“Haksızlığa da uğrasak, kazık da yesek, yok sayılsak da “Benim De Halim Yok” demek büyük bir cesaret işidir”

Bağımsız rock sahnesinin önemli topluluklarından Bragiler, yine bağımsız olarak yayınladıkları “Benim De Halim Yok” şarkısı ile bu yılı kapatmaya hazırlanıyor. Sevgisine karşılık bulamamış birinin, bir de üzerine yediği kazıklarla hamura dönüp bitap düşmüş halini anlatan şarkıyı ve şarkının sound’undaki “direksiyon kırma” meselesini konuştuk. 

Bir önceki şarkınız “Üstü Kalsın”ın üzerinden hemen hemen bir yıl geçmiş. Neler yaptınız bu arada?

Bizim için dolu dolu bir sene oldu. Bir yandan akademik hayatlarımızı sürdürürken bir yandan da sahnelerimizi ve sosyal yaşantımızı sürdürmeye devam ediyoruz. Bu yoğunluğun getirisi olan düzenli bir stres ile birlikte, kendi stüdyomuzda müziklerimizi üretmeyi de sürdürüyoruz.

Yeni şarkınız “Benim de Halim Yok”u yine bağımsız olarak yayınladınız. Nasıl vaziyet o tarafta?

Şarkının tarzını baz alarak istatistiklere göz gezdirdiğimizde sonucun zamanla bizim için daha tatmin edici bir seviyede olduğunu görüyoruz. Bağımsız müzik yayınlamanın ve bir kuruluşa bağlı olmamanın, kendi müziğimizi kimsenin etkisi altında kalmadan yaratabilmek gibi avantajlarını olsa da şarkının yayınlanması sonrasında özellikle halkla ilişkiler alanında karşılaştığımız dezavantajlar da beraberinde geliyor. Yine de kafamızdaki soyut düşüncelerden doğan somut bir ürün geliştirmek, ne şekilde yayınladığımızdan bağımsız bir şekilde bizi memnun ediyor.

“Üstü Kalsın”la ilgili yaptığımız röportajda müziğinizin “kök”ünün sabit kaldığını söylemişim. Sizde cevaben, “Ana hedefimiz özgünlüğümüzü koruyarak müziğe hizmet etmek. Her çalışmada bize ait olan ama birbirini tekrardan uzak şarkılar yapmayı hedefleyerek amacımıza doğru yol çiziyoruz. İşin sonunda grubumuzun ruhuna ait ortak bir şarkı çıkıyor. Bu hem planlı hem spontane bir durum, tıpkı sanatın her dalında olduğu gibi,” demişsiniz. “Benim de Halim Yok”ta işler biraz değişmiş galiba… Elektronik tınılar, tribal bir klip… Biraz anlatır mısınız bu değişikliği?

Hangi alanda ürün verirsek verelim, bu ürüne kendimizden parçalar koyuyoruz. Bu parçalarla birlikte parçalarımız özgünlüğünü koruyor. “Kök” bizim için hiç değişmedi. Rock altyapılı ritimler kökümüzü oluşturmaya devam ediyor. Bunun yanında gelişen denemeler sonucunda bu sefer ana melodiyi synth tınıları ile sunmaya karar verdik. Bu durum da aslında önceden de söylediğimiz gibi spontane olarak gelişti. Yine müzikal anlamda rock altyapılı ritimlerin üstüne bu sefer daha sakin gitarlar eşlik ediyor. Gitarların sakinliğinin aksine parçanın ana konusunu besleyen; bulunduğu durumdan yorulmuş, sert, kesin sözleri olan, üzerinde agresyonun hâkim olduğu bir insan da var. Bu insanın bile sinirini bir kenara attığı ve çabalamayı bıraktığı bir sakinlik hâkim parçaya. Parçanın kapak ve klip tasarımında da; içinden çıkılamaz durumların, insanlar üzerine bıraktığı agresifliği ve karşıtlıkları besleyen üçgenlerin yanında, kesinliğin ve mutluluğun hüküm sürdüğü yalnız bir kare mevcut.

Önder’le yaptığımız telefon konuşmasında, bu değişikliği “dinlenme kaygısı” yüzünden yaptığınızdan bahsetti. Bu yukarıdaki cevabınızla ters düşüyor… Yeni bir şeyler aramak, denemek farklı, bunu “dinlenme kaygısıyla” yapmak farklı bence. Bir de “Benim De Halim Yok” gibi binlerce şarkı var ve evet, haklısınız, çok dinleniyor. Ama yine de bunun sizi yukarda bahsettiğiniz “özgünlüğünüzü korumaktan” uzaklaştırdığınızı düşünüyorum. Neler söylemek istersiniz?

Sanat alanında çalışan bir grup insan olarak bir ürün ortaya koyduğumuzda, bu ürünün bizimle birlikte insanları da nasıl etkileyebileceğini doğal olarak düşünüyoruz. Fakat bizim kaygımız müziğimizin ne kadar dinlendiğinden ziyade, müziğimizin ne kadar insana dokunabileceğini düşünürken yaşadığımız bir kaygı. “Benim De Halim Yok” parçasının üretim sürecinde, kendimize, “Acaba biz de kendimizi bir müzik endüstrisinin yarattığı bir karenin içine mi hapsediyoruz?” gibi sorular sorarken; aslında kendi karemizi, bizi biz yapan konfor alanımızı terk edecek cesareti bulduğumuzu fark ettik. Bu cesaret kesinlikle yaratıcılığımızı ve özgünlüğümüzü kaybetmemize sebebiyet vermiyor, bu sadece bizim için yeni olan bir tür üzerine yaptığımız kendi tarzımızda bir dokunuş. Yani sonuç olarak dinlenme kaygısı adı altında, üretim aşamasında kendi müziğimizi şekillendirmiyoruz. Bizim için kaygı ürün yayınlandıktan sonra, “Acaba emek verdiğimiz ve severek yarattığımız bu ürünü insanlar da benimseyecek mi?” sorusunun getirdiği bir kaygı.

Şarkıda epey kazık yemiş birisinden bahsediyorsunuz. Bıkmış sövüp saymaktan. Sonunda da “hali kalmamış”. Burada mesaj net birine gitmiyor değil mi?

Şarkının sözleri doğrudan muhatabına gitmekte. Bu muhatap da insanlığın asırlar boyu yaşadığı karşılıksız aşkın ve peşinden getirdiği melankolik ruh halinin parçasını oluşturmakta. Bize kalırsa her ne kadar haksızlığa da uğrasak, kazık da yesek, yok sayılsak da “Benim De Halim Yok” demek büyük bir cesaret işidir.

Yine basın bülteninde şarkı için, “Yeni bir tarz benimseyerek kendimizi konfor alanımızın dışına attığımız parçamız 'Benim De Halim Yok’, bize getirdiği bilinmezliğin yanı sıra parçanın tasarımına motivasyon olacak, karşı konulamaz bir heyecanı da beraberinde hissettirdi,” diyorsunuz. Buradaki anahtar kelime de sanıyorum “benimsemek”. Bundan sonra bu sularda mı dinleyeceğiz sizi?

Sanatın yüksek duvarları, net ve keskin geçişleri çok nadir görülür. Her eser önceki sanatsal verilerden beslenir ve yol gösterici olur. Bizim için de geçerli olan bu kuramın çizdiği doğrultuda sanatsal varlığımızı sürdürüyoruz. Zihnimizde ana motto zenginliktir. Bu zenginliğin içinde benimsemek de dahil, bilgelik de, merak da dahildir. Diğer sanat dallarında olduğu gibi müzik için de sonu olmayan bir zenginlik söz konusudur. Gelecekteki ve geçmişimizdeki müziğimize yön verecek en önemli faktör yaşadığımız hikâyelerdir. Her şarkımız görsel ve işitsel yönleriyle bir hikâye barındırıyor. Bir eseri anlamlı kılan en büyük faktör hikâyesi olmasıdır. Bunu gerçekleştirebildiğimiz için mutluyuz. Gelecek şarkılarda sound olarak biraz daha sert karakterli enstrümanlar duyacaksınız. Hikâyeyi yaşamaya ve anlatmaya devam ediyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi