Zamlı sohbetler

Her sohbetin konusu aynı bu aralar.

Bu insanlar nasıl yaşıyor? Nasıl geçiniyor? Nasıl işe gidiyor? Her şey bu kadar pahalı iken peki kim bu dışarı çıkabilenler? Vs. vs. vs.

İnanılmaz bir zam furyası olduğu ortada. Her şeye her gün zam geliyor. Her mal dünden pahalı, yarından ucuz.

Hadi biraz hesap yapalım.

İstanbul, Türkiye’nin en kalabalık illerinden biri. İstanbul’daki ulaşımdan başlayalım hesaplamaya.

Tam bilet: 7.67 TL

Sarı taksi açılış ücreti 9.8 TL

Taksi kısa mesafe ücreti ise 28 TL.

Minibüslerde indi-bindi ücreti 5.25 lira oldu.

Sadece Hava İst. ile İstanbul Havalimanı’ndan şehre dönmek bile 50 TL’ler civarında.

Yeni zamlar da yolda mı diye geçiriyorum içimden korkuyla, zira yine benzine, LPG’ye zam üstüne zam geldi.

Bir çay demler içeriz dediğimiz çay, yüzde 20 arttı. İki lafın belini kıralım, kırk yıl hatırı vardır dediğimiz Türk kahvesi yüzde 21 zamlandı bir günde. Uzmanlar, Çaykur’un yaptığı yüzde 43.71 oranında zam yetmez haziranda yüzde 10-15 oranında bir zam daha yapabilir görüşünde. Şeker desen yüzde 20 daha pahalı.

Aaa bu kadar zam gelmişken alkollü içecekleri unutacak değiliz herhalde. Yüzde 14 de orada zam var.

Ben bu yazıyı yazarken dolar 16’ları, euro 17’leri zorluyor. Üstelik DXY yani dolar endeksi yüzde 1’e kadar gerilediği halde.

Hal böyle olunca enflasyonun düşmesini beklemek sanırım hayalcilikten öteye gitmeyecek.

Para politikasını kullanmayan Merkez Bankası’nın rezervlerinin yeterli olmadığı bir sır değil. Dün Sayın Bakan Nebati’in açıklamalarından öğrendiğimiz gibi kur korumalı mevduat kaynaklı bütçenin üstüne binen yük 16.3 milyar TL.

Şu halde vatandaş başkasının kur riskini üstleneceğime gider kendi kur riskimi alırım diyebilir. Ya da tasarruflarının karşısında reel bir getiri elde edemeyen vatandaş da kendini daha bir güvenli limana atmaya çalışacaktır. Korkarım bunun adı yine döviz olacak. Yani anlaşıldığı üzere bir sarmal.

Böyle ortamların vazgeçilmez ürünü “Süper bonolardan” konuşmaya başladık yine.

Bir dedikodudur gidiyor.

Dedikodu tarafını bilmem ama geçtiğimiz günlerde İnfo Yatırım Menkul Değerler ’in YouTube kanalında Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu Hocam’la yaptığımız sohbet yerli yerinde duruyor.

Hocam diyor ki bu “süper bono” işinin elimizde bir iyi, bir kötü örneği var. Bunlardan biri 1993 yılında çıkarılan ve “yapısal reform” ile bezenmeyen kötü örnek hali. Bir de Kemal Derviş zamanında çıkarılan ve yanına yapısal reformlar eklenmiş doğru hali.

Belli ki önümüzdeki günler bizi yeniden yaratıcı ürünler konusunda zorlayacak.

Umuyor ve diliyorum ki şu dilimize pelesenk olmuş yapısal reformlar bir an önce gerçekleştirilir de çocuklarımızın geleceğinde bu konular artık olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mine Uzun Arşivi