Mesut Yeğen
Raporların gösterdiği
TBMM Başkanlığı’na teslim edilen raporlardan ümitlenmek, iyimser sonuçlar çıkarmak zor. Zor, çünkü okuyan, bakan herkesin hemen teslim edebileceği üzere, raporlar ayrı telden çalıyor.
En azından benim okuyabildiğim beşi.
Beş farklı aktör, beş farklı siyasi parti tarafından kaleme alındığından farklılıklar olması beklenirdi elbet. Ancak bu haliyle raporlar, bu beş aktör birkaç ay önce “Bir meselemiz var, oturup konuşalım” diye ortak bir karar alıp bir araya gelmemiş, geride kalan dört- beş ay boyunca birlikte bir mesai yapmamış türünden bir izlenim veriyor. Bu da “Peki şimdi ne olacak, bu beş aktör nasıl uzlaşacak” sorusunu sorduruyor.
Neyse ki süreç raporlardan ibaret değil ve devam ediyor. Süreç devam ettiği gibi partilerin raporlarından nihai bir rapor çıkarılacak ve bu son rapor yürütmenin atacağı adımlar ve Meclis’te yapılacak düzenlemeler için zayıf ya da kuvvetli bir referans oluşturacak. Dolayısıyla, süreçle ilgili genel kanaatler oluşturmak, sürecin akıbetiyle ilgili kalıcı çıkarımlar yapmak için henüz erken.
Komisyona sunulan parti raporları tek başına ümit verici olmasa da raporlara gelinceye kadar yürüyen ve daha da yürüyecek görünen bir süreç var. Bir önü, bir arkası olduğundan sadece raporlara dayanarak süreç hakkında kati çıkarımlar yapmak çok doğru olmaz. Raporlarla birlikte “süreç ne alemde, buradan nereye gidebiliriz” sorusunu hakkınca cevaplayabilmek için hem raporlara hem de raporların önüne-arkasına bakmak lazım.
Raporlar
Raporların detaylı analizi yapılabilir yapılmasına, nitekim birkaç yerde de yapıldı. Ancak raporlarla birlikte “Süreçte nereye geldik, buradan nereye gideriz” sorusunu cevaplamak için ihtiyacımız olan bu türden detaylı bir analizden çok, sürecin akıbeti açısından önem taşıyan iki konuda raporlarda ne dendiği, iki önemli sorunun nasıl cevaplandığı.
İçinde bulunduğumuz süreç merkezli baktığımızda önümüzdeki iki büyük soru şu:
1- Kuvvetli ya da zayıf bir reform siyasetine bağlanmayan bir geçiş yasasıyla PKK’nin silahsızlanması tamamlanıp eve dönüş gerçekleşir mi?
2-Geçiş yasası ve dolayısıyla eve dönüş SDG-Şam ilişkilerinin Türkiye açısından ‘yola girmesini’ bekler mi?
Tek soruda birleştirmeyi denersek: Reform siyaseti kapısını kapalı, SDG-Şam ilişkilerinin seyri kapısını açık tutarak eve dönüşü gerçekleştirebilir miyiz?
Raporların bu iki soruyu nasıl cevapladığına gelince… MHP raporuyla başlayayım. MHP’nin süreçteki özel konumu malum. Kurulduğu ilk günden yakın zamana kadar Kürt meselesinde güvenlikçi siyaseti savunan ve 2009-2015 sürecine kökten karşı çıkan MHP, 1 Ekim 2024’te “Türklerle Kürtlerin kardeşliği” demeye başlamasaydı, bir senedir yürüyen bugünkü süreç olurdu belki, ama inananı, destekleyeni herhâlde bu kadar çok olmazdı. Böyle olmakla beraber MHP raporundaki ana fikir şu: Türklerle Kürtlerin kardeşliğinin önündeki esas engel “terör” olduğundan, ihtiyacımız olan, “terörü” sonlandırıp eve dönüşü mümkün kılacak kademelendirilmiş bir infaz yasası, belki biraz fazlası.
MHP’nin raporuna göre cumhuriyetin millet anlayışında, vatandaşlık, eğitim ve kültür politikalarında bir sorun olmadığından, haddizatında bütün bunlar tam da olması gerektiği gibi olduğundan, Türklerle Kürtlerin kardeşliğini sağlamanın yolu kuvvetli bir reform siyasetinden geçmiyor. Dolayısıyla kapsamlı bir reform siyasetine de ihtiyaç yok. Ancak şunu da ekliyor MHP raporu: Terörü tasfiye etmek için hukuk, ekonomik kalkınma ve demokratik kurumların güçlendirilmesi gibi araçların da kullanılmasına ihtiyaç var. Nitekim bunun için olsa gerek, MHP kademelendirilmiş bir infaz yasasının yanına Öcalan’ın salıverilmesine yol açmayıp infaz koşullarını değiştirecek bir umut hakkı düzenlemesiyle AHİM ve AYM kararlarına uyulması önerisini ekliyor.
Özetle, kapıları kuvvetli bir reform siyasetine kapatıp zayıf bir reform siyasetine aralık tutuyor MHP. Oldukça zayıf bir reform siyasetine “evet” diyor görünen MHP’nin, eve dönüşle SDG-Şam ilişkilerinin seyri arasındaki ilişki için ne dediği biraz belirsiz. Eve dönüş yasası için PKK’nin YPG dahil bütün yan örgütleriyle tasfiyesinin teyit edilmesini şart koşmakla beraber, MHP raporunun formel bir feshi mi kastettiği yoksa Şam’la Kürtler arasında ademimerkeziyete kapı aralamayan net bir anlaşmaya mı işaret ettiği açık değil.
Üzerine konuşulanın terör meselesi olmakla kalmayıp Kürt meselesi de olduğu, cumhuriyetin takip ettiği Kürt meselesi siyasetinde önemli düzeltmelere gidilmek zorunda kalındığı gibi tespitleri itibarıyla MHP raporundan ayrışsa da, AK Parti raporu bahis konusu ilk ana soruyu aşağı yukarı MHP gibi cevaplandırıyor. AK Parti raporuna göre de esas ihtiyaç duyulan kademelendirilmiş salıvermeyi mümkün kılacak bir geçiş yasası, dönenlerin entegrasyonunu sağlayacak tedbirlerin alınması ve “bazı reformlar”. Diğer deyişle reform siyasetine zayıfça kapı aralayan bir eve dönüş AK Parti’ye göre de yeterli.
Eve dönüşü zayıf bir reform siyasetiyle desteklemekte MHP’yle ortaklaşmakla beraber, AK Parti’nin kapıyı aralık tuttuğu zayıf reform siyaseti iki açıdan MHP’den farklı. MHP, eş zamanlı ve AHİM ve AYM kararları denilerek görece de olsa belirginleştirilmiş bir reform çerçevesi önerirken, AK Parti’nin önerisi eve dönüşten sonra gündeme gelecek, çerçevesi epey belirsiz bir reform siyaseti. MHP gibi AK Parti de eve dönüş yasasının çıkarılması için öncelikle PKK’nin bütün “unsur ve uzantılarıyla” silah bırakmış olduğunun tespit ve teyidini şart koşuyor. Ancak burada da kastedilenin formel bir fesih mi olduğu yoksa Şam’la Kürtler arasında Türkiye’nin onayladığı bir anlaşma mı olduğu belirsiz.
Beklenebileceği üzere DEM Parti’ninki eve dönüş meselesini Kürt meselesinin genel çözümü içerisine yerleştirilen, çok kapsamlı bir rapor. Hem eve dönüş ve eve dönüşten sonrası hem de Kürt meselesinin genel çözümü için yapılması gerekenlere dair iyi bir rehber niteliğinde DEM Parti raporu. Diğer raporlarla simetrikleştirmek gerekirse, DEM Parti kademelendirilmemiş bir eve dönüşle birlikte kapsamlı bir reform siyaseti öneriyor. Geniş kapsamı ve profesyonelliği itibarıyla takdire şayan olmakla beraber yapılması önerilenler arasında bir önceliklendirme ve takvimlendirme yapılmamış olması DEM Parti raporunun bir tür maksimalizm ve stratejisizlik duygusu vermesine sebep oluyor. DEM Parti eve dönüşle SDG Şam ilişkilerinin seyri arasında bir ilişki kurmuyor.
Yeni Yol grubununki de kapsamlı ve profesyonel bir rapor. PKK’ye sınırlı kalmayan ve kademelendirilmemiş bir eve dönüş yasasıyla beraber eve dönüş sonrası süreçte neler yapılması gerektiğine dair uygulanabilir, makul ve profesyonelce düşünülmüş öneriler var Yeni Yol grubu raporunda. Yeni Yol raporu da eve dönüşle birlikte kuvvetli bir reform siyasetine başlamayı öneriyor. Vatandaşlığın Türklükten ayrıştırılması, Kürtçe eğitim ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi Kürt meselesiyle ilgili cesur reform önerileriyle beraber hükümet sistemi, güçler ayrılığı ve ifade hürriyeti gibi alanlarda da kuvvetli reform önerileri yapılıyor. Kararında tutulan kapsamı, hem eve dönüş hem de eve dönüş sonrası için ilgili deneyimlerden ve literatürden faydalanarak oluşturulan profesyonel öneriler ve makulün sınırlarında kalması Yeni Yol raporunu ayırt edici kılıyor. DEM Parti gibi Yeni Yol Grubu da eve dönüşle SDG Şam ilişkilerinin seyrini ilişkilendirmekten kaçınmış görünüyor.
CHP raporu ise “beklenenle” uyumsuz. Raporda eve dönüşle ilgili önerinin Adalet Bakanlığı’ndan gelecek önerilerden sonra yapılacağı belirtilerek genel bir demokratikleşme reformu paketi önerilmiş. Bu açıdan bakıldığında CHP komisyona nasıl girdiyse öyle çıkmaya karar vermiş görünüyor. Yapılan demokratikleşme reformu önerileri hepsi çok önemli, çok gerekli olmakla beraber, CHP raporu komisyonda olmanın getirdiği koordinatları tanımamış. Bu yüzden de CHP eve dönüşle ve eve dönüşün reform siyaseti ve SDG-Şam ilişkilerinin seyriyle ilgili ne düşünüyor sorusuna cevap vermek bu aşamada mümkün değil.
Kaba bir özet yapmak gerekirse raporlar şunu gösteriyor: AK Parti ve MHP, SDG de dahil PKK’nin tasfiyesinin tespit ve teyit edilmesine mukabil zayıf bir reform siyasetine açılan kademelendirilmiş bir eve dönüş öngörürken, DEM Parti ve Yeni Yol Suriye’deki gidişatla ilişkilendirilmeyen ve kuvvetli bir reform siyasetine açılan genel bir eve dönüş öneriyor. CHP ise eve dönüşle ilgili perspektifini açıklamayıp, genel ve geniş bir demokratikleşme teklif ediyor.
Ne Olur?
DEM Parti, CHP ve Yeni Yol grubunun bu yönde bir talebi olmadığı gibi PKK’nin bütün unsur ve uzuvlarıyla tasfiye edildiğini tespit ve teyit edebilecek pozisyonda olmadıklarından, SDG-Şam ilişkilerinin seyriyle eve dönüş arasındaki ilişkinin nasıl kurulacağını tayin etme yetki ve kudreti iktidarda. Diğer deyişle, “SDG-Şam ilişkileri Türkiye’nin kaldırabileceği bir yere geldi, dolayısıyla PKK’nin bütün unsur ve uzuvlarıyla tasfiye edildiği tespit edildi, eve dönüş yasası gündeme alınabilir” diyecek olan AK Parti ve MHP, daha çok da Erdoğan. Bu açıdan baktığımızda durum parlak görünmese de ümitsiz değil. Türkiye, zaman zaman yeniden “ademimerkeziyet olmaz, SDG mensupları tek tek orduya katılsın” pozisyonuna dönüyor görünse de, gerek Suriye’deki dahili ve harici şartlar, gerekse de son birkaç haftada SDG’yle rejim arasında yürüyen müzakereler Türkiye’yi SDG’yle Şam ilişkilerinin alacağı form konusunda işleri çok da zorlamamak gerektiğine ikna edebilecek görünüyor.
Bu olursa önümüzdeki haftalarda “SDG dahil tasfiye tamam, eve dönüş yasası çıkabilir” noktasına gelinebilir.
Ancak eve dönüşün gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, eve dönüş yasasının çıkması kadar nasıl çıktığına da bağlı olabilir. İki farklı açıdan. Yasa, CHP’nin de dahil olduğu büyük bir koalisyonun onayıyla değil de merkezinde AK Parti, MHP ve DEM Parti’nin olduğu bir koalisyonun onayıyla çıkarsa toplumsal atmosferin eve dönüşe uygun hale gelmesi gecikebilir. Bu durumda yasadan beklenen verim hemen alınmayabilir. Ancak daha önemlisi, eve dönüş yasası AK Parti ve MHP’nin eğilimine uygun olarak zayıf ve belirsiz bir reform siyasetine kapı aralayarak çıkabilir ve bu da eve dönüş hevesini kırabilir. Diğer deyişle, eve dönüş yasasının çıktığı ve fakat eve dönüşün geciktiği ya da gerçekleşmediği tatsız bir durum oluşabilir.
Özetle, gidişat, eve dönüşün görece rahat biçimde gerçekleşmesi için SDG-Şam ilişkilerinin seyrinden bağımsızlaştırılmış ve görece güçlü bir reform siyasetine kapı aralayan bir eve dönüş yasasına ihtiyaç olduğunu ve fakat SDG-Şam ilişkilerinin seyrinden bağımsızlaşsa da zayıf bir reform siyasetine açılan bir eve dönüş yasasına gitmekte olduğumuzu gösteriyor. Bu açıdan bakıldığında raporlar gibi gidişat da ümit verici görünmese de raporların önünde ve ardında olanlar o kadar ümit kırıcı değil. Aylardır sündürülmesine rağmen ayakta kalması bir yandan, PKK’nin fesih kararı alıp iyi kötü bir komisyonun kurulup çalışması diğer yandan, gidişata dair ümitsiz olunmaması gerektiğinin ilk büyük işaretleri.
Ama bunun kadar önemli bir işaret daha var: Süreci yürütenlerin ve sürece aracılık edenlerin iyimserliği. Pek muhtemelen biz dışarıdakilerin bilmediklerini bilip, görmediklerini görüyorlar ki iyimserliklerini sürdürüyorlar süreci yürütüp, aracılık edenler.
Bu iyimserliği paylaşmakta fayda olsa gerek.
* Bu yazı perspektif.online adresinden alınmıştır.