Hüseyin Tapınç

Hüseyin Tapınç

Stadyum

Bodrum, Türkiye’nin en önemli turizm destinasyonlarından biri ve özellikle pandemi sonrası dönemde ülkedeki en gözde yerleşim merkezleri arasında sayılan bir ilçe.

2024 yılı TÜİK verilerine göre ilçenin nüfusu 203.035 kişidir ve son beş yıl içinde nüfus yüzde 12 oranında artmıştır. Ancak Bodrumlular bilir ki bu rakam gerçekleri yansıtmıyor. Başkan Mandalinci’ye göre, şehrin kışlık nüfusu 350.000-400.000 kişi arasında değişmektedir.

Aynı yılın verilerine göre, Bodrum nüfusu ağırlıklı olarak Muğlalılardan oluşmakta; onları sırasıyla İstanbullular ve Vanlılar izlemektedir. İlçede hatırı sayılır büyüklükte bir Kürt nüfusu bulunmaktadır.

2025 yılında TÜİK tarafından eğitim, meslek, gelir değişkenleri temel alınarak hazırlanan Sosyo-Ekonomik Seviye sonuçlarına göre, Bodrum, Türkiye’deki 973 ilçe arasında 72. sırada yer aldı. Aynı araştırmaya göre, ilçedeki hanelerin üçte biri üst alt ve üstü sosyo-ekonomik seviyede yer alırken, geri kalan kesim orta ve daha alt seviyelerde toplanmaktadır.

Şehirdeki bu gelişmişlik seviyesine rağmen, Muğla Planlama Ajansı verilerine göre, ülkedeki derin yoksullaşma Bodrumluları da ciddi biçimde etkilemiş durumda. Bodrumluların yüzde 27’si hiçbir zaman geçim sıkıntısı yaşamadığını ifade ederken, benzer bir orandaki kesim nadiren, yüzde 17’lik bir kesim sık sık, geri kalan yüzde 30’luk grup da her zaman zorlandığını belirtiyor. Her şeye karşın, bu oranların Türkiye geneliyle karşılaştırıldığında daha iyi yaşam koşullarına işaret ettiğinin altını çizmek gerekiyor. Eski bakkalımın deyimiyle, “Bodrum Türkiye’nin Dubai’si”.

Şehrin politik iklimine baktığımızda, son milletvekili seçimlerinde Bodrum’da CHP yüzde 45, İYİ Parti yüzde 16, AKP yüzde 14, TİP yüzde 8, Yeşil Sol Parti yüzde 7, MHP yüzde 4 ve Zafer Partisi yüzde 1 oy aldı.

Türkiye koşullarına göre eğitim ve gelir düzeyi açısından üst konumda bulunan, siyaseten seçmeninin yüzde 60’ı sol ve sosyal demokrat eğilimlere sahip olan Bodrum gibi bir şehrin adı, bir anda şiddet olaylarıyla anılabiliyor. Şiddet her yerde boy gösterebiliyor; sınır tanımıyor.

Her ne kadar ulusal medyada çok geniş yer bulmasa da, Bodrum’un geçen hafta sonunda şiddet olaylarıyla anılmasının nedeni futbol oldu.

Bursaspor’un, gelenekleriyle uyumlu biçimde Leyla Zana’yı hedef alarak başlattığı ırkçı ve cinsiyetçi tribün şiddeti, son günlerde Fethiyespor, Göztepe, Rizespor ve Ankaragücü taraftarlarının Bursaspor’u destekleyen tezahüratlarıyla birlikte stadyumlarda yaygınlık kazanmaya başladı. Bodrum ve Bodrumspor da stadyum içinde ve dışında giderek artan bu şiddet ortamından nasibini aldı; tribünlerin bir bölümü Bursaspor’a arka çıktı.

Bilindiği gibi, Bodrumspor geçen hafta sonu sahasında Amedspor’u misafir etti. Liderlik mücadelesi nedeniyle zaten gergin geçmesi beklenen bu karşılaşma öncesinde başlayan şiddet olayları, küfürlü tezahüratlar eşliğinde maç boyunca stadyumda ve sonrasında sokakta devam etti. Amedspor taraftarlarını taşıyan otobüsler taşlandı; bazı Amedli kadın taraftarlar başlarına isabet eden şişeler nedeniyle yaralandı.

Burada asıl dikkat çekici olan ise, Bodrumspor’un yaklaşık bir ay önce sahasında Çorumspor’la oynadığı maçta, daha önce hiç görülmemiş biçimde stadyumda Öcalan karşıtı tezahüratların duyulmuş olmasıydı. Her olayın bir hazırlık ve filizlenme dönemi vardır.

Adına ister Terörsüz Türkiye, ister Çözüm Süreci deyin ya da yaşananları Barış Süreci olarak tanımlayın; yapılan araştırmalar, sürece yönelik kamuoyu desteğinin son aylarda yüksek oranlara ulaştığını gösteriyor.

İşte tam da bu dönemde, Leyla Zana’nın şahsında stadyumlarda başlayan sözlü şiddet olaylarının spontane biçimde gelişen ve kendiliğinden büyüyen bir toplumsal tepki olduğuna inanmak oldukça güç görünüyor.

Pazar günü yaşanan olayları tüm Bodrumlulara ya da Bodrumspor’a mal etmek doğru değil. Ancak Bodrum’da ve diğer stadyumlarda ne yaşandığını doğru anlamak gerekiyor. Çünkü barış sürecinin gerçek anlamda başarıya ulaşması, stadyumda, sokakta ve diğer tüm kamusal mekânlarda şiddetten arınmış bir toplumsal duruşun yaygınlık kazanmasıyla mümkün olabilir. Bu nedenle stadyumlarda neyin, neden yaşandığını bilmek ve bu oluşuma karşı geliştirilmesi gerekenleri hızla tanımlamak gerekiyor. Barış sadece Meclis’te değil, stadyumda da kazanılmalı.

Nefretten ve şiddetten uzak, gelenin gideni aratmayacağı bir yıl diliyorum. Mutlu yıllar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hüseyin Tapınç Arşivi

HUTBE

18 Eylül 2025 Perşembe 07:00

S.E.S.

21 Ağustos 2025 Perşembe 07:00