Atatürk’ün Kulübü…

Dün, Atatürk’ün Fenerbahçe Kulübünü ziyaret edişinin 105. Yılı, Kulübün kuruluşunun 116. Yıldönümüydü. Fenerbahçe bir futbol takımı olmanın çok ötesinde, Atatürk’ün çizdiği yolda yürüyen bir spor kulübü olmanın gururunu yaşadığı günde dört önemli karşılaşma için sahaya çıktı. 

Futbol Kadınlar Ligi’nde Karagümrük’le, Kadınlar Voleybol liginde Vakıfbank’la Play-Off, Ziraat Türkiye Kupasında Sivas Sporla yarı final,  THY Euroleag’de Olympiakos ile Play-Off oynadı.  Sonuçlardan bağımsız olarak bu kadar geniş bir alanda mücadele ediyor olmak bile bir başarı. 

Ama elbette hiçbir başarı futbolda alınan kupaların yerini tutmuyor. Bu yıl şampiyonluk fırsatını önce avucunun içinden kaçırıp, sonra ayağına birkaç kez gelen fırsatı tepen Fenerbahçe, hala umudunu koruyorsa da daha garanti gözüken teselli kupası niteliğindeki Ziraat Türkiye Kupasıydı.   

Günü Fena kapamadı Fenerbahçe; 

Fenerbahçe Petrol Ofisi 1-0 Karagümrük, Fenerbahçe Opet 3-1 Vakıfbank, Fenerbahçe Beko 71-72 Olimpiakos… Sivas maçı ise uzun zaman sonra gol yemeden ve gol atmadan tamamlandı. Sezona “çok gol yiyebiliriz ama daha fazlasını atacağız” anlayışıyla başlayan Fenerbahçe için Sivas maçı bir istisna gibiydi.

Daha birkaç gün önce deplasmanda 3-1 yendiği Sivas’ın karşısına Valencia ve Arda’sız çıktı Fenerbahçe. Valencia başına aldığı darbe nedeniyle kadroda yoktu, Arda’yı ise Jesus çok sevdiği için yanında oturtmayı tercih etmişti galiba.  Ligde iki hafta ceza alan “sevgili oyuncusu” İrfan Can Kahveci’yi ise ilk 11’de sahaya sürmüştü yine. Takımın gol umudu Pedro’ya kalmıştı. 

Maçın ilk yarısı yarı finalin iki ayaklı olması nedeniyle temkinli bir oyunla geçti. Fenerbahçe’nin sol kanadı Luan Peres ile hareketlendi. Akla gelen soru “acaba bu Peres  direğe dizini çarpmasa, sakatlanmasa çok şey farklı olmaz mıydı?”. Luan Peres maç boyu sol kanadı aktif biçimde kullandı. İkinci yarıda Ferdi sol beke gelip kendisi sol açığa geçtiğinde de çok sayıda atağa imza attı. 

Lig maçında erken gelen gol maçı ve oyunu açmıştı ama bu kez her iki takımın da gol yememe isteği nedeniyle sıkı bir orta saha mücadelesi şeklinde geçti.  İrfan Can Kahveci bir ilk yarının başında bir de sonunda iki kere şansını iyi kullanamadı. 

İkinci yarı Jesus daha istekliydi. Önce Osai’yi sağ beke alıp Ferdi’yi sol beke geçirdi, Luan Peres’i sol açığa aldı. Arkasından Batshuayi ve Arda’yı sahaya sürdü, sonra da King ve Crespo’yu oyuna aldı. Böylece Jesus tüm hücum silahlarını sahaya sürdü.

Rıza Hoca da oyunun son bölümünde hücumcu isimleri sahaya sürse de etkili olmayı başaramadı. 

Fenerbahçe oyunu 5-6, Sivas bir net pozisyonla, ancak her iki takım da gol atamadan tamamladı.  

Orta sahada sağlam mücadele eden, defansta bireysel hata yapmayan Fenerbahçe 8 maç sonra gol yemeden oyunu tamamladı ve İstanbul’a, ikinci maça avantajlı döndü. 

Jesus’un maç sonunda isyan etmesine neden olan pozisyonda da Fenerbahçe’nin net penaltısı verilmedi. Hakem Karaoğlan görmedi diyelim, peki VAR niye var? Böyle pozisyonlar için var değil mi bu arkadaşlar?

Şimdi sıra Kaf Dağı’nın ardındaki lig şampiyonluğu için mücadele etmekte. Giresun maçı muhtemelen çok daha zor olacak. Ama maçta sonra Jesus’un dediği gibi “Fenerbahçe hala iki kulvarda da yarışın içinde…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi