Cim Bom 45 yıl geri gitti!

24.07.2021

Evet, bir zamanların Avrupa Fatihi Galatasaray, son yıllarda bu alanda inanılması zor bir perişanlık yaşıyor. Geçmişte kıtanın en güçlü ekipleriyle başa baş oynayıp Real Madrid gibi bir devin elinden Süper Kupa alabilen sarı kırmızılı takım şimdi sıradan rakipler karşısında bile maç kazanmayı unuttu. O kadarla kalmadı, vasat takımlardan fark yer duruma düştü.
PSV çok önemli eksiklerle çıktığı maçta en küçük bir sıkıntı yaşamadı. Hollanda takımı adeta tek kale oynadı ve golleri sıralamakta hiç zorlanmadı. Elbette ki Muslera çapındaki bir kaleci, muhtemelen futbol hayatının en kötü iki golünü yiyip takımını çökertti. Fakat arada o kadar büyük bir oyun farkı vardı ki, o goller olmasa PSV başkalarını atabilecek güçteydi.
PSV kendi idmanlarında bile kuşkusuz çok daha zorlanıyordur. Bu maçta sanki karşılarında bir rakip yokmuşcasına rahat oynadılar. 37 gün önce sezon açmış olan Cim Bom, hiç mi hiç hazır değildi. Zaten son yıllarda bu dönemlerde hiçbir takımımızın hazır olduğu da görülmemişti. Adeta bunu bir kader olarak kabul ediyorlar ve kendilerinden çok zayıf rakiplere bile yenilip elenmeyi fazla umursamıyorlar.
Oysa bunun çok ağır bir maliyeti var. Gelecek sezondan itibaren şampiyonumuz da ön eleme oynamak zorunda kalacak ve orada neler yaşandığını da görüyorsunuz. Ülke puanı açısından Kıbrıs Rum Kesimi’nin gerisine düşmemize çok az kaldı. O rezaleti de yaşadığımızda belki biraz kendimize gelir ‘biz ne yapıyoruz?’ diye düşünmeye başlayabiliriz.
2001-2002 döneminde IFFHS sıralamasında dünya birinciliğine kadar yükselebilmiş olan Galatasaray şu anda Avrupa’da 96.sırada. 2002’de 78 bin puanla 2.kategori takım durumundaydı, şimdi sadece 17 bin puanı var ve burası normalde kategori dışı sayılıyor ya da öyle bir yer olmadığından 4.kategori olarak kabul ediliyor.
Bu dehşet verici düşüşle ilgili olarak ileri sürülen mazeretlerin hiçbiri geçerli değil. Özellikle her zaman ilk mazeret olan ‘gerekli transferin yapılmadığı’ bıktırıcı bir uydurma. Yıllardır harcanan dehşet verici miktardaki paraya karşın hala sağ bek yok, sol bek yok gibisinden mazeretlerle yaşanan perişanlığı açıklamaya çalışıyoruz. Ondan önce ‘santrforsuz oynuyoruz’ mazereti vardı. Süper ligde orta sıralara mücadele eden herhangi bir takımın toplam değerinden daha fazlaya mal olan iki santrforu şimdi nasıl göndereceğiz diye düşünüyoruz. On milyonlarca euroluk kayıplara yol açan insanlar en küçük bir sorumluluk altına girmedikleri gibi, birkaç maç kazanıldığında kahraman oluyorlar.
Cem Dizdar kardeşimiz her gün TRT’de 11.00’de Spor Manşet programında gerçekleri anlatmaya çalışıyor. Bizim kulüplerimiz çok kötü yönetiliyor. Teknik adamlar iyi çalışmıyor. Futbolcular da bu düzene uyuyor. Avrupa ile aramızın nasıl açılmaya başladığını Milli Takımın yaşadığı hüsranla görmüştük. Galatasaray’la devam etti. Öteki takımlarımızın durumların çok farklı olmayacağını da tahmin etmek zor değil.
Sorunlarımızı görmezden gelerek çözebileceğimizi sanıyor, hep günlük işlerle oyalanıyoruz. İşin temeli olan oyuncu yetiştirme konusunda sadece konuşuyor ve çok az iş yapıyoruz. Konuşmaya değmeyecek kadar basit bir konu olan yabancı futbolcu sayısı konusunda yıllardır yaşananları şöyle bir gözden geçirdiğimizde, bizim hiçbir sorunumuzu çözemeyeceğimiz kanısına varmak işten değil.
İşin daha eğlenceli yanı, bütün bu sorunların çözümünü, o sorunu yaratanlardan bekliyoruz.
Başlığı unutmadım; Galatasaray 1976-77 sezonunda Belçika’nın Anderlecht takımına içerde ve dışarda aynı sonuçla (5-1) kaybetmişti. PSV’nin İstanbul’daki maçı ciddiye alması halinde sonuç değişik olmaz ve böylece tam 45 yıl geri gitmiş oluruz. Bu ülkeye gerçek anlamda Avrupa başarısı yaşatmış, bundan sonra ancak rüyasını görebileceğimiz UEFA Kupasını kazandırmış bir teknik adamın bunları yaşaması ise çok hazin.
Evet, sorunun çözümü o değil ama bırakmayı bilmek, o kadar da anlamsız bir laf sayılmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Çakır Arşivi