Oooo Fitch Beyler Gelmişler…

Ve nihayet o çok beklenen not artışı geldi. “Geldi ve ne oldu” diye bakılabilir. “Geldi ve artık yolun önü açıldı” diye bakılabilir. Bu not artışı meselesi, çok netameli mevzu. Elbette işin siyasi bacağı olduğunu biliyoruz. Ama bu siyasi bacağın ekonomik sonuçları oluyor.

Biz çok önemsemiyor ya da önemsemiyor gibi görünebiliriz ama dünyada kredi derecelendirme kuruluşlarının verdikleri notların ve görünümlerin bir anlamı var. Ağırlıklı olarak sözü geçen 3 kredi derecelendirme kuruluşu var. S&P, Moody’s, Fitch Ratings gibi kredi derecelendirme kuruluşları, yatırımcıların, yatırımlarını yönlendirmek üzere dikkate aldığı, fonları değerlendirmek üzere ülkelere ve şirketlere belirli kriterlere bağlı olarak not veren kuruluşlardır. Bu kuruluşlar yatırımcının anapara ve faiz ödemelerini zamanında alıp alamayacağını araştırır ve yatırımcıları buna göre yönlendirirler. Çok basit manada “yatırım yapılamaz”, yatırım yapılabilir” kategorilerinde değerlendirmelerini paylaşırlar. Her kredi derecelendirme kuruluşunun kategorilendirmesi, kategorilerinin isimleri farklılık gösterebilir elbette.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, 12 yıl sonra Türkiye'nin kredi notunu "B"den "B+"ya yükseltirken, not görünümünü "durağan"dan "pozitif"e çıkardı. Bana sorarsanız yapılan açıklamada not artışının gerekçesinden ziyade, neden şimdiye kadar not artışı yapılmadığı anlatılmış.

“Makroekonomik ve dış kırılganlıkları azaltmada para politikası sıkılaştırmasının beklenenden daha fazla önden yüklenmesi de dahil olmak üzere, Haziran 2023'teki değişimden bu yana uygulanan politikaların dayanıklılığına ve etkinliğine olan güvenin artması…”

Bir paragraf yazmış Fitch Ratings ama aslında tek sözcük ile geçebilirmiş. “Rasyonelleşme”

Açıklamanın en önemli yeri ise tam olarak burası! Fitch diyor ki; “Mart ayındaki yerel seçimlerin sonucunun politika değişikliğine yol açmasını beklemiyoruz.”

Ama tüm bu not artışı, açıklamalardaki gidiş yolunu beğendim puanlamasına rağmen Türkiye yatırım yapılamaz kategorideki yerinden kurtulamadı.

Aşağıdaki tabloda işaretli notlar Türkiye’nin hali hazırdaki kredi notlarını gösteriyor.

Tablodan da anlaşılacağı üzere Fitch, Türkiye’ye karşı diğerlerine oranla daha dostane bakıyor. “Çok spekülatif” seviyesinden “spekülatif”e geçmemize 1 kademe kalmış görünüyor. Görünümü de pozitif olarak izlediğine göre ev ödevleri doğru yapılırsa Fitch ilk toplantıda yani 6 Eylül’de Türkiye için belki de “Yatırım yapabilir” diyecek.

Şimdi bence kredi derecelendirme kuruluşlarına kızana kadar “bunları şimdiye kadar niye yapmadık” diye şapkamızı önümüze koyup düşünmeliyiz. Ülkede yabancı vardı ve gözlerdeki ışıltıyı gören arkasına bakmadan kaçtı. Şimdi ise makul kabul görmüş rasyonel politikalara dönüşü ödüllendiriyor.

 

“Kurt kışı atlatır ama yediği ayazı unutmazmış” derler ya ışıltılı ekonomi politikası izlediğimiz günlerde kapanan swap kanallarını unutmaz o gün ayazı yiyen yabancı.

Daha önce defalarca deneyimlediğimiz gibi, “serbest kur rejimini”, sadece bizim icadımız olan “serbestimsi kur rejimi” olarak uygulamaya kalkarsanız atılan taş ürkütülen kurbağaya değmez. Yani sözün özü vatandaşın döviz talebini durdurmak mümkün olmaz. Daha önce denenen KKM ya da benzeri bir ürün yeniden karşımıza gelirse ben çok şaşırmam açıkçası, belki o günlerde çokça dillendirilen enflasyona endeksli bonolar yeniden tartışmaya açılabilir. Ama hatırlayacağımız üzere bunun yükü çok fazla. Ve ürün adil değil. Parası olanın, parasını korumasını, birikimi olmayanın vergisiyle sağlamak doğru da değil.

 

Gelelim doğrusunun ne olabileceğine. Her şeyden önce artık hastalık kabul edilmeli. İyileşmeye niyet varsa doğru reçete uygulanmalı. Hastalık sanki kabul edilmiş hatta ilk tedavinin sonuçları alınmış görünüyor. Yoksa Fitch hiç göz kırpar mıydı?

Zatürre olmuş hastaya bir yandan antibiyotik verirken bir yandan cam pencere açık incecik şort tişörtle yatıramazsın. Para politikalarına maliye politikaları mutlaka eşlik etmeli. Sıkılaşma tam anlamıyla gerçekleşmeli reçete edilen ilaç acı olabilir ama mutlaka içilmeli.

Önümüzde, 31 Mart’ta yapılacak seçimler ve seçimleri takiben de yapılacak TCMB PPK Toplantısı/toplantıları var. Umuyorum seçimler bir politika değişikliği yaratmaz ve rasyonel zeminde kalınmaya devam edilir. Rasyonel zeminin içerisinde TCMB’nin görevi zaten kendi kuruluş mevzuatı gereği belli.

Fitch hep en iyisi oldu diğerleri de peşi sıra takip edebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mine Uzun Arşivi