“Bazı boşlukların tanımı yok, yalnızca hislerle tarifi var”

Cemre Kıralioğlu müzik yolculuğunun henüz çok başında. Şu ana kadar sadece üç şarkı yayınlamasına rağmen keşfe açık bir müzikal haritayla kendine bir yol çizmeyi deniyor. İyi de yapıyor. Zira bu hedef, müziğinin rayına oturmasını sağlamak için zamanla deneyip de vazgeçebileceği ya da “Evet, budur!” diyebileceği bir zemin hazırlıyor kendisine. Geçtiğim yıl yayınladığı “Sar Beni”yle ortamı şöyle bir yoklayan Cemre Kıralioğlu, bu deneme meyvelerinden yenisi olan “Uzak Zaman Diyarı”nı da kısa bir süre önce BBI Music etiketiyle dinleyicilere sundu. Tarifsiz bir mekan ve boşlukta geçmişin izlerini metaforik öğelerle bezenmiş şarkı sözleri ve yoğun duygularla arayan bir kadını ve bir erkeği anlatan şarkı, Kıralioğlu’nun kökeni olan cazla dirsek temasındaki sade sound’uyla dinleyiciyi ‘uzak zaman diyarı’na götürüyor. Kıralioğlu, hikayesini, şarkısın ve gelecek planlarını anlattı…

Müziğe olan ilgin erken yaşlarda başlamış ama profesyonel olarak o tarafa daha geçmen epey sonra olmuş sanırım. Biraz anlatır mısın bu süreci?

Küçük yaşlardan beri bulunduğum ortamlarda şarkı söyletilen kişi olsam da bunu profesyonel olarak yapacağım hiç aklıma gelmezdi.  İnsanın kendini bulması çok kolay bir yolculuk değil. Ben de uzun yıllar kurumsal yaşamda çalıştıktan sonra müziğe ağırlık verip yeteneğimden ilerlemeye karar verdim. Global bir firmada çalıştığım dönem organizasyon üzerine kendi işimi kurmaya karar verdim. O dönem içinde bulunduğum iş sahipleri platformunda tanıştığım bir vokal arkadaşım beni kendi şan hocasına yönlendirdi ve yaklaşık 8 ay boyunca özel şan ve vokal eğitimleri aldım. Aynı dönem Boğaziçi Caz Korosu’nda korist olarak kendimi geliştirmeye devam ederken sonrasında kariyerime bireysel olarak devam etmeye karar verdim. 2018 yılında sosyal medya hesaplarımda cover videoları paylaştığım sırada ilk single (San Diego) teklifimi aldım. 2019 yılında Nardis Genç Caz yarışmasına katıldım ve burada NTV Caz Radyo ödülüne layık görüldüm. O sene de Bahçeşehir Üniversitesi’nin Caz sertifika eğitimine başvurdum. Okul devam ederken öğrendiklerimi sahneye taşımaya karar verdim. Piano House’da Ev Konserleri, Badau ve Divine gibi Caz kulüplerinde sahne aldım. Uzun bir süre İstanbul’un popüler mekanlarında pop, soul, caz akustik sahnelerinde yer aldım. Şimdilik dijital platformlarda söz ve müziği bana ait üç şarkımı yayınladım. Zamanı geldikçe paylaşacağım daha çok şarkı var. Ayrıca söz yazarlığında kendi sınırlarımı zorlayıp sektörde yeni sözlere ihtiyacı olanlara söz satışlarımı da bu yıl gerçekleştirmeye başladım. Bir gün sadece kendi şarkılarımdan oluşan konserler vermeyi dört gözle bekliyorum.

Çok da sağlam bir müzikal eğitimden geçmişsin. Teori, pratikte koristlik, müzik felsefesi… Bu süreç gerçekten yeteneğinin olduğunu fark etmeni mi sağladı yoksa yeteneği tetikledi mi?

Açıkçası bir işi yapmış olmak için yapmaktansa hiç yapmamayı tercih ederim. Müziğin içine girdikçe ve müzisyen arkadaşlarımla tanıştıkça kendi eksiklerimi görüp üzerine gitmeye karar verdim. Özellikle vokallerin kendilerini çok daha iyi bir seviyeye taşımaları adına iyi bir teknik altyapıya sahip olmaları gerektiğini düşünüyorum. Kendimi geliştirmem gereken derya deniz bir alan var önümde ve yeterli derecede çalışamadığım oluyor ancak öğrenme hayat boyu devam ediyor. Aslında süreç içinde devam eden bir yolculuk diyebilirim. Sertifika eğitimi benim için kısa zamanda çok etkili bir okul oldu. Bu okul da bana, bir şarkıyı nasıl dinlemem gerektiği, o eser sahibinin hayatının ve fikirlerinin sanatına nasıl etki ettiğini analiz edebilmeyi, bir parçayı çalışmadan önce akor yürüyüşlerini keşfedip üzerine nasıl çeşitli varyasyonlar çalışacağımı ve sözlerin anlamıyla hislerimi nasıl sesime dökebileceğimi öğretti. Değerli hocam Sibel Köse bir gün derste bana bir kâğıt uzattı. Üzerinde “Hard work beats talent when talent doesn't work hard.” yazıyordu. Sanırım bu benim için en değerli motivasyon sözlerinden biri oldu. Yani yeteneğin olması bu işi yapabildiğin anlamına gelmiyor çünkü çok çalışman gerekiyor. İşte o zaman yetenek değer buluyor. Daha nicelerine diyelim.

Sar Beni, Gelsin Bildiği Gibi, şimdi de Uzak Zaman Diyarı… Üç şarkı da aynı ‘kanattan’ geliyorlar ama arada yine de farklılık var. Müziğinle ilgili deneme sürecinde misin?

Müziğimde birden fazla tarz, renk, yaşam var diyebilirim. Tıpkı içinde bulunduğumuz evren gibi sürekli değişen, gelişen ve kendini yenileyen bir müzik dünyam var. Hala en iyi üretimlerimi gerçekleştirmedim ancak şu zamana kadar çıkardıklarım da kendi içinde farklı mesajlar barındırıyor. Deneme değil de en iyi versiyon için dönüşüm süreci diyebiliriz.

Uzak Zaman Diyarı dinleyiciyi zamansız bir boşlukta gezdiriyor. Neler var o boşlukta? Neler geldi gözünün önüne şarkıyı yazarken?

Bazen içinde bulunduğumuz dünya bir illüzyon olarak geliyor. Bu da zaman kavramını sorgulamama neden oluyor. Anı yaşarken bazen çoklu evrende yaşayanların hayatlarını hayal ediyorum. Göremediğimiz çok şey var. Bazı boşlukların tanımı yok, yalnızca hislerle tarifi var. Gözümün önüne gelenler de tamamen şarkının içinde saklı.

“Bir adam var/Bir kadın var”. Zaman yok, mekan yok… Sözlerde anlamı biraz da dinleyiciye bırakmışsın gibi. Doğru mu anlamışım? Sebebi nedir bunun?

Şarkı geçmişin izlerini taşıyan zamansız bir evrende kaybolmuş bir adam ve kadının hikâyesini soyut kavramlarla anlatıyor. Bazı kelimelere metaforik olarak yer vermeyi tercih ettim. Hayal gücü sonsuz bir şey ve herkesin algısı, bunu yaşayışı ve kendinde bulacağı parçalar başka, bu yüzden kesinlikle dinleyicinin yorumuna bıraktığım yerler var. Bunu çok güzel keşfetmişsiniz teşekkür ediyorum.

Şu an yolun başındasın. Şarkılarını yayınlamakta geç kaldığını düşünüyor musun? Kendini nerede görüyorsun bundan mesela 10 yıl sonra?

Hiçbir şey için ne çok geç ne de çok erken, her şey olması gerektiği zamanda oluyor. Bu yüzden akışın beni yönlendirmesine güveniyorum. Tabii bu sırada ruhen kendimi temiz tutmaya çalışıyorum. Bana gelen fırsatları sevgiyle kucaklıyorum. Hayırlı olana kendimi açıyorum ve olması gereken eleğin üzerinde kalıp benimle yola devam ediyor. Yarınımızı bilemediğimiz için çok büyük planlar, hedefler kuramıyorum artık. Ancak gönlümde yatan üretimimle, sanatımla toplumda yer edinmiş ve ismi saygıyla anılan bir sanatçı olmak. Belki 10 belki 20 yıl sonra, doğru zaman ne zamansa…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi