"Verimsizlik ile mücadeleye ne kadar hazırız?"

Geçen Perşembe İzmir’de Verimder, yani Enerji Verimliliği Derneği'nin toplantısına Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ ve sektör yöneticilerinden Çağdaş Korkmaz ile katıldım.
Konuşmamda şu konulara dokundum: Türkiye’nin yılda ortalama 50 milyar dolar enerji ithalatı var. Enerjinin yüzde 40-44 oranında binalarda tüketildiğini biliyoruz. Binalarda tüketilen enerjinin yüzde 80'i ısıtma ve soğutmaya gidiyor.
Buradan hareketle binalarda ısıtma ve soğutmaya 50 milyar dolarlık enerji ithalatının 17.5 milyar doları harcanıyor desek yanlış olmaz. Buraya kadar bir sıkıntı yok. Ancak 22 milyon civarındaki hanenin yüzde
85 ‘inde enerji verimli kullanılmıyor. İşte burası sıkıntı. Özetle, ihracat ve turizm ile zar zor kazandığımız dövizleri boş yere harcıyoruz.
Çağdaş Bey şu eklemeyi de yaptı: “Binaların iç yüzeyi ve atmosferi arasındaki fark 3 dereceden fazla ise verimsizlik başlıyor anlamına geliyor. Bir başka bilgi de şu: Binaları soğutmak için kullanılan enerji ısıtmak için kullanılanın iki katı. Buradan hareketle ister doğalgaz veya fosil yakıtlar olsun, ister yenilenebilir enerji, hepsini verimsiz kullanıyoruz. Avrupa Ülkeleri ‘sıfır enerjili’ binalar ortaya koyarken, biz hala binalarda ısı yalıtımın önemini anlatmaya çalışıyoruz.”
"Verimliliğin maliyeti göreceli olarak düşük…"
Peki hane başına ısı yalıtımının maliyeti ne? Açıkçası apartmanlarda daire başına ortalama 10 bin TL masraf çıkabiliyor. Ancak bu yatırımın ömrü çok uzun. Bina ile aynı ömürde. Türkiye'de 4 kişilik bir ailenin asgari geçim sınırı aylık 9 bin 500 TL civarında. Dolayısıyla bu yatırım pahalı gibi gözükse de uzun ömürlü ve doğrudan tasarruf yaratan etkisi düşünüldüğünde “olmazsa olmaz” niteliğinde. Doğal gaz ve elektrik faturalarında neredeyse yüzde 50 düşüş sağlayabilen uygulamalar var.
Bu yatırımın finansmanını banka ve banka harici finans kurumlarıyla başarmak mümkün. Dünya Bankası ve AB fonları sayesinde oldukça uygun şartlarda bir kampanya başlatılabilir. Tam 3 yıl içinde binaların yarısından fazlasını bu şekilde enerji verimliliğine uygun şekilde yalıtırsak, cari işlemler açığını her yıl en az 5 ile 7 milyar dolar arasında daraltmak mümkün.
Bundan başka, alım-satım ve kiralama esnasında “A, B ve C” tipi enerji kimlik belgesi sahibi binaların önem kazanacağını söyleyebiliriz. Avrupa’da buna dikkat ediliyor. Sonuç olarak, bunları yapmak devrim niteliğinde olabilir. Ancak biz “hızlı bir evrim”e de razıyız.
Yeter ki cari açığımızdan dış politikamıza, döviz kurlarının yükselmesinden enflasyona oradan da faizlere kadar sirayet eden verimsizliğe son verelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi