Fransa bağırsaklarını boşaltıyor: Saint Omer!

Senegal’den eğitimini sürdürmek için Paris’e gelen Afrikalı siyahi bir kadın olan Laurence (Guslagie Malanda), Avrupa medeniyetinin beşiği olan Paris’te, müthiş bir yalnızlık girdabına girer ve ötekileştirme ile yüz yüze kalır. Bu çaresizlik içinde tanıştığı Luc Dumontet, onun sığındığı bir liman olur. Orta yaşlı adamla aralarında cinsel ilişki vardır ve Dumontet ise ilişkinin bu boyutu dışında bir şeyle ilgilenmez; buna 15 aylık bebekleri de dahildir...

“Saint Omer”, yakın geçmişte sona eren 42. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin Dünya Festivallerinden bölümünde yer alan bir yapımdı. Başka Sinema’nın dağıtımcısı olduğu ve Cuma günü vizyona giren bu film, günümüzün bir jungle haline gelmiş ortamında, gündemde daha çok yer tutan ve dünyanın karadeliği olan, 21. Yüzyılın güncel sorunlarının başında gelen “ötekileştirme” kavramına el atarken; diğer yandan Doğu ile Batı’nın zihniyet farkı, ideolojisi arasındaki çelişkilere ve çatışmalara da dikkat çeken bir yapım olarak göz dolduruyor.

Afrikalı genç bir kadının yalnızlık girdabı

Senegal’den eğitimini sürdürmek için Paris’e gelen Afrikalı siyahi bir kadın olan Laurence (Guslagie Malanda), Avrupa medeniyetinin beşiği olan Paris’te müthiş bir yalnızlık girdabına girer ve ötekileştirme ile yüz yüze kalır. Bu çaresizlik içinde tanıştığı Luc Dumontet (Xavier Maly), onun sığındığı bir liman olur. Orta yaşlı adamla aralarında cinsel ilişki vardır ve Dumontet ise ilişkinin bu boyutu dışında bir şeyle  ilgilenmez; buna 15 aylık bebekleri de dahildir... Karısıyla ayrı yaşayan Dumontet, mahkeme sürecinde Laurence’ın ilişkileri hakkında söyledikleriyle çoğunlukla uyuşmayan düşünceleri savunur. Onu ve Lurence’ı tanıyan diğer Fransızları ise, genç kadının kişiliği değil, eğitimli olması ve Batı değerlerine aşinalığı ilgilendirir.

Fransa’nın Berck şehrinde 15 aylık bebeğini çaresizlik ve içine girdiği yalnızlık girdabıyla plajda gelgite bırakarak ölüme terkeden Laurence, Saint Omer şehri mahkemesinde yargılanmaya başlar. Edebiyat profesörü ve roman yazarı bir genç kadın olan Rama (Kayije  Kageme) ise, bu kadının dramını kendi paralel evreninde hissetmektedir. Beyaz bir erkekle beraber olan Rama, Sait Omer’e gelerek genç kadının mahkemesini izler ve Laurence’ın annesi ile tanışır. O da dört aylık hamiledir ve karmaşık duygulara sahiptir. Bu süreç Rama’nın inançlarını sarstığı kadar, filmin büyük bir kısmına egemen olan mahkeme süreci bizim değer yargılarımızı da sorgulamamıza neden olur.

Mahkemenin kadın başkanı (Valerie Dreville) olabildiğince nesneldir. Çünkü o açıktan ırkçılık ve ötekileştirme yapmayan Fransız devletini temsil etmektedir. Savcı ise son derece ön yargılı ve sürekli genç kadının yalan söylediğini ve mahkemeyi kandırmaya çalışarak suçunu hafifletmeye çabaladığını iddia eder. Üniversiteden hocası ise ön yargının doruklarını temsil eder ve Laurence’ı, Avusturya’lı filozof Wittgenstein ile ilgilendiği için neredeyse hadsizlikle suçlar. O bir Afrikalıdır ! Kendi kültürüne yakın kişilerle ilgilenmelidir.

Medeniyet dersinde sınıfta kalan Avrupa!

Dünyaya medeniyet dersi veren Avrupa uygarlığı, değerlerini kendisi için önemli bulurken, bu değerleri benimseyip yönelen ülkelere ve kişilere ise ötekileştirme ayarı verip, sen kendi çöplüğünde debelenmeye devam et diyerek medeniyet dersinde sınıfta kalıyor. Bu bağlamda çaresiz bir duruma düşen ve trajik bir durumun öznesi olan Laurence’ın yargılandığı dava ise, Avrupa Birliğinin önemli ortağı Fransa’nın ve onun özelinde Batı medeniyetinin sorgulanmasına dönüşüyor.

Yönetmen Alice Diop, filmi “Saint Omer” ile sanık Laurence’ı, insanlığın bir turnusol kağıdı gibi kullanarak ona olabildiğince yaklaşmamızı ve onun neyi, neden yaptığını bir sanatçıdan beklenen duyarlık ve zekâyla karşımıza getiriyor; bizi hayal edilmesi zor olgularla yüzleştiriyor. Yönetmen Alice Diop’un “Saint Omer”, ilk uzun metrajlı kurmaca filmi. Aynı zamanda gerçek olaylara dayanan film, gerçek duruşma tutanaklarını da yeniden canlandırıyor.

Yönetmen diğer yandan bu iki kadının yaşamlarında kesiştirmeler yaparak, Rama’nın çocukluk yıllarını içeren video kayıtlarını filminin görsel malzemesine dönüştürerek, kadınların ve özellikle Batıda mülteci olan siyahi kadınların kuşaklar boyunca devam eden öğrenilmiş çaresizliklerine de göndermelerde bulunuyor.

“Saint Omer”, diğer yandan Fransa’nın Oscar adayı olan bir yapım. Venedik Film Festivali’nde  “Venice Jüri Büyük Ödülü”, “Geleceğin Aslanı Ödülü”, “Grand Jury Prize”, “Lion of the Future Award” gibi ödüllere uzanmış. Ayrıca Chicago Film Festivali’nde “En İyi Senaryo”; 2022’de Sevilla’da “En İyi Film”, “En İyi Senaryo”; yine 2022 Cenevre Film Festivali’nde “En İyi Uzun Metraj Film”; 2022 Louis-Delluc “Yılın En İyi Fransız Filmi” ödüllerini almış.

Teatral anlatım tuzağı

Minimal ve sınırlı mekanları kullanarak gerçekleştirilen çekimler Saint Omer için teatral anlatım tuzağına düşme riski taşısa da, yönetmen Alice Diop tuzağa düşmeden filmini güvenli sulara taşımayı başarıyor. Bu bağlamda bir film için özün ne kadar önem taşıdığı ortaya çıkıyor. Sanat eserlerinin mütemmim cüzü olan estetik düzey, bir sanat olarak sinemanın biçimini öne çıkarsa da; “Saint Omer” bize neyin anlatıldığının da nasıl anlatıldığı kadar önemli olduğunu vurguluyor. Yönetmen bu süreci daha önce vurguladığımız gibi oldukça başarılı ve gerçekçi yaratılmış, Rama’nın çocukluk videolarını da kullanarak gerçekleştiriyor.

Filmin aldığı ödüllerde ve vurucu öyküsünü etkili bir şekilde seyirciye geçirmesinde oyunculuk performanslarının başarısını vurgulamak lazım. Bu bağlamda Laurence karakterine hayat veren Guslagie Malanda ile Rama karakterini filmin taşıyıcı omurgası yapan Kayije Kageme’nin öne çıktığına atıfta bulunalım. Filmin diğer etkili bir unsurunun ise sınırlı olsa da vurgulayıcı motifleriyle film müziği olduğunu da ekleyelim.

3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali başlıyor!

İzmir’in zaman zaman kesintilere uğrayan film festivali geleneğini yeniden canlandıran İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali, 16 Haziran’da üçüncü kez perdelerini açacak. Festival İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İZFAŞ, İZELMAN ve Kültürlerarası Sanat Derneği işbirliği ile T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla düzenleniyor.

İlk yılından beri teması sinema-müzik ilişkisi olarak belirlenen festival, filmlerde özgün müzik kullanımını özendirmek amacıyla, sinema- müzik ilişkileri üzerine yoğunlaşıyor, sinema ve müziği buluşturarak kültür endüstrileri içinde önemli bir yeri olan bu iki alanın sorunlarının tartışılmasına zemin yaratmayı amaçladığı kadar; zaman içinde bu alanlarda gerçekleşecek üretimde İzmir’in payını artırmayı da hedefliyor.

Festivalin Açılış Töreni, 3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin bu yıl seyircilerine sürpriz yaparak mekânları arasına kattığı tarihi Elhamra Sahnesi’nde düzenlenecek. Açılış töreninde Altın Palmiye sahibi usta yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın “Kasaba”, “Mayıs Sıkıntısı” ve “Uzak” filmlerinden özenle seçilmiş 11 sahne üzerine bestelenen caz parçalarından oluşan “Taşra Üçlemesi Caz Projesi”, dünya prömiyerini festival kapsamında yapacak. Konserde, projenin bestecisi piyanist Yiğit Özatalay’a, Barış Ertürk (saksofon) ve Mustafa Kemal Emirel (davul) eşlik edecek.

Festival İstinye Park Teras, Özgörkey Otomotiv, UNDP, Grand Plaza, Bahçeşehir Üniversitesi Çizgi Film ve Animasyon Bölümü, Fransa, İtalya, Almanya, Macaristan ve İsveç konsoloslukları ve kültür merkezlerinin desteği ile gerçekleşecek. Vecdi Sayar direktörlüğündeki festivalin programında 100 uzun metraj, 20 kısa metraj film, film gösterimleri sonrası soru-cevap seansları, konserler, plak dinletisi ve usta isimlerle söyleşiler yer alacak.

Kristal Flamingo için 10 film yarışacak

Festival bu yıl 10 filmin yarışacağı ve Kristal Flamingo’ların farklı dallarda sahiplerini bulacağı Ulusal Yarışma heyecanına Uluslararası Yarışma heyecanını da ekliyor. Uluslararası Yarışma seçkisi, müzik ve dans dünyasını ve müzisyenlerin yaşamını konu alan ya da müziğin film içinde ön planda olduğu yapımlardan oluşuyor. 3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali Ulusal Yarışma jüri başkanlığını Zuhal Olcay yaparken, jüri üyeleri Mehmet Açar, Mehmet Can Özer, Murat Kılıç, Vedat Sakman, Vuslat Saraçoğlu ve Zeynep Ünal görev yapacak. Festivalde bu yıl Kristal Flamingo için yarışacak 10 film şöyle:  Ayna Ayna (Belmin Söylemez), Bars (Orçun Köksal), Bir Kar Tanesinin Ömrü (Kazım Öz), Iguana Tokyo (Kaan Müjdeci), Kabahat (Ümran Safter), Kar ve Ayı (Selcen Ergun), Karanlık Gece (Özcan Alper), Kendi Yolumda (Ömer Faruk Sorak), Kör Noktada (Ayşe Polat), Suna (Çiğdem Sezgin)

Uluslararası yarışma!

Ayrıca festivalde bu yıl ilk kez uluslararası yarışma heyecanı da yaşanacak. Uluslararası Yarışma jüri başkanlığını Macar yönetmen Krisztina Goda üstleniyor, diğer jüri üyeleri ise Alexandra Enberg, Pelin Batu ve Serdar Kökçeoğlu. Uluslararası Yarışma kapsamında Fransa’dan Arjantin’e, Avustralya’dan Pakistan’a, Hollanda’dan Gürcistan’a dünyanın farklı ülkelerinden 10 film yarışmada yer alıyor: Carmen (Benjamin Millepied / Avustralya Fransa), Dans Başlasın (Empieza el Baile, Marina Seresesky / Arjantin, İspanya) Davulcu (Drameri, Kote Kalandadze / Gürcistan) Divertimento (Marie-Castille Mention-Schaar / Fransa) Heart by Tribal Galaxy (Ömer Safa Umar / Türkiye), Joyland (Saim Sadiq / Pakistan, ABD) Kapr Code / Lucie Kralova / Çekya, Slovakya) Habiszti -Çünkü! ( Habiszti – Csak ezert Is!, György Dobray / Macaristan) Ren Altını  (Rheingold, Fatih Akın / Almanya) Terezin (Gabriele Guidi / İtalya, Çekya, Slovakya).

Festivalde yarışma filmleri dışında Müziğin Yıldızları, Dünya Festivallerinden, Müziğin İzinde, Hayatın Ritmi, Renkli Rüyalar, Yarışma Dışı Özel Gösterimler bölümlerinde merakla beklenen yapımlar sinemaseverlerle buluşacak. Geçen yıl düzenlenen Müzik Konulu Kısa Film Proje Yarışması’nın finalisti 10 film ise Kısaca Müzik adlı bölüm kapsamında beyazperdede olacak. Festivalin bu yıla özel bölümlerinden biri ise İki Arada Bir Derede olacak. Göç ve göçmen sorunlarını ele alan filmlerden oluşan bölümde Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği işbirliği ile bir söyleşi de gerçekleşecek.

Anılarına bölümünde ise kaybettiğimiz usta isimler filmleri ile anılacak. Geçtiğimiz yıl festivalin Ulusal Yarışma Jüri başkanlığını yapan değerli yönetmen Erden Kıral; 1 Mayıs Marşı ve önemli filmlere yaptığı müziklerle tanınan besteci Sarper Özsan; plakları, oynadığı filmler ve film gibi hayat öyküsüyle bilinen, İzmirli sanatçı Dario Moreno; önceki yıl hayatını kaybeden büyük besteci Vangelis ve daha birkaç ay önce hayata veda eden Japon besteci Ryuichi Sakamoto festivalde filmlerinin gösterimleriyle anılacak. Ustaya Saygı bölümünde ise dünya sinemasının ustalarından Luchino Visconti’nin üç başyapıtı sinemaseverlerle buluşacak.

Usta sinemacılara onur ödülleri!

3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin her yıl sinemamıza emek veren usta isimlere verdiği Onur Ödülleri bu yıl sayısız filmde ve tiyatro oyununda hayranlık uyandıran performanslara imza atan, sesiyle dinleyicileri büyüleyen çok yönlü sanatçı Zuhal Olcay’a, çok küçük yaşlarda başladığı müziğe hayatını adayan, unutulmaz filmlerin müziklerinde imzası bulunan usta müzisyen Erkan Oğur’a, Fransız sinemasının önde gelen bestecilerinden Grégoire Hetzel’e ve Macar sinemasının Oscar Ödüllü büyük ustası István Szabó’ya verilecek.

Festivalde Zuhal Olcay, Erkan Oğur, Grégoire Hetzel ve István Szabó’ya ait unutulmaz filmler izleyiciyle buluşurken, Zuhal Olcay, Ahmed Adnan Saygun Merkezi’nde gerçekleşecek konser ile de sahnede olacak, unutulmaz şarkılarını seslendirecek. Her yıl verilen Kültürlerarası Sanat Başarı Ödülü ise İranlı yönetmen Bahman Ghobadi’ye verilecek. Ghobadi, Dört Duvar / The Four Walls ve Kimsenin İran Kedilerinden Haberi Yok / No One Knows About Persian Cats filmlerinin gösterileceği festivalde özel bir söyleşiyle sinemaseverlerle buluşacak.

Dizi müzikleri ödülleri üç yaşında

3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali, televizyonda ve dijital platformlardaki üretimin niteliğine katkıda bulunmak amacıyla ilk yılında başlattığı Dizi Müzikleri Ödülleri’ni bu yıl da vermeye devam ediyor. Ulusal kanallarda ve dijital platformlarda yayınlanan dizilerin müzik ve şarkılarını, bu yıl da televizyon yazarları ve müzisyenlerden oluşan değerli jüri üyeleri değerlendirecek, bu alandaki Kristal Flamingo Ödülleri’ne karar verecek.

Festivalden yeni ödüller!

Festivalin Ulusal Yarışma bölümünde bu yıl Film Yönetmenleri Derneği (FİLM YÖN) ve Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) Ödülleri verilecek. Festivalin bu yıla özel bir diğer ödülü ise İzmir Kent Konseyi Ödülü olacak. Nilay Kökkılınç başkanlığındaki Kent Konseyi jürisinde, İzmir Kent Konseyi yönetiminde yer alan ve sinema eğitimi almış üyelerle, Gençlik ve Kadın Meclisleri’nden birer temsilci yer alıyor.

Tüm gösterimlerin ücretsiz olduğu festival mekânları; İstinyePark Teras Renk Sinemaları, Elhamra Sahnesi, Karaca Sineması, İzmir Fransız Kültür Merkezi, İzmir Sanat ve açık hava film gösterimlerinin yapılacağı Göztepe vapur iskelesindeki Kadifekale Gemisi. Festivalin ödül töreni, 21 Haziran akşamı İstinyePark Teras Renk Sinemaları 4 nolu salonda yapılacak. Ödül kazanan filmler ise 22 Haziran’da izleyicilerle buluşacak. İyi Seyirler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi