Ayşe Naz Hazal Sezen

Ayşe Naz Hazal Sezen

Tavsiye değil Terapi

Terapist tarafından sunulan kapsamlı bir dinleme kişinin kendini de duymasına ve kendine uygun çözümlere ulaşmasına imkân sağlar. Zati, tavsiye vermek için tavsiye alınacak konunun ehli olmak gerekir. Psikoterapistler kimsenin hayatının uzmanı değildir; terapi sürecinin uzmanıdırlar. Danışan da terapi odasına kendi uzmanlığıyla gelir: kendi yaşamı. Onun yaşamı hakkındaki dinlemeler, konuşmalar ve susuşlar, danışanın ihtiyacı olan tavsiyeye kendisinin ulaşmasına destek olur. Tavsiyenin amacı cevap sağlamaktır; terapistin amacı ise sorunun cevaplanmasına muin olmaktır.

İstenmeden verilen bir nasihat, iyi hissettirmeyi sağlamaktan ziyade cesaret kırıcı, güçsüzleştirici ve eylemsizleştirici olabilir. Zira örtük biçimde karşısındakine çözümü kendi kendine bulamayacağı kadar kudretsiz olduğunu ima eder.**

“Biri bana ne yapacağımı söylese keşke…”

Dünya aydınlık sabahlarını yitirirken, yürek kaburga altında zedelenecek kadar sıkıştığında, bir yaşama yetecek kadar mülahaza bir anda zihne doluştuğunda, düşünceler ruhsal oylumlara düş’üşleri başlattığında, laf lafügüzaf işitildiğinde, yaşamak bir can sıkıntısına dönüştüğünde, tutamak sorunu baş gösterdiğinde insan işitmek istiyor aydınlık sabahları getirecek nasihati. Sanki bir tavsiye tüm sorunlar çözüme ulaştıracak, fırtınaları dindirecek, sarsıntılar durduracak ve ömür yeniden ufkuna kavuşacak…

Tavsiyeler reçeteye yazılsa

Yürek sığmadığında kendi boşluğuna, umut, psikoterapistin ağzından çıkacak sözcük öbeğinin içinde saklıymış gibi geliyor. Terapi odasının, hızlı çözümlerin sunağı, anında tatminin ve verimliliğin tansıksı mabedi olduğuna dair inanış cezbedici olsa dahi sanılanın aksine içinde nasihatin ve vaadin olmadığı, biricikliğin ve insan sevgisinin esas olduğu, dışındayken sıradan, içindeyken otantik bir odadır. Kendi halindeki bu oda ve tavsiyesiz* terapist, hızla cevaplara ulaşmak isteyen danışan için en başta hayal kırıklığı yaratabilir. Zira, tıp doktorlarından ve ilaçlarından alışık olduğumuz gibi neden, sonuç ve çözüm kitaba uygun, reçete üzerinde yazılı gelmez. Derman da beklendiği süratle zihne ve kalbe sirayet edemez.

Nüanslar ayrı ve ayrıcalıklıdır

Gündelik yaşamımız doğrudan tavsiyelerle dolu bir dehliz; loş ve sonu belirsiz. Aile üyeleri veya arkadaşlar sorunların paylaşılması, konuşulabilmesi adına sosyal destek mekanizmasının mühim çarkları olsalar da verdikleri tavsiyeler genellikle işe yaramaz. Nasıl nasihat vereceklerini bilmediklerinden ya da yeteri kadar tecrübe sahibi olmadıklarından dolayı değil, tavsiyelerinin geçerli olacağı aynı hayatların tekrarının yaşanmasının mümkünatı bulunmadığındandır. Ömürler benzer deneyimlerle bezeli görünse de nüanslar yaşamları ayrı ve ayrıcalıklı kılar. Birbirine gayrikabil-i kıyas yaşamlara sıkıntının giderilmesi için verilen özdeş nasihat nihayetinde sorunun kendisine dönüşebilir. Bir başkasının ruhsal fırtınalarını dindiren tavsiye, kendi içimizde benzer bir neticeye ulaşmadığında “başarısızlık, yetersizlik ve çaresizlik” duyguları fırtınayı kasırgaya dönüşebilir. O başarmış, lakin biz başaramamışızdır. Ezcümle, bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için sürekli kabanlarınızı giymeyin tavsiyesini dinlemiş, ardından kış günü üşüdüğümüz için kendimizi suçlamışızdır.

Tavsiye yerine kapsamlı dinleme

Halbuki, sorunların anlaşılabilmesi veya dermanının bulunabilmesinin yolu sabırlı ve kapsamlı bir dinlemedir. Derin, yargısız, tarafsız ve kendi iç dünyanla karıştırmadan; kendi zihnin ve duygularının başkasınınkine tepki verdiğinin ayırdında dinlemek gerekir. Terapist tarafından sunulan kapsamlı bir dinleme kişinin kendini de duymasına ve kendine uygun çözümlere ulaşmasına imkân sağlar. Zati, tavsiye vermek için tavsiye alınacak konunun ehli olmak gerekir. Psikoterapistler kimsenin hayatının uzmanı değildir; terapi sürecinin uzmanıdırlar. Danışan da terapi odasına kendi uzmanlığıyla gelir: kendi yaşamı. Onun yaşamı hakkındaki dinlemeler, konuşmalar ve susuşlar, danışanın ihtiyacı olan tavsiyeye kendisinin ulaşmasına destek olur. Tavsiyenin amacı cevap sağlamaktır; terapistin amacı ise sorunun cevaplanmasına muin olmaktır. 

Terapist tavsiye vermeyerek danışanını özgürleştirir. Kararlarını kendi kendine almayı öğrenen, seçimlerine giden yolu keşfeden ve derunundaki bilgiye ulaşmak için kendine uygun soruları sormayı belleyen danışan, önce terapistinden ardından bağımlılığa dayanan partner, arkadaş, aile gibi ilişikliğinden özerkleşir, sınırlarına uygun ve sağlıklı ilişkilerde kavileşir.

Örtük İma

Seans odasında sık duyulan bir hayal kırıklığı cümlesidir: “Sorunumu anlattığım herkes hemen tavsiye veriyor.” Ebeveynlerinin sık sık ne yapması gerektiğini söyleyen bir gencin isyanına benzeyebilir içimizdeki hayal kırıklığı ve filizlenen öfke. Kendi kimliğimizi, kararlarımızı ve seçim yapabilme becerilerimizi yok sayar. İstenmeden verilen bir nasihat, iyi hissettirmeyi sağlamaktan ziyade cesaret kırıcı, güçsüzleştirici ve eylemsizleştirici olabilir. Zira örtük biçimde karşısındakine çözümü kendi kendine bulamayacağı kadar kudretsiz olduğunu ima eder.** İnsanlar kendi kendilerini yönlendirmeyi ve kendi kendilerine yetebilmeyi arzularken doğrudan verilen tavsiye öz-bakımı zedeleyebilir. Terapiste yöneltilen “Şimdi ne yapmalıyım?” sorusu bir tavsiye talebi gibi işitilip tavsiyenin verilmesi terapötik süreç için anti-terapötik olacaktır. Sorunun nasıl çözüleceği göstermek yerine, hangi şıkkın doğru olduğunu söylemek karşımızdakini sıradaki sorular için hem bize bağımlı hem kendine güvensiz kılar.

Diğer bir yandan, tavsiye kişinin kendi sorumluluğunu almasının da önüne geçer. Süreç sonunda seçimlerimizin kendimize ait olduğunu bilmemiz ve hissetmemiz gerekir. Terapi süreci sonunda başarının, sadece olumlu duyguların içinde devamlılık sağlamak değil, olumlu ya da olumsuz atfedilen tüm duyguları yaşarken seçimlerimizi kendi irademizle yapabildiğimizi bilmek olacaktır. Bir başkasının tavsiyesiyle biri olmayı denemek yerine kendimiz olabilecek kadar bağımsızlaşmamız, kendimize güvenmemiz ve kendi iç terapistimizle tanışmamız, tavsiyesiz terapi sürecinin hasat mevsimine ulaştığına işaret eder.

Hülasaten, şifa sadece bilgi de değil, terapötik ilişkidedir. Terapiler, tavsiye seanslarından ibaret olsaydı danışanlara içerik üretmek, notlar vermek, yapılacaklar listesi çıkarmak ruhu sıkıştığı karanlık günlerden aydınlığa çıkarmaya kısa sürede yeterdi. Lakin geriye ne ruhun nüanslarla bezeli biricikliği ne bağımsızlığı ne de kendini bilen yanı kalırdı… 

Terapistinizden tavsiye isteyebilirsiniz, lakin alamadığınız her nasihat terapötik süreçle birlikte kendine uygun soruları sormayı öğrenen ben’in yaveri olacaktır…

** (Ani gelişen krizler, anormal/normal dışı ve şok benzeri durumları hariç tutmak gerekir. Böyle durumlarda

tavsiye uygun ve gerekli olabilir; harekete geçmeye de olanak sağlayabilir.)

* (Elbette, terapistin tavsiyesinin uygun ve gerekli olduğu durumlar vardır. Psikoterapist tavsiyesinin karmaşık bir konu olduğunu hatırlamak gerekir, burada tavsiyenin en basitleştirilmiş halini ele almaktayım.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Naz Hazal Sezen Arşivi