Surrogates’e doğru mu gidiyoruz?

Öncelikle “Surrogates” filmine suretler ismini veren çevirmeni şöyle bir analım. Zira “surrogate” vekil demek. Vekil ile suretin farkını da filmi seyreden herkes eminim biliyordur.

Bu hafta Medyascope tv çekimlerimde iki farklı hoca ile, Metaverse konuştum. Bu konuşmaların birinde yeni jenerasyonun davranışları ile ilgili, benim de saptamalarıma son derece benzeyen bilgiler aldım. Yeni kuşak birçok deneyimini evde yaşamayı tercih ediyormuş. Sosyalleşme konusunu da eskisi gibi dert etmiyor, internet (siber mekan) ve sanal gerçeklikte (virtual reality) yaşamayı tercih ediyormuş. Gerçekten de kapınızın önündeki komşunuz iyi veya kötü olabilir ama internette bulacağınız dostunuz sizin tam istediğiniz gibi olacaktır. Yan komşunuzla anlaşamayabilirsiniz, ama internetten ulaştığınız kişi ile böyle bir şey yaşamazsınız. Zira onu siz bulmuşsunuzdur.

Tabii bunları söylerken, bu hafta çekimlerimden biri İngiltere, biri Almanya, biri de İstanbul’daydı. Üstelik İngiltere’de çekim yaptığım kişi ile tanışmamıştım. Sadece Twitter’da konuştuk. Ancak kısa sürede dost olduk. Zira İngilizlerin dediği gibi “like minds think alike” (yani aynı kafalar aynı düşünür) Şimdi sözü bilenler aslının böyle olmadığını söyleyecek ama malum bizim ülkede mütevazi olmayan kafasına linci yer. O yüzden bilenler sessizce gülsün. Ben daha geçenlerde IPTV konusunda yazdığım yazıda “yok efendim bu terimlerin Türkçesi de varmış, non-lineer ne demekmiş” diye cancel kültürünün (tabii bu kültürse!) en naif neferlerinden birinin saldırısına uğradığım için dikkat ediyorum.

Tabii hocalardan biri Metaverse’de üniversite kurma yolunda bayağı yol almış. Onun analizlerinden biri de metaverse’de eğitimin “kampüs fetişini bitireceği” yolunda. Ben de çoğu arkadaşımdan Boğaziçi’ni özledim dediğinde hemen arkasından kampüs güzeldi lafını duyuyorum. Halbuki ilk yıl toprağı bol olsun Mümin Tansever’in lojmanının bir kat üstünde öyle bir odada kaldım ki; yatağım İstanbul’un iki güzide köprüsünü de görüyordu. Ama bana sorsanız Boğaziçi, astrofizik dersi aldığım John Freely’ydi, Engin Arık’tı, projemizi dinlediğinde bize BIM’de oda veren Ergün Toğrol’du. Ama kampüs gezdirme, beğendirme son dönemde işin keyfi olmaya başladı. Bunun bitecek olması beni de çok mutlu ediyor.

Metaverse ile üniversitelerin kampüs fetişinin bitmesi bir yana, oturduğunuz yerden metaverse’ün (belki de dünyanın) en iyi üniversitelerinde okuma imkanı bulacaksınız. Bu da eğitimin demokratikleşmesi anlamına geliyor ve beni çok mutlu ediyor.

NFT’ler kopyalanamaz ama çalınabilir

Dijital sanat giderek daha popüler oluyor ve NFT sanatçıları için daha fazla gelir getiren bir alan haline geliyor. Buna karşın siber güvenlik ihmal edilebiliyor. Siber güvenlik şirketi ESET, dijital dünyada yaratıcılığın güvenlik olmadan değere dönüşemeyeceğini, NFT’lerin de çalınabileceğini paylaşarak hem yaratıcıları hem de yatırım yapanları uyardı.

2022 yılında, NFT alanında birkaç siber güvenlik ihlali vakası yaşandı. En son saldırılardan biri, Şubat 2022'de OpenSea'ye (bir NFT ticaret platformu) yapılan bir kimlik avı saldırısı yoluyla gerçekleşti. Bir siber suçlu, kullanıcılara bir sözleşme imzalamaları ve cüzdanına kripto varlık göndermeleri için bir e-posta gönderdi. Çalınan toplam miktar 1,7 milyon ABD dolarıydı. Ticaret platformlarından biri olan OpenSea'de de bir güvenlik açığı bulundu. Güvenlik açığı, NFT sanat eserlerinin taban fiyatının %1'inden daha azına satılmasına olanak sağladı ve bu da yaratıcılar için sorunlara neden oldu.

Her dijital gelişme riskleri de beraberinde getirir. NFT'ler dijital ticaret platformlarında satılıyor. Bunlar çevrim içi mağazalara benzer şekilde çalışır. Bu platformlardaki güvenlik açıkları, genellikle geliştirme aşamalarında yetersiz güvenlik hususlarından kaynaklanır. Bu ihmaller, bir kez fark edildiğinde suçluların hedefi haline gelir. Kötü amaçlı kod içeren bir sanat eseri yükleyebilir, insanların hesaplarını çalabilir veya NFT'leri düşük bir fiyata alıp satarak kâr elde edebilirler.

Günümüzde yenilik ve yaratıcılığın sınırı kalmadı. NFT'ler ve dijital sanat, ilerlemenin durdurulamayacağını kanıtlıyor. İlerleme var olmaya ve gelişmeye devam edecek. İlerlemenin olduğu yerde riskler de var. ESET de kuruluşundan bu yana 30 yılı aşkın bir süredir ilerlemeyi ve gelişmeyi koruyor. Dijital kullanıcıların güvenliği bir numaralı önceliktir; bu, geleceğe güvenle adım atabilmemiz için kaydettiğimiz ilerlemenin korunduğundan emin olmak anlamına gelir.

KISA KISA

· Fatih Altaylı’nın Habertürk’te yaptığı Teke Tek Bilim programı bu hafta gerçekten çok önemli bir konuyu inceledi. “Aydınlanma”… Prof. Dr. Celal Şengör ve Ahmet Arslan’ın konuk olduğu neredeyse üç saati bulan programı izlemek isterseniz, Youtube’de Habertürk kanalından ulaşabilirsiniz. Programın direkt linki ise :

· Son dönemde herkesin çok beğendiği showlardan biri İbrahim Selim’e ait. Youtube’den takip etmeye alıştığımız Selim’in Zorlu PSM kanalında her çarşamba yayınlanan programının bu haftaki bölümü de gülmekten kırıp geçirdi. Özellikle “Serbest Vuruş” bölümünü tavsiye ediyorum.

· Hazır iLab projelerinden bahsetmişken. Hangikredi.com’un vaadi de dikkat çekici ve güzel olmuş. Kredi puanınızı öğrenirken, bunu düzeltmek için de rehberlik yaptığını söylüyor. Böylece kredi notu hesaplaması da Coca Cola formülü gibi gizli kalmamış oluyor. Kredi puanı ve düzeltmek için yapılması gerekenleri öne çıkardığı için reklam ajansını da kutlamak gerekiyor.

· Bilişim dergilerinden biri bu ay katlanabilir ekranlı telefonların dezavantajlarını yazmış. Kısaca, kalın ekran, dayanıksızlık, kısa pil ömrü ve yüksek fiyatın üzerinde durmuş. Bravo! Çok doğru ama bir konu eksik. Katlanabilir ekran bu teknoloji ile gerekli değil.

· Yazılarımı yazmak için çok keyifle kullandığım Ulysses’in yeni versiyonunda ana ekranına karakter sayacı gelmiş. İngilizlerin bir sözü var “Goodmorning after supper” seslisozluk.com Türkçe’sine “Üsküdar’da sabah oldu” demiş. Aynen öyle. Bir tane sadece metin yazacağım ve üstünde ekranda sadece sayaç olan ne online ne offline bir editörü yıllarca bulamadım. Ulysses artık doğru yolda.

· Popular Science’ın bu ayki edisyonunda, eğitimle ilgili bir röportajda, Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Fatoş Karahasan velilere atfen “Akran şiddetinin yaygın olduğu, yönetimin bu konuda kalıcı ve radikal bir çözüm sunmadığı okullardan kesinlikle uzak durmalılar. “ diyor. Altına imzamı atarım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Atıf Ünaldı Arşivi