Lozan bayramı

Lozan’ın yıldönümüydü geçen pazar. Lozan Antlaşmasının imzalanışının 99. yıldönümü.

Birinci Dünya savaşı mağlubu Osmanlı’ya dayatılan Sèvres (Sevr) Antlaşmasını reddederek kurtuluş savaşımızı başlatan ve o savaşı zaferle taçlandıran kadronun eseridir Lozan Antlaşması.

Atatürk’ün ve İnönü’nün.

Hani var ya “iki ayyaş”. İşte onların…

Kurtuluş savaşının sonunda imzalanan Mudanya ateşkesinin ardından Ankara hükümeti, Ekim 1922’de toplanacak olan barış konferansına davet edilir. Konferansa Ankara hükümeti ile birlikte İstanbul’daki saltanat yönetimini de çağırır müttefikler.

Oysa Sabahattin Selek’in deyimiyle “Anadolu İhtilali” sadece düşmanı yenmekle sınırlı olmayan, Osmanlı devletine de başkaldıran bir milli hareketin adıdır.

Ne işi vardır kurtuluş savaşını taçlandıracak barış antlaşmasının görüşmelerinde milli mücadelenin karşısında yer almış İstanbul hükümetinin? Mustafa Kemal ve silah arkadaşları hakkında ölüm fermanı imzalayan padişahın adamlarının?

O zaman TBMM, 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatı kaldırır. Ve Ankara hükümeti Lozan’a İsmet İnönü önderliğindeki TBMM heyetiyle katılır.

Lozan’a varıldığında Türkiye’ye Birinci Dünya Savaşı mağlubu muamelesi yapılmaya çalışılır. Ama İsmet Paşa “Ben buraya Mondros’tan değil, Mudanya’dan geldim” diyerek, daha baştan konferansın psikolojik arka planına damgasını vurur.

Öyle ya, dünya savaşının mağlubu Osmanlı’nın yerinde kurtuluş savaşının galibi Türkiye vardır artık. Türkiye mağlup ülke filan değil, oradaki herkesin eşitidir.

Lozan’da yapılan görüşmeler, diğer bazı konuların yanında, ağırlıklı olarak kapitülasyonlar sorunu nedeniyle bir süre kesintiye uğrar. Konferansa ara verilir.

İtilaf Devletleri’nin Türk temsilcilerine tepeden bakan tavrıyla açılan, emrivakilere boyun eğmeyen Türk heyetinin haklı tavrıyla kesintiye uğrayan, bir diplomasi dersi olarak da okunabilecek zorlu müzakerelere sahne olan çekişmeli bir konferanstır Lozan’daki görüşmeler.…

Okuma yazma bilen herkesin anlayacağı sadelikte yazılmış kaynaklar Mustafa Kemal önderliğindeki TBMM hükümetinin ve onun Lozan’daki temsilcisi İsmet
İnönü’nün Lozan’da ne denli büyük bir diplomatik başarı elde etmiş olduklarını anlatır…

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu anlaşmasıdır Lozan. Modern tarihin en önemli hukuki metinleri arasında yer alır.

Lozan’ın yüzüncü yılını dolduracağı 2023 yılında geçersiz olacağı yönünde birtakım iddialar ortaya atılıyor zaman zaman.

Lozan son kullanma tarihi olan bir uluslararası antlaşma değildir.

Bir zafer belgesidir.

Bugün Türkiye’de küçümsenemeyecek bir kitle Lozan’ın bir takım gizli maddelerinin olduğunu ve o gizli maddeler nedeniyle bugüne kadar yararlanamadığımız madenlerimizi ancak 2023 yılından itibaren işletebileceğimizi filan söylüyorlar.

Lozan’ın gizli maddeleri varmış! “Neymiş onlar?” dediğinizde, “Ben ne bileyim, adı üstünde, gizli” diyorlar…

Sokak anketlerinde insanlar “yakında kurtulacağız, madenlerimizi işleteceğiz ve köşeyi döneceğiz” havasındalar. Sanki son yüz yılda ülkemiz madenlerini çıkarmakta
bir engelle karşılaşmış gibi…

Yani Lozan Türkiye’nin aleyhinde bir esaret belgesi bazıları için… Yüz yıl dolacak, antlaşmanın geçerlik süresi bitecek ve Türkiye prangalarından kurtulacak.

Lozan’ı bir esaret belgesi olarak gören bu cühela takımına kızmak da mümkün değil. Devletin en tepesi “Tarihte bize ne yaptılar? 1920’de bize Sevr’i gösterdiler, 1923’te Lozan’a bizi razı ettiler. Birileri de Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada” demiyor mu?

Türkiye Cumhuriyeti’nin temsil ettiği bütün değer ve ilkelere düşman bir gazete “Lozan hezimetinin 99. yıldönümü” diye manşet atmıyor mu fütursuzca, ahlaksızca?
“Lozan’ın gizli maddeleri varmış. Nedir bunlar?” diye sordular CİMER’e.

“Lozan Barış Antlaşması’nda gizli maddeler bulunmamakta olup, maden çıkartmamıza engel teşkil eden herhangi bir madde yer almamaktadır” yanıtını verdi CİMER.
Ama bizim sevgili ahalimiz Lozan’ın gizli maddeleri olduğuna inanmaya devam ediyor. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan sevgili ahalimiz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu senedi olan Lozan Antlaşmasının ne olduğunun, ne ifade ettiğinin halk kitleleri tarafından bilinmiyor olması eğitim sistemimizin bir ayıbıdır.

Ve bu ayıp giderilmelidir.

Kılıçdaroğlu’nun “Parlamento açıldığında vereceğimiz ilk kanun teklifi, Lozan’ın resmi bayram olarak kabul edilmesinin teklifi olacaktır” vaadi bu açıdan önemlidir. Gerçekleşmesi durumunda, Lozan’ın öyle gizli maddeleri filan olan bir hezimet değil, bayramla kutlanan bir zafer olduğunu milletimize sürekli hatırlatacaktır.

Teşekkürler Bay Kemal.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi