HAYVANLAR !

Oyuncu, yazar ve yönetmen Nabil Ben Yadir, dördüncü uzun metrajlı filmi “Hayvanlar” ile, filmin isminden de anlaşılacağı gibi insanın özellikle eril türünün özünde varolan ve denetlenemeyen kötücül yanına objektifini çevirirken, aslında yaşama tutunma refleksiyle davranan hayvanlara, filmin ismi bağlamında  haksızlık yapıldığını da düşündürüyor.

Belçika’lı oyuncu, yazar ve yönetmen Nabil Ben Yadir’in, “Hayvanlar” (Animals) isimli son filminin sert öyküsü, seyircinin zaman zaman şok olmasına neden olurken; özellikle homofobik insanlar bu filmi izleyecek olsa davranışlarını değiştirir miydi sorusunu da akla getiriyor. Bu sorunun cevabı malumun ilanı gibi!.. İnsanoğlu tarih boyunca yaşadığı en kötü dönemlerden birinden geçiyor ve bu süreçten iyi bir sınavla çıkıp çıkmayacağı ise şüpheli!..

STEPHEN ZWEİG’IN ŞİDDETE KARŞI TEPKİSİ !

Avusturya’lı ve döneminde çok okunan Yahudi yazar Stephan Zweig’ın kitapları, 2. Dünya Savaşı sırasında Hitler, Avusturya’yı işgal ettikten sonra yakılmıştı. 1941’de, Hitler’in dünyayı sürüklediği yangından umutsuzluğa kapılan Zweig ve karısı Avusturya’yı terk edip Brezilya’ya yerleştiler ve kapıldığı umutsuzluktan çıkamayan Zweig ve karısı Lotte Altman, 1942’de intihar etti.

Dünyayı yıkıma sürükleyen iki dünya savaşı sona erse de, insanın insana yaptığı kötülüğün sonu  gelmedi. Ötekileştirme, nefret dili, salt kendi cinsine değil bir parçası olduğu doğaya ve diğer canlılara yönelik hoşgörüsüzlüğü ve sevgisizliği, doğası gereği LGBTI olan bireylere yönelik eril bir öfke ve şiddet dalgasına da dönüştü.

YÖNETMEN YADİR’İN DÖRDÜNCÜ UZUN METRAJLI FİLMİ

Oyuncu, yazar ve yönetmen Nabil Ben Yadir, dördüncü uzun metrajlı filmi “Hayvanlar” ile, filmin isminden de anlaşılacağı gibi insanın özellikle eril türünün özünde varolan ve denetlenemeyen kötücül yanına objektifini çevirirken; aslında yaşama tutunma refleksiyle davranan hayvanlara, filmin ismi bağlamında haksızlık yapıldığını düşündürüyor. Belçika-Fransa ortak yapımı olan filmin yapımcıları ise “Dardenne Kardeşler” olarak bilinen Belçika’lı Jean-Pierre Dardenne ve Luc Dardenne...

Yadir’in filminin ana karakteri 35 yaşındaki Brahim (Soufiane Chilah), Belçikalı annesinin doğum günü partisine katılır ve bu partiyi ailesine gay olduğunu açıklamak için bir fırsat olarak görür. Ancak gelenekler ve abisi Mehdi’nin (Salim Talbi) durumunu öğrenmesi ve partneri Thomas’a şiddet uygulaması nedeniyle tüm umutları parçalanır. Bu umutsuzlukla partiden erken ayrılan Brahim, partneri Thomas’ı bulmak için bir gay bara gider. Çıkışta bir kadını taciz eden dört adamı ikna etmeye çalışsa da, bu çabasını uğradığı vandalca bir  homofobik şiddet dalgasıyla öder.

HOMOFOBİNİN ŞİDDETE TAHVİL EDİLMESİ

Film bu aşamadan itibaren Brahim’e yönelik nefret suçu ve şiddet uygulayan dört kişiden birisi olan Loic’in (Gianni Guettaf) yaşamına yoğunlaşır. Anne ve babası ayrı olan Loic,  üvey babasından şiddet görmektedir. Yıllar sonra gey evliliği yapacak olan babasının düğününe katılmadan önce yaşadıklarına yönelik duyduğu nefret, göçmen arkadaşlarının baskısıyla şiddetle imtihana dönüşürken; Yadir, bir yandan da “gelişmiş ülkelerin” kendi içinde barındırdığı paradokslar ve çıkışsızlığa seyirciyi tanıklık yapmaya davet eder. Bu bağlamda gey evliliklerini yasal hale getiren ülkelerde bile, eril şiddetin geyleri i... olarak niteleyen aşağılamayla devam ettiğine de vurguda bulunur.

MİNİMAL BİR SİNEMA ÖRNEĞİ

Diğer yandan yönetmen Yadir’in, minimal filmini belgesel bir film çeker gibi kotardığı; bu bağlamda özellikle kullandığı biçimin de dikkat çekici olduğunun altını çizelim. Özellikle giriş bölümündeki plan sekanslar ve elde kullanılan kamerayla elde edilen sarsıntılı görüntüler, olay örgüsünün yapılan hızlı panlarla takip edilmesi gibi sinematografik anlatım teknikleri, filmin öne çıkan temel anlatım unsurlarını oluşturuyor.

Yönetmenin sinema dili ve kamera estetiği tercihi, filmin içerdiği şiddetin, “ötekinin” duyduğu tedirginliğin seyirciye geçmesi açısından da etki sağlıyor ve seyirciyi de diken üstünde tutuyor. Yadir, filminin odak noktasına aldığı genç insanların yaşadıkları şiddetle  ortaya çıkan kaosun yorumunu seyirciye bırakıyor. Diğer yandan dijital sinematografinin standart çerçeve oranı (aspect ratio)16:9 yerine, özellikle akademi oranı olarak bilinen ve pelikülle çekilen filmlerde yaygın kullanılan 4:3 (1.33:1) çerçeve oranının tercih edildiğini de belirtelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi