MERKEZ YİNE YAN YOLLARDA…

Hafize Gaye Erkan’ın başkanlığı döneminde yapılan Ocak ayı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında “Faiz artırım döngüsünün sona erdiği” açıklanmış, göreve atanan yeni başkan Fatih Karahan’ın ilk PPK toplantısında da bunun altı çizilmişti. Ancak Fatih Karahan’ın ikinci toplantısında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası politika faizini 500 baz puan artırarak %45’ten %50’ye çıkarttı. Bunun yanı sıra gerek görülmesi durumunda faiz artırmadan!!! kağıt üzerinde %50 olan faizi %53’e yükseltme opsiyonunu da Merkez Bankası cebine koydu.

Enflasyon beklentilerindeki bozulma, Merkez Bankası’nın rezervlerini kullanarak döviz kurlarını tutmaya çalışması sonucunda piyasada bir faiz artışı beklense de kafaların karışık, görüşlerin konsolide olamadığı bir süreç yaşandı. Faizi seçime on gün kalmışken değiştirmez zaten bir ay önce değiştirmeyeceğim diyenler ve %45’te tutar diyenlerin sayıca bir fazla olduğu, artırsa da 250 baz puan artırır, Nisan’da da 250 artırır diyenlerin de sayıca az olmadığı, tek toplantıda 500 baz puan artırır diyenlerin de olduğu üç ihtimalli bir PPK toplantısının bekleyişi vardı piyasada. Merkez Bankası bu üç senaryonun en az olasılık verilenini hayata geçirdi ve faizi %50’ye yükseltti.

Merkez Bankası, faiz artışına gerekçe olarak enflasyon görünümündeki bozulmayı işaret etti. İki ay önce “Faiz artırım döngüsünün sonuna geldik” diyen ve Fatih Karahan’ın ilk yazılı açıklamasında kaleme bile alınmayan olası ilave sıkılaşma mesajı ise metinde yer buldu ve Merkez Bankası “Enflasyonda kalıcı ve belirgin bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası sıkılaştırılacaktır” diyerek yeni faiz artışları için bu sefer kapıyı kapatmadı.

Karar metnini oldukça şahin bulduğumu alınan kararın da doğru olduğunu öncelikle söyleyeyim. Hatta metnin içinde karara ve uygulanan politikaya siyasi destek vurgusunun da örtülü olarak yapıldığını düşünüyorum.

Atılan adımın piyasalar tarafındaki ilk tepkisi pozitif oldu. Rasyonel politika patikasında yüründüğü ve yürünmeye devam edileceği mesajı piyasaları mutlu etti. Ancak bir nokta var ki; bunun çok iyi anlaşılması gerekiyor. Merkez Bankası üçüncü kez ve farklı kadrolar görevde iken (Berat Albayrak-Murat Uysal, Nureddin Nebati-Şahap Kavcıoğlu, Mehmet Şimşek-Fatih Karahan) döviz piyasasına satış yönünde müdahale ediyor. Seçimler sonrasında toparlanan brüt rezervlere sevinirken bugün geldiğimiz noktada swaplar çıkıldığında net rezerv seçim öncesindeki tabloya geri döndü.

Önce 7 TL olmasın diye yakılan 128 milyar USD, Mayıs ayında yapılan genel seçimler öncesinde 20 TL olmasın diye tutulan döviz ve bu üçüncü perde.

Niye sürekli aynı şeyi deneyip farklı sonuç bekliyoruz bunu anlamak mümkün değil. Yine yan yol politikaları başladı. Oysa ki; Mehmet Şimşek göreve geldiğinde bizlerin en büyük beklentisi direkt, sade bir politika ve politika araçlarının uygulanması idi. Ki süreç öyle de başladı ama nedendir bilinmez seçimler yaklaştıkça eski dönem politikalarına dönüş başladı.

Seçime on gün kala faizi 500 baz puan artırmak piyasa nezdinde Merkez Bankası’na ne kadar artı yazarsa, bir ay önce faiz artışlarımız sona ermiştir dedikten bir ay sonra faizi beş puan artırmak da Merkez Bankası’nın eksi hanesine yazar. Bunu da bir kenara not edelim.

Bakalım 25 Nisan’da neler olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mert Yılmaz Arşivi