Mine Uzun
Zamlı asgari ücret açlık sınırının altında!
Son günlerin cevabı merakla beklenen sorusu 2026 yılında uygulanacak asgari ücretin ne kadar olacağı idi. İşçi kesiminin olmadığı masadan çıkan karar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan tarafından uzun bir giriş konuşmasının ardından açıklandı. %27 zam yapılan asgari ücret 2026 yılında net 28,075 TL olarak uygulanacak.
Asgari ücret artış oranının Türkiye’de bir süredir referans olduğunu göz önüne alacak olursak özel sektördeki zam oranı %25-30 aralığında olacaktır.
Bu açıklamanın hemen ardından bir ilk yaşandığını fark ettim. İlk anda benim gibi pek çok kişi fak etmemiş olabilir çünkü herkes zam oranına odaklanmıştı. Açıklanan zamlı yeni asgari ücret, açlık sınırının altında. Evet evet, yanlış okumadınız. Türk-İş tarafından her ay açıklanan açlık sınırı Kasım’25 dönemi için 29,828 TL olarak açıklanmış. Zamlanmış asgari ücret 28,075. Dakika 1, gol 1. Maça emekçi kesimi 1,753 TL eksi ile başlıyor. Dikkatinizi çekerim daha Aralık’25 yok. Üstüne bir de 2026 yılının tamamını koy.
Son yıllarda asgari ücret açıklandıktan 2-3 ay sonra açlık sınırının altına iniyordu. Oysa şimdi öyle mi, şak diye asgari ücret açlık sınırının bugünden altında. 12 ay sonra nerede olur tahmin etmek zor değil. Açlık sınırının ne zaman tekrar üstüne çıkar onu da kestirmek pek kolay değil.
Bakan Işıkhan, sürekli çalışanları enflasyonun altında ezdirmedik cümlesini kurdu ama 2024 yılı sonunda asgari ücrete %30 oranında zam yapılmıştı. Aralık verisi açıklandığında netleşecek yıllık enflasyon, yılbaşında verilen %30’un üzerinde gerçekleşecek.
Herkes biliyor ki; dünyanın her yerinde dar gelirlilerin hissettiği enflasyon daha yüksektir. Yılbaşında %30 oranında zam almış emekçinin, yıllık gıda enflasyonu %27,44, konut enflasyonu %49,92, eğitim enflasyonu %66,17 artmış ama emekçi enflasyonun altında ezilmemiş ya da bakan beyin ifadesi ile ezdirilmemiş. Öyle mi?
Bakan Işıkhan açıklama yaparken bulunduğum ortamda çalışan bir arkadaşın, bakanın açıklamaları biraz uzayınca ve hamaset cümleleri fazlalaşmaya başlayınca yanındaki arkadaşına “Konuşma uzuyor, zam düşük kesin” dediğini de bir not düşmek isterim açıkçası.
Piyasada konuşulan zam oranı %25-30 aralığında idi. Ortası bulundu denebilir. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yönetilen ve yönlendirilen fiyatlar için beklenen enflasyonun referans alınacağını söyleyince beklentiler %25’e doğru yoğunlaşmıştı. Ancak dün Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, köprü ve otoyollara yeniden değerleme oranı olan %25,5 oranında zam yapılacağının sinyalini verince beklentilerde bir küçük yukarı yönlü revizyon oluştu.
Daha yeni zamlanmış ve ocak ayı sonunda cebe girecek olan ve açıklandığı günden açlık sınırının altında kalmış asgari ücret ile ilgili ne yazsam boş.
ASLOLAN SATIN ALMA GÜCÜ
Önemli olan cebe ya da eve giren paranın büyüklüğü gibi gözükse de aslolan satın alma gücü. 2,824 TL olan asgari ücret ile alınan mal ve hizmet bugün 22,105 TL olan asgari ücretin satın aldığı mal ve hizmet miktarından fazla ise sorun düşündüğümüzden değil ama konuşulandan daha büyük demektir.
Yakın zamanda uygulanan ekonomi politikaları gelir dağılımını öylesine bozdu ki; özellikle dar gelirli ve emekliler için nasıl bir çözüm geliştirilecek merak konusu.
Ama bildiğim şu; daha asgari ücretli zamlı maaşını cebine koymadan bugünden itibaren her şeye en az %27 zam gelecek.
Diğer yandan 2026 asgari ücreti daha cebimize girmeden açlık sınırının altına düşüyorsa, burada artık “ücret politikası” değil, sistematik bir görmezden gelme var. Bir babanın, bir ananın çığlığını duymazlık var.
Hal böyleyken nasıl insanlara nüfusumuz yaşlanıyor, üç çocuk sahibi olun denir. Açlık sınırı bir sendika sloganı değil, mutfağın gerçeğidir. Çorbanın kaynaması için harlı bir ateşe ihtiyaç var ama o ateş ocakta olmalı, enflasyon canavarının ağzından çıkan alevde değil. Öyle uzun vadede falan değil çok kısa vadede toplumsal huzuru bozar bu açlık. Ekonomi, sadece bütçe dengesi değil; insan onuruyla kurulan bir dengedir. O denge bozulduğunda, bedelini grafikler değil, insanlar öder.
Bu benim yeni yıldan önceki son yazım. Çok daha keyifli şeyler yazmak, paylaşmak isterdim. Yeni yıl; enflasyonun manşetlerde değil dipnotlarda kaldığı, verinin bizatihi kendisinin de şeffaf olduğu, kazancın akılla, liyakatin emekle birleştiği bir yıl olsun.
Gürültünün değil sağduyunun, popülizmin değil rasyonel politikanın, kısa vadeli heyecanların değil, uzun vadeli değerlerin kazandığı bir yıl dileğiyle…
Tüm okurlarımıza, yatırımcılarımıza, farklı görüşleriyle aynı masada kalabilen herkese sağlık, denge ve bolca doğru karar diliyorum. Hakkıyla kazanacağımız, keyfiyle harcayacağımız nice bol kazançlarımız olsun. Yeni yılımız kutlu olsun.