SON ‘ŞİMŞEK’ VAKASI

AKP’nin ekonomideki başarısız karnesini iyiye çevirmek için belirli aralıklarla yaptığı ‘Mehmet Şimşek hamlesi’, bir kez daha geri tepti. Son temasın, kötü kurgusu da ‘çaresizliği’ bir kez daha ortaya serdi. Şimşek’i yeniden partiye kazandırma girişiminin mimarlarını aktarmadan önce, geriye doğru üç önemli tarihi ve üç olayı aktaralım.

ÜÇ DENEME, ÜÇ SONUÇ
Her şey, “faiz politikası kriziyle’ başladı. Kriz, 2018 yılında ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcılığı görevini sürdüren Mehmet Şimşek’le Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasında yaşandı. Erdoğan ilk kez Şimşek’in ekonomi yönetimine yönelik eleştirilerini partisinin MYK toplantısında dile getirdi. O dönem aktardığımız kulis bilgisine göre Erdoğan, “Yurtdışına gitmeden önce faizlerle ilgili bir toplantı yaptık. Düşürülmesinden bahsettik. Sonra ben yurt dışındayken, Merkez Bankası faiz artırdı. Bir de tek adamlık derler, bu nasıl tek adamlıksa, karar alıyoruz uygulamıyorlar. Benim arkamdan iş çevirdiler” demişti.

Mehmet Şimşek’in bu eleştiriler üzerine istifasını sunduğu ancak Başbakan Binali Yıldırım’ın araya girerek bu girişimi engellediği ortaya çıkmıştı. Ancak önce kabul edilmeyen bu kriz, kısa süre sonra, Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın göreve getirilmesi ve Şimşek’in ona bir buket çiçek vererek görevi devretmesiyle görünür hale gelmişti.

Çok değil bir yıl sonra 2019’da Berat Albayrak’ın pek de başarılı olmadığı görüldüğünde parti içinde Mehmet Şimşek’in adı bir kez daha dolandı. Nedeni ise yeni parti kurma girişimleri süren Ali Babacan’la yediği yemekti. O dönemde de yurtdışında danışmanlık görevini sürdüren Şimşek’in Ankara’daki temasları Erdoğan’ın kulağına üflendi. İkili yeniden bir araya geldi.

Şimşek’in o görüşmede de ‘ekonomide kendi ekibini oluşturup, tek başına söz sahibi olmayacağı bir yapıda yer almayacağını’ dile getirdiği ve özellikle Merkez Bankası’nın bağımsızlığına dikkat çektiği biliniyor. Erdoğan’ın ‘tamam istediğin gibi olsun’ demediğini ve sessiz kaldığını da iletelim.

ARACI OLAN İKİ ÖNEMLİ İSİM
Gelelim, 2023 Mart ayına. Üç gün önce AKP Genel Merkezi’nin ön kapısında başlayıp, arka kapısında biten görüşmeye… Öncelikle şunu söyleyelim, bu görüşmenin öncesi var. Partinin önemli isimlerinden Mücahit Arslan ve Abdulhamid Gül, Şimşek’le kısa bir süre önce bir görüşme yaptı. Kendisinin partiye dönmesinin hem seçimde yaratacağı sinerji hem de uygulanması gereken ekonomik politikalar üzerinden görüşler dile getirildiği biliniyor.

Şimşek’in o görüşmede de bilinen yanıtı tekrarladığı ve siyasete dönmeyeceğini bir kez daha dile getirdiği öğrenildi. Şimşek’in bu kararında iki şey etkili oldu;
1- Ailesi yeniden siyaset yapmasını istemiyor. Ekonomik açıdan belki de hayatlarının en rahat dönemi.

2- Şimşek heyecana kapılıp dönmeyi düşünse bile ekonomide tek söz sahibi olabileceğine inanmıyor…

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçim çalışmaları için genel merkeze geldiği gün, aynı ikili, Şimşek’i bir kez daha arayarak, Cumhurbaşkanının kendisiyle görüşmek istediğini aktarıyorlar. İşin ilginci, bu görüşmenin birlikte çalışma teklifi değil, bir nevi ‘küresel ekonomi brifingi’ şeklinde geçtiği, adaylık ve siyaset konusunun hiç açılmadığı iddia ediliyor.

O zaman bir hafta önce siyasete dönmeme kararını tekrarlayan Şimşek niye genel merkeze çağrıldı? Niye beklenti yaratıldı, hazırlık yapıldı? Basın mensuplarının genel merkez önünde olduğu bir gün, böyle bir ziyaretin nasıl algılanacağı tahmin edilemedi mi? Şimşek’in gelişinin ‘normal bir ekonomi brifingi’ gibi sunulmasını kamuoyunun ikna edici bulmayacağı düşünülemedi mi?

Partide yapılan yorumlara göre, Şimşek kartı çaresizlikle son bir kez denendi ama geri tepti…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nuray Babacan Arşivi