmektedir.
9 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan Gaziantep Hastane yangınında da aynı hatalar aynı eksikler bulunmaktadır. Hastane içinde herhangi bir afete karşı alındığı söylenen önlemler sadece kağıt üzerinde kalmış rutin kelimelerden ibarettir.
Türkiye Yangından Korunma Yönetmeliği, Avrupa Normları temel alınarak en son 2015 yılında revize edilmiştir. Sağlık yapılarına ilişkin genel yangın güvenliği hükümleri ise, “Üçüncü kısım 4. Bölümde” bina kullanım sınıflarına göre özel düzenlemeler bölümünde “Sağlık Yapıları” başlığı altında 2 kısa maddeden oluşmaktadır. Amerika ulusal standartlar kurumu tarafından hazırlanan NFPA “National Fire Protection association” yönetmeliğinde “NFPA 101 Güvenlik Standartları” ve “NFPA 99 Sağlık Aktiviteleri” olmak üzere iki ayrı bölümde sağlık yapılarına ilişkin hükümler bulunmaktadır. 2010 yılında revize edilen Uluslararası Yapı Standartları “Building Regulations (BR) 2010” yapılardaki yangın güvenliğinin sağlanması için uyulması gereken yasal prosedürleri ve düzenlemeleri içermektir.
Türkiye Yangından Korunma Yönetmeliklerinde sağlık yapılarının koridor genişlikleri ve yatay tahliye alanı metrekarelerinin dışında bir sınırlama getirilmediği görülmektedir. Yaşanan hastane yangınlarının incelenmesi durumunda yangın güvenliğinin oluşturulması için tüm yangın riski yüksek alanlarda yangının önlemek, yayılmasının engellenmesi ve söndürme aşamaları için ayrı hükümlerim tanımlanmasının gerekli olduğu ortadadır. Ayrıca tahliye edilmesinde zorluk yaşanan yatan hasta bölümleri için de ayrı önemlerin alınması ve tanımlanması gereklidir. Türkiye’de hazırlanan yönetmeliğin eksik yönlerinin tespit edilebilmesi için; yangın güvenliğinin temelini oluşturan, yapısal özellikler, kullanım aşamasında yapılacak uygulamalar, kaçış yolları bileşenleri, yapının alt bölümlere ayrılması, yapı bölümleri, duman kontrolü ve tahliyesi ve uyarı, algılama ve söndürme, maddelerinin diğer yönetmelikler ile karşılaştırması yapıldığında, eksik yönler kısaca şu şekildedir:
Yenileme ve tadilat işlemleri sırasında kullanılan kaynak ve şalümo aletleri gibi ısı yayan cihazların kullanılması yangına sebebiyet vermektedir. Özellikle koridorları dar sıkışık şehir dokusu içinde yer alan yüksek katlı yapıların sağlık hizmeti veren birimlere dönüştürülmesi itfaiye ekiplerinin ulaşım ve müdahalelerini zorlaştırmakta hatta hastaların yapı içinden tahliyelerini neredeyse imkânsız hale sokmaktadır. Bu nedenle yönetmeliğimizde de bu tür fonksiyon değişimlerine izin verilmemesi gereklidir.
Gerek yapıya sonradan ilave edilecek gerekse planlamada aşamasında tasarlanan farklı fonksiyonlara sahip olan bölümlerin, mutlaka içerdikleri tutuşma riski ve yangın yüküne bağlı olarak kendi içlerinde özel yangın güvenlik önlemlerinin alınması gereklidir. Yangın açısından riskli tüm mekanların yönetmeliklerde sağlık yapıları başlığı altında özelleşmesi bu açıdan önem teşkil etmektedir.
Sprinkler bulunmayan mekânlarda yapılan yenilikler sırasında, portatif yangın tüplerinin mutlaka ortamda bulunması sağlanmalıdır.
Tahliye süresi boyunca yapının stabilitesinin korunması gereklidir. Sağlık yapılarında hastaların tahliyesinin diğer yapılara oranla daha zor olmasından dolayı durum bu yapılarda daha çok önem kazanmaktadır. Fakat taşıyıcı sistem ve özellikleri açısından sağlık yapılarında hiçbir yönetmelikte faklı bir düzenleme yapılmamıştır.
Hastanelerde oksijen tüplerinin devrilmesi veya hasar alması durumunda için de sıkışan gazların basınç etkisi artarak bir fünye etkisi ile patlayabilmektedir. Oksijen dolum ve depo mekânlarına N.F.P.A yönetmeliklerine göre aşağıdaki sınırlamalar getirilmiştir.

  1. Dışa bakan kapı, duvar ve kaplamalar yanmayan malzemeden oluşturulmalıdır.
  2. İç mekândaki kapı, duvar, kaplamalar ve tavan yangına karşı en az 1 saat dayanım gösterecek malzemeden oluşturulmalıdır.
  3. Elektrik priz ve düğmeleri yerden en az 152 cm yukarıda olmalıdır.
  4. Isıtılması gerekiyorsa buhar veya sıcak su ile sıcaklık sağlanmalıdır.
  5. Tüplerin düşmemeleri sağlanmalıdır. Bunun için kullanılan raf, bağlantı elemanları vb. yanmayan veya zor alev alan yanıcılık sınıfına sahip malzemelerden oluşturulması gerekir.
    Yukarıda açıklanan önlemler hastanelerimizin çoğunda bulunmamaktadır.
    Yüksek basınç tedavi odalarında oksijen oranın yükselmesi, yangın risklerini de arttırır. Sadece N.F.P.A yönetmeliklerinde bu mekanlar için yangın güvenlik önlemleri tanımlanmıştır. N.F.P.A yönetmeliğine göre binanın içinde yer almalı ve tüm servis elemanları yangına karşı en az 2 saat direnç sağlayacak yapı elemanları ve malzemeleri ile koruma altına alınmalı, kapılar yangına karşı en az 1,5 saat direnç sağlayacak şekilde oluşturulmalı, otomatik sprinkler sistemler ile donatılmalı, şalterler görünür yerde olmalı, A grubu mekânların zeminleri yanmayan malzemeden oluşturulmalı ayrıca antistatik zemin özelliğine sahip olmalı ve alev almayan malzemeler kullanılmalıdır. Buna göre yönetmeliklerde yüksek basınç odalarının birer kompartıman olarak tasarlanması ve statik elektriğin oluşmasını engelleyecek zemin malzemelerinin seçilerek tasarlanmasını içeren maddelerin eklenmesinin gerekli olduğu görülmektedir.
    Yukarıda açıklanan önlemler hastanelerimizin çoğunda bulunmamaktadır.
    Sonuç olarak hastanelerimiz, afetler karşısında son derece cılız yöntemlerle korunur durumdadır.
    Bu konuya sonra tekrar döneceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi