Yeşilçam'da yaprak dökümü sürüyor: Safa Önal da sonsuzluğa uğurlandı!

Safa Önal’la başta Antalya Altın Portakal Film Festivali olmak üzere, başka festivallerde de bir araya geldik. Birlikte ülkemizin yüz akı sanatçılarından Müjdat Gezen’in kurduğu Sinema TV Bölümü’nde de çalışmıştık. Bu beraberlikler bir nezaket tanışması ve ondan kaynaklanan sohbetin ötesine taşmıştır. Ben Safa Bey gibi sinemamızın önemli figürleriyle bir yemek masasını paylaştığımda, masanın diğer konukları saat ilerledikçe birer ikişer ayrılırken, aralarında Tunç Başaran’ın da olduğu kimileriyle sabahın ilk saatlerine kadar rakı masası sohbetleri yapmışımdır. Bu beni zenginleştiren bir olgu olduğu kadar, sinemamızı var eden önemli kişilerden alınan birinci elden bilgiler demekti aynı zamanda...

Değerli Safa Önal ile daha ilk tanışmamızda güçlü belagatı ve kültürel birikiminden etkilenmiştim. Safa Bey sinemamızın efsanelerindendi. Öncelikle hafızalarımıza farklı kuşaklarda da iz bırakan, yönetmenliğini Atıf Yılmaz’ın yaptığı “Ah Güzel İstanbul” (1966), yönetmenliğini Lütfi Ö. Akad’ın yaptığı “Vesikalı Yarim” (1968), Serif Gören’in yönettiği “Derviş Bey”(1978) ve yönetmenliğini Melih Gülgen’in yaptığı “Tatar Ramazan” (1990) filmleriyle kazınmıştı.

DERİNLİKLİ SENARYOLAR

Bu filmler öyle herhangi bir senarist tarafından yazılamayacak ölçüde derinliğe sahip yapıtlardı. “Ah Güzel İstanbul” toplumsal yaşamın değişimini ve yozlaşmasını, çekildiği yıllarda başarıyla gözlemleyen ve adeta bir sosyoloğun saptamalarının, görüntünün yaratıcı diliyle ifade edilmesine katkı sağlayan bir senaryoydu.

“Vesikalı Yarim” ise sinemamızın en başarılı sevda filmlerinden biri olduğu kadar, derinlikli senaryosuyla toplumumuzun sinir uçlarına vakıf olan, kültürel kutuplaşmanın yarattığı farklı yaşamları yansıtma ve anlatma açısından da öne çıkan bir yapıttı. Her iki film de bana göre sinemamızın bütün zamanlarının en iyi on filmi listesinde baş sıralarda yer alır.

Safa Beyin arkasından klasik bir veda yazısı yazmak istemedim. Onu, meraklı okurun pek çok yerde bulabileceği yaşam öyküsünden bahsetmek yerine, kendisini bir dönem yakından tanımak fırsatı bulmamdan kaynaklanan anılarla anmak istedim.

YEMEK MASASI SOHBETLERİ

Safa Önal’la başta Antalya Altın Portakal Film Festivali olmak üzere, başka festivallerde de bir araya geldik. Birlikte ülkemizin yüz akı sanatçılarından Müjdat Gezen’in kurduğu Sinema TV Bölümü’nde de çalışmıştık. Bu beraberlikler bir nezaket tanışması ve ondan kaynaklanan sohbetin ötesine taşmıştır. Ben Safa Bey gibi sinemamızın önemli figürleriyle bir yemek masasını paylaştığımda, masanın diğer konukları saat ilerledikçe birer ikişer ayrılırken, aralarında Tunç Başaran’ın da olduğu kimileriyle sabahın ilk saatlerine kadar rakı masası sohbetleri yapmışımdır. Bu beni zenginleştiren bir olgu olduğu kadar, sinemamızı var eden önemli kişilerden alınan birinci elden bilgiler demekti aynı zamanda...

Safa Beyle de bir Antalya Altın Portakal Film Festivali gecesinde uzun süren bir rakı sofrası sohbeti yapmıştık. Sohbet derken daha çok o konuşmuş ve biz çok yararlandığımız bu sohbeti dinlemiştik. Kendisinin etkili belagatının arasına girerek laf çalmak da kolay değildi. 2010 yılında Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “Yaşam Boyu Onur Ödülü” almıştı.

EDEBİYATA İLGİSİ

Safa Beyin senaryo yazarı olarak gücü yaratıcı olduğu kadar, ülkemizin edebiyatının bir dönemi içinde yer alması, bu alanda bilinen bir edebiyat dergisini de çıkarmasıydı. O da yönetmen Metin Erksan gibi derinlikli bilgisi ve geniş ilgi alanları olan bir entelektüeldi. Safa Önal, 1945 yılında kısa öykülerle başladığı yazarlığını geliştirmeye çalışırken, bir yandan da çeşitli dergilerde çalıştı. Öykülerini “Dünyanın En Güzel Gemisi” adlı bir kitapta topladı. Daha sonra senaryo yazmaya başladı. Senarist olarak kısa sürede öne çıkan birisi olan Önal'ın, filme çekilmiş 395 senaryosu, Dünyanın en ilgi çekici rekorlarının yer aldığı Guinness Rekorlar Kitabı tarafından bir dünya rekoru olarak da onaylandı. (1)

MÜJDAT GEZEN SANAT MERKEZİ GÜNLERİ

Safa Bey ile daha önce de vurguladığım gibi Müjdat Gezen Sanat Merkezi kapsamında yer alan Sinema TV Bölümü’nde de çalıştık. Önceleri ders verdiğim bu bölümde bir süre de Bölüm Başkanlığı yapmıştım. Aramızda sinemamıza malolmuş Aykut Oray ve Burçak Evren gibi önemli isimler de vardı. Periyodik yaptığımız bölüm toplantılarında Safa Bey, her zaman ciddi tavrıyla çok değerli katkılarda bulunur, son derece objektif not değerlendirmeleri yapardı. O zamanlar şimdikinden daha iyi olsa da, öğrenciler onun yapmak istediklerini yeterince anlamaz, kısa zamanda “başarılı” olmanın yollarını ararlardı. Aralarından öne çıkanlardan Orçun Benli, daha sonra yönetmen olmuştu. Safa Bey şüphesiz Orçun ve diğer öğrenciler için de iyi bir okul oldu. Sohbetlerimizde öğrencilerin kolaya kaçtığını, sinemanın değirmenine su taşıyan birikimi elde etmeye ayak diremelerinden şikayet ederdi.

Safa Önal, 1973 yılından başlayarak 40'a yakın film yönetti. Ayrıca çok sayıda fotoroman senaryosu da yazan Önal’ın, “Beyaz Şemsiye” isimli fotoromanı çok popüler olmuş; Türkan Şoray ve Cihan Ünal bu fotoromanda başrollerde yer almıştı. Televizyon kanallarına dizi senaryoları da yazan Safa Önal, 2007 yılında yönettiği son filmle yönetmenliği bıraksa da, sinemayı bırakmamıştır. Yaklaşık on sene önce karşılaştığımız bir festivalde yapmayı planladığı projelerden bahsetmiş, yaşama azmine ve çalışkanlığına şapka çıkarmıştım. Ülkemizin müzik alanında bilinen isimlerden birisi olan söz yazarı ve sunucu Sezen Cumhur Önal da Safa Önal'ın kardeşidir. Sağlığının bozulması nedeniyle kendisine olan rakı borcumu ödeyemeden, Yeşilçam dediğimiz efsaneyi yaratan en önemli isimlerden biri olarak 92 yaşında yaşama veda etti. Işıklar içinde uyusun. (1)

KAYNAKLAR:

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi