“Ben sadece bir bireyim ve sevdiğim şeyi yapmakta özgürüm”

Türkiye’nin önde gelen graffiti sanatçılarında Mies, bir süredir NFT’yle de uğraşıyor. Mies’in NFT eserleri 80 sanatçının toplamda 1600 eseriyle katıldığı Feriye’deki MXC Drop NFT sergisinde sergileniyor. Bir çalışması da New York/Moma’da ‘NFTBROOKLYN’ aracılığı ile bir aracın üzerinde boy gösteren Mies’le graffiti hayatını ve Türkiye’de ‘başörtülü’ bir graffitici olmanın zorluklarını konuştuk.

‘Mies’ Almanca’da “berbat”, “kötü”, İngilizce’de “uğursuzluk”, “korkunç”, “dehşetli” anlamlarına geliyor. Senin ‘mies’in nereden geliyor?

Önceden başka bir şey kullanıyordum, fakat yazılışını beğenmediğim için değiştirmek istedim. O zamanlar ‘Misk’ adlı bir writer vardı. Kendisi şehit oldu, buradan onu anıp mekanı cennet olsun demek istiyorum. Bir hafta boyunca yeni ‘tag’ aradım sonunda ‘Misk’ bana sevdiğim harfleri bir yere yaz ve onlardan bir kelime oluştur dedi. ‘Mies’ ismi bu şekilde doğru.

Graffiti, lise son sınıfta okulunun dış duvarındaki gördüğün graffiti eserlerle aklına düşmüş. Neydi orada seni çeken?

Kağıt yerine duvara resim yapmak bana mükemmel görünmüştü ve yapılan şeyin sokakta olması çok ilgimi çekmişti. Kağıda yaptığım çizimleri belki birkaç kişi görüyordu, fakat sokağa yaptığımda bunu binlerce insan görecekti. İlk ilgimi çekme sebebi sanırım bunlardı.

Graffiti hayatına girdikten sonra, “Hayatım değişti ve iki yaşam sürmeye başladım,” diyorsun. Bunu biraz açabilir misin?

Graffiti sadece bir şeyler boyamak değildir. Graffiti yapmaya başladığınızda ortamınız tamamen değişiyor. Çünkü graffiti yaparak aslında bir topluluğa dahil oluruz. Arkadaş çevremiz ona değişiyor ve çok fazla insanla tanışıyoruz. Hepimiz aynı şeyi sevdiğimiz için aslında kısmen ikinci ailen gibi oluyorlar. Aslında bu iki farklı dünya da yaşıyorum hissiyatı veren bir şey. Elimden geldiği kadar size açıklamaya çalıştım ama bence sözcüklerle çok açıklanabilecek bir şey değil.

Sonrasında olaylar nasıl gelişti? Nasıl buralara kadar geldin?

Graffiti yapmaya başladığımda artık bu olay benim için sadece duvara bir şeyler çizmek değildi, kendimi çok özgür hissediyordum. Ayrıca grafitinin temelini oluşturan kendi varlığını dünyaya gösterme olayı, ‘ben de varım’ diyebilmek gerçekten güzel bir duygu. İlk başladığım yıllarda tepki alsam bile bunu umursamadım, çünkü graffiti yapmayı gerçekten seviyorum ve bunu başkaları için değil kendim için yapıyorsam, başkalarının ne dediğini neden umursayayım dedim ve hep devam ettim.

Bir süredir NFT ile uğraşıyorsun ve Türkiye’de NFT dünyasındaki ilk kadın graffiti sanatçılarından birisin. NFT hikayen nasıl başladı? Senin sanatına nasıl bir katkısı olacak?

NFT’yi 2021 yılının Mart ayında duymuştum, fakat o zamanlar bu dünyaya adım atmayı hiç düşünmemiştim. Daha sonra bir arkadaşım bana neden NFT’ye girmiyorsun dedi ve aklıma bu fikri soktu. Daha sonra NFT’yi biraz araştırdım ve bence yapabilirim dedim. Bundan önce özel bir şirkette grafik tasarımcılık yapıyordum ve artık birilerinin istediği şeyleri çizmekten çok sıkılmıştım. NFT ile hem sevdiğim şeyi yapıp hem de yaşamımı sürdürebilmek için maddi gelir sağlayabileceğimi düşündüm. Aslında NFT’yi biraz graffiti dünyasına da benzetiyorum. Olayın içine girdikten sonra devam etmemi sağlayan şeylerden birisi de bu oldu. Graffiti gibi özgür bir ortam ve graffiti ortamında ki gibi çok fazla insanla tanışabiliyorsunuz.

Şu anda Feriye’de MXC Drop Nft Sergisi’nde eserlerin sergileniyor. Bu ilk sergin mi? Biraz bahsedebilir misin?

İlk sergim değil. NFT’den önce başka sergilerim de olmuştu. NFT’de ise üçüncü sergim diyebilirim. MXC Drop’tan kısaca bahsedecek olursam, önce kısaca ‘Metacollective’ topluluğumuzdan bahsetmem gerekiyor sanırım. Metacollective sanatçı ve koleksiyonerlerden oluşan, çoğunluğu Türk bir NFT topluğudur. Gerçekten bu toplulukta hepimiz bir aile olduk. Bir süre sonra neden bir ‘NFT Drop’ yapmıyoruz dedik ve MXC Drop bu şekilde ortaya çıktı. MXC Drop seksen sanatçının mükemmel eserlerinden oluşuyor. Her sanatçının bir işi ve o işin yirmi edisyonu var, toplamda 1600 eser. 5 Haziran’da eserlerimiz satışa çıktı ve 24 saat dolmadan hepsi satıldı. Feriye’de ki sergiden önce Maslak42’de bir günlük bir sergimiz oldu. Daha sonra New York/Moma’da ‘NFTBROOKLYN’ aracılığı ile bir aracın üzerinde eserlerimizi sergiledik ve son olarak şu an hala devam etmekte olan Feriye’deki sergimiz var.

Bildiğim kadarıyla graffiti sanatçıları aşağı yukarı birbirilerini tanıyor. Sen de kadın graffiti sanatçıları arasında en bilinen isimlerden birisin. Neydi seni ön plana çıkaran? Başörtülü olmanın bunda bir etkisi olduğunu düşünüyor musun?

Türkiye’de açıkçası çok fazla graffiti yapan kadın yok ve bu yüzden tanınmam da bu etkili diye düşünüyorum. Başörtüsünün etkisi olabilir tabii ki graffiti yapan kadın olmadığı gibi, başörtülü yapan hiç yok gibi bir şey sanırım. Fakat ben bu şekilde ayrıştırılmaktan açıkçası rahatsız oluyorum. Bir insanın dış görünüşü istediği bir şeyi yapmasına engel değildir. Toplumun kadına ve erkeğe dayattığı rolleri neden üstlenmek zorundayız? Ben sadece bir bireyim ve sevdiğim şeyi yapmakta özgürüm.

Seni sokakta graffiti yaparken gören insanların ilk tepkisi ne oluyor?

Genelde kimin ne dediğini umursamıyorum, bence devam edebilmek için başkalarının ne düşündüğü değil bizim ne düşündüğümüz önemli.

Aslında birbiriyle hiçbir alakası olmayan ama toplumun zihninde kalıplaşıp iyice yerleşmiş bir mevzu senin hikayen. Sokak kültürüyle özdeşleşmiş başörtülü bir kadın. Bu durumdan rahatsız mısın? Ve bu konuda Türkiye’de az da olsa bir kırılma yaşanma olduğunu düşünüyor musun?

Eskiden gerçekten baya zorlayıcıydı. Topluma göre kadınlar genelde evde yemek yapmalı, çocuklarına bakmalı vs. algısı vardı. Şu an durum bence biraz değişti diyebilirim. Tabi ki hala o şekilde düşünen insanlar mevcut ama eskiye oranla bence çok azaldı. Sokakta graffiti yaparken gelen yorumlar daha olumluya döndü ve bu güzel bir şey.

Son olarak sokak kültürü demişken graffiti sadece duvara resimler çizmek değil. Aynı zamanda graffiti bir kültürü de temsil ediyor. Sen graffitinin kültür kısmıyla ne kadar alakalısın?

Graffiti gerçekten bir yaşam tarzı diyebilirim. Graffiti yapmaya başladığınızda ister istemez o kültürün bir parçası oluyorsunuz ve bence gerçekten graffiti yaptığını bu şekilde hissediyorsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi