Yerin dibine batsın torbanız!

Gerek Milli Takımla ilgili gerekse kulüpler düzeyindeki her kura çekimi benim için bir işkence. Fakat ne yapalım ki, işimiz bu olduğu için izlemek zorundayız. Sorun, ‘torba’ lafından doğuyor. Yaklaşık 20 yıldır sayısız yazı yazdım, televizyonlarda konuştum ve arkadaşlarımla yüz yüze görüşmelerde durumu anlatmaya çalıştım. I-ıh, bir yararı olmuyor.

Uzatmaya gerek yok, konu çok açık: Sürekli tekrarlanan ‘torba’ kavramı hiçbir açıdan gerçek değil. Kura çekimi, başta kategorik düzenlemeler olmak üzere bir yığın hesap-kitapla gerçekleştiriliyor. Ayrıca şekil olarak çekim işi cam kürelerden yapılıyor. Peki, bu iğrenç torba kavramı nereden doğuyor ve dilimizin vazgeçilmez değerlerinden biriymiş gibi her kura çekiminde karşımıza çıkıyor?

Anlamakta zorlanan ama bunu isteyen kardeşlerimiz için en can alıcı noktayı bir kez daha aktarayım: Başlangıçta gerçekten torba vardı. Özelliği de şuydu: Bütün takımların adları bir torbaya dolduruluyor, oradan peşkeşe çıkan takımlar birbiriyle eşleşiyordu. Önce kulüpler bazında bunun sakıncaları ortaya çıktı. Daha ilk turda örneğin Milan ile Manchester United eşleşebiliyordu. Aynı şekilde o dönemlerde Avrupa’nın en zayıfı durumundaki ülkelerin temsilcileri, diyelim ki Arnavutluk’un Tiran takımıyla Malta’nın La Valetta ekibi karşı karşıya gelebiliyordu. Böyle bir durumda Milan ya da M.United ilk turda eleniyor, Tiran ya da La Valetta ikinci tura çıkabiliyordu.

İş o kadarla da kalmadı 1961-62’de Real Madrid ile Barcelona eşleşti. (İkisi nasıl eşleşebilir diye düşünen okurlarımız olabilir, biri Avrupa kupası kazanmış, öteki La Liga şampiyonu olmuştu. Herhangi bir kategorik düzenleme söz konusu olmadan hepsi aynı torbanın içine atılınca da böyle bir eşleşme ortaya çıkmıştı.) Bir başka durumu da okurlarımız hemen hatırlayacaktır: Galatasaray’ın 1993 yılında ön elemede M.United’ı Şampiyonlar Ligi’nin dışında bırakması üzerine, bir daha böyle bir durumun yaşanmaması için bir başka kategorik düzenleme getirilmişti.

Tekrarlıyorum: Buna benzer sakınca ve sıkıntılar nedeniyle torba usulü kaldırıldı. Dolayısıyla arkadaşlarımızın bezdirici biçimde tekrarladığı bu lafın hiçbir dayanağı ve gerçekliği yok.

Gelgelelim, 60 yıl önce yapılmış olan bu işi o tarihten bu yana ilgili arkadaşlarımıza anlatmak mümkün olamıyor. Cehalet, sadece eğitim öğrenim görmemiş insanlarla ilgili bir durum değil. Okumuş etmiş diye tanımlanan insanlar arasında da böylelerine çokça rastlanıyor. Sanırım bu konuda böyle bir etken belirleyici oluyor.

Sağlam bir fikri olan insanlar bunları doğru kavramlarla anlatmaya özen gösterir. Bizde tv’lerde konuşan, gazetelerde yazan arkadaşlarımızın ezici bir çoğunluğunun böyle bir derdi yoktur. Yine çok büyük bir bölümünün mutlaka bilmeleri gereken futbol hakkındaki kural ve kavramlarla ilgili bir sınavdan başarıyla çıkabilecekleri de çok kuşkuludur.

İşin ilginç yanlarından biri, özellikle kulüplerle ilgili yarışmalarda takımlarımız bugüne kadar ne yazık ki yüzde 90 oranında 4.kategoride yani en altta yer almışlardır. Çünkü o güne kadar topladıkları puanlar buna yetmiştir.

Böyle bir durumu ‘torba’ diye anlattığınızda, ‘biz aslında 1. ya da 2. torbada olabilirdik ama nedense buraya koymuşlar’ gibi bir durum ortaya çıkabilmektedir. Eh, bu da vatandaşın hoşuna gidecek bir ayrıntıdır.

Bu konudaki olumlu örnek, 2002’de Galatasaray’ın 78.000 puanla 2.kategoride yer almış olmasıydı. Monaco, Glasgow Rangers ve Sturm Graz’ın bulunduğu gruptan Cim Bom gruba giriş pozisyonunu koruyup ikinci olarak çıkabilmişti. Durum bu kadar açıkken o iğrenç torba lafının her şeyi anlamsızlaştırdığını arkadaşlarımız bir türlü görmek istemiyorlar. İnanılır gibi değil ama ne yazık ki böyle…

Milli Takım düzeyinde Türkiye tarihte ilk ve tek olarak 2004 Avrupa Şampiyonası elemelerinde 1.kategori takım olarak yer alabilmişti. Bu müthiş sıçrama 2002 Dünya Kupası ve ardından 2003 Konfederasyonlar Kupası başarılarından doğmuştu. O günden bu yana 2008 başarısı dışında tepetaklak gidiyoruz. Bir torbanın içinde yuvarlanıp duruyoruz.

2024 Avrupa Şampiyonası için çok iyi bir gruba düştüğümüz yolunda ve öteki boş konuşmaları önümüzdeki günler, haftalar, aylar ve hatta yıllar boyunca dinlemek zorunda kalacaksınız. Ben de işin bu yanını dile getirmiş olayım. Spor gazetecisi arkadaşlarımdan pek umudum yok ama aranızdan 3-5 kişiye torba diye bir şeyin olmadığını anlatabilirsem kazanç sayarım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Çakır Arşivi