SAHADA ALINAN GALİBİYET SAHADA KUTLANIR

Eskilerin kıymetli bir sözü vardı, “şüyuu vukuundan beter” derlerdi. Bir şeyin konuşulması, dile getirilmesi olmasından beter anlamında. Trabzon’da yaşananlardan sonra kimi isimler tarafından yapılan yorumları dinleyince aklıma bu söz geldi. Bu şahısların yorumları, yaşanan olaylardan daha kötü, daha beter.

Ne oldu, neden oldu, nasıl oldu, bunları zaten herkes konuşuyor, yazıyor, çiziyor, gördü. Ben bazı sözde futbol adamlarının bir yorumuna takıldım kaldım.

“Fenerbahçe galibiyeti sahada kutlayarak tribünleri tahrik etti. Soyunma odasına gitmeliydiler” diyor bu şahıslar. Bu cümlenin her bir yargısı diğerinden sakat, Fenerbahçe dışında her bir kelimesi problemli.

Soralım, Fenerbahçe neden galibiyeti sahada kutlamayacak, soyunma odasına kaçacak? Masada, karanlık koridorlarda alınan galibiyetler için bu tez geçerli olabilir ama sahada alınan galibiyet sahada kutlanır. Nokta. Bitti.

Neden soyunma odasına gitmediler, kaçmadılar? Bugüne kadar adam diye baktığımız Abdullah Avcı bile, devre arasında İsmail Kartal’a “sıkıntı olmasın, gidin” dediğini anlatıyor. Hakkında yanılmışız Avcı’nın, şaşırdık, üzüldük. Sezon başında Kadıköy’de Trabzon yendiğinde dakikalarca sahada kutlama yapıldığını, Uğurcan’ın havalara atılıp tutulduğunu, Fenerbahçe tribünlerinin sadece seyrettiğini falan bir kenara bırakıyorum. Pekiyi aynı sevinci yaşamak istemenin neresi yanlış? Eğer bu mantık doğruysa Galatasaray Kadıköy'de kupa kaldırdığında tüm tribünün sahaya inme hakkı vardı. Greame Souness, Fener orta sahasına bayrak diktiğinde öldürülmeyi hak etmişti. Bundan büyük tahrik olur mu? Yapmayın.

Kırk beş dakika tribün tacizi altında oynayıp maçı kazandıktan sonra, soyunma odasına kaçmak saldırganlığa boyun eğmek değil mi? Diyelim ki Fenerbahçe boyun eğdi, soyunma odasına kaçtı, seneye ne isteyecek o saldırganlar? "Gol atmayın, attığınız gole sevinmeyin”. Sonra, “sahaya çıkmayın, Trabzon’a gelmeyin ". Sonu var mı bu zorbalığın?

Sahada kutlama tribünleri tahrik etmiş. Bıraktım bir sürü Trabzon taraftarını, bunu yıllarca ortalıkta “futbol adamıyım” diye dolaşan Tümer Metin de söylüyor, Sinan Engin de… Trabzon tarafı da savunmasını bu teze yükleyecek görünüyor. Tribünlerin şiddeti kutlamalarla başlasaydı belki bu teze hak verebilirdik. Arkadaş siz ikinci yarıyı izlemediniz mi? Gözünüzü görmez, kulağınızı duymaz, aklınızı vicdanınızı kör eden neyin hesabıdır?  Yerde tedavi gören Livakoviç’e kesici madde atan tahrik olmamıştı da, kutlama gösterileriyle mi tahrik oldu? Hadi ya, hadi. Adam utanır bunu söylemeye.

Osterwolde el hareketi çekmiş, çok ayıpmış, tribünleri kızdırmış. O hareketin bizdekiyle aynı anlama gelmediğini bir kenara bırakalım, kırk beş dakika küfür yemiş, kafasına su şişesi, sert cisimler atılmış, arkadaşlarına saldırılmış bir oyuncunun isyanına empati gösteremeyeler, tribündeki zorbaları anlıyor, onlara anlayış gösteriyor; “Tahrik olmuş çocuklar, yazık”. Saldırganın kusurlarını bir kenara bırakıp, saldırıya uğrayanın tepkilerine odaklanmak, malum lobiden korkanların işi. Aslında mesele de tam da bu. İktidardan her türlü desteği alan, kusurları, hataları hatta suçları görmezden gelinen, siyasetten yargıya, güvenlikten iş dünyasına kadar uzanan bir lobi… Adalet Bakanı’nın yaptığı açıklamaya bakın ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız; “Savcılık inceliyor, meşru savunmanın da ötesine geçip karşı tarafa zarar verecek bir durum söz konusu mu? Bir saldırı var mı?”  Sizce savcılık ne karar verecek? Hatanın büyüğünü, şiddet yanlısı bu güruhu korumakla malum lobi yapıyor. Hatanın daha büyüğünü bu lobinin hatalarına sessiz kalan tüm Trabzonlular yapıyor. Farkına varmıyorlar mı bu lümpen güruhu Fetö de kullanıyor.

Göreceksiniz yine hiç bir şey değişmeyecek. Fenerbahçe otobüsünü kurşunlayanların ortaya çıkarılmadığı bir ortamda hiçbir şey düzelmez. Trabzon’a mümkün olduğunca düşük cezalar gelecek, Fenerbahçeli oyunculara da tahrikten, saldırıdan falan ceza verilecek. Durum idare edilecek. Ali Koç “çekiliriz” dediğinde ciddiydi ama yapması kolay değil, genel kuruldan “devam” kararı çıkacak muhtemelen.

Keşke çekilebilse; Seneye Galatarasay, Pendik, Eyüp, Başakşehir, Trabzon güzel güzel, kardeş kardeş maçlar yapar, kimse tahrik olmaz. Halil Umut Meler gibiler maçları yönetir,  Büyükekşi her maça gelir, Murat Kurum her galibiyet sonrası Dursun Özbek’in yanaklarını okşar, Süleyman Soylu tüm Karadenizli siyasetçileri toplayıp Trabzon tribünlerinde pozlar verir. Mehmet Ağar localarda yerini alır, falan falan.

Fenerbahçe ise sokakta oynar biz de kaldırımda seyreder, destekleriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi