Emre Alkin
Bunları biliyor muydunuz? (Daha doğrusu: Biliyorlar mı?)
Herhangi bir giriş yapmadan doğrudan başlıyorum dostlar:
Türkiye'deki şirketlerin özkaynaklar / aktif toplam oranı TÜİK ve Merkez Bankası verilerine göre 2009 yılında %45 seviyesindeyken şu an %29 seviyesine gerilemiş durumda. Pandemide bir ara %26 'lara kadar düşen oran 2022'de %30'a toparlansa da, tekrar gerilemiş olduğu gözüküyor. İşletme sermayesi açısından sürekli sıkıntılı olan Türk şirketleri, özkaynaklarına oranla çok yüksek ciro üretmekteler. Dolayısıyla büyümenin yavaşlaması ile faizlerin yükselmesi yan yana gelince yükselen maliyetlerle beraber karsızlık krizi çıkıyor.
Bireyler tarafından yaklaştığımızda 2015 yılından itibaren konut fiyatları, döviz kurları, enflasyon ve mevduat faizini karşılaştırdığımızda, 2018'den sonra konut fiyatları ve döviz kurlarının arayı ciddi şekilde açtığı görülüyor. Mevduat faizi ise son sırada yer alıyor. Bu durumda Merkez Bankası'nın "herkes mevduat yapsın para harcamasın “kampanyası birkaç açıdan yanlışlık içeriyor.
Türkiye'de vatandaşlar 100 TL'nin 77'sini finansal olmayan varlıklarda değerlendiriyor. Çünkü mevduat ve diğer sabit getirili enstrümanlar reel olarak kaybettiriyor. Diğer ülkelerle kıyaslandığında tasarrufların sadece %23'ünün finansal enstrümanlarda değerlendirilmesi, Rusya ve Meksika'dan bile geride olduğumuzu gösteriyor. ABD'de bu oran %68, Çin'de ise %45. Demek ki, Merkez Bankası'nın herkesi TL mevduata davet etme kampanyası başarılı olmayacak.
Kredi faizlerinin yüksek olması da otomobil ve konut alımını durduramıyor. Ayrıca 5 gelir dilimin en tepesinde olanların İtalya, İspanya ve Japonya'dakiler gibi yaşadıkları, harcamalarını durdurmadıkları anlaşılıyor. TCMB ise bir alt gelir grubunun Meksika ve Arjantin vatandaşları gibi, onun altındakilerin Peru ve Türkmenistan’dakiler gibi, 4. gelir dilimindekilerin Irak ve Libya vatandaşları gibi, en alttakilerin de Hindistan ve Venezuela'dakiler gibi yaşadıklarını göremiyor. Alt gelir gruplarının üzerine tasarlanmış talep daraltıcı politikanın siyasal sonuçlarını da göremedikleri kesin.
Bir bilgi daha vereyim: Yapılan hesaplamalar son 6 yılda hiç tasarruf yapmadan borçlanarak konut alan bir ailenin reel servetinin %50 arttığını gösteriyor. Dolayısıyla kimse mevduat faizinin yüzüne bakmıyor. Peki bu inat niye? Açıkçası tarihte kurum körlüğü yaşayarak hatalı reçeteler yazan birçok ekonomi yönetimi var. En yakın tarih 1999-2000 reçetesiydi. Önce ekonomi bozuldu sonra siyasi gerginlikler eklenince 2001 krizini yaşadık. IMF ile yazılan reçete yanlıştı. Şu anki reçete de buna benziyor desek yanlış olmaz. Dövizi ucuz tuttukça, faizler yüksek olsa da tüketimi durdurmak mümkün olmaz.