İhtiyacımız, “Enflasyonun Hesabını” Değil; “Enflasyonun Kendisini” Düzeltmek!

Enflasyonu düzeltemiyorsan enflasyonun hesaplanma şeklini düzelt! Çok yaratıcı değil mi?

TÜİK’in tüketici fiyat endeksi için kullandığı ağırlıkları yenilemesi, teknik bir güncelleme gibi dursa da bana sorarsanız bir yanı ile itiraf.

Belli ki enflasyonu nasıl ölçtüğümüze ilişkin önemli bir sorun varmış, bu sorun kabul edilmiş ve değişikliklerle hatadan dönülüyor. Neymiş ölçülen şey gerçekten halkın yaşadığıyla uyuşmuyormuş.

Diğer yandan tamam kabul, enflasyon sepeti güncellenir; bunda şaşılacak bir şey yok. İnsanların tüketim alışkanlıkları değişir, yeni ürünler girer, bazıları çıkar. Ama durum biraz daha dramatik. Enflasyon rakamları her ayın başında açıklanan bir istatistik olmanın çok ötesinde bir şey. Maaş zamlarının, emekli aylıklarının, vergi düzenlemelerinin, sosyal yardımların, yatırım tercihlerinin, yani ezcümle ekonominin temelidir. Yani öyle basit bir “ağırlık ayarı” ile yangını söndüremezsiniz.

Türkiye’de alt gelir grubunun harcama kompozisyonu, orta sınıfınkinden dramatik şekilde farklı. Hatta kendimle çelişmeyeceksem de orta sınıf kaldı mı ondan da çok emin olamıyorum.

VATANDAŞ DOLDURAMADIĞI PAZAR FİLESİNE BAKAR

Ekonominin en tehlikeli kırılganlıklarından biri, verilerle hislerin arasındaki makasın açılmasıdır. Eğer TÜİK’in açıkladığı enflasyon halkın hissettiğinden kopmuşsa, sizin bu veriyi kaç açıkladığınızın da zerre önemi yoktur. Çünkü vatandaş gittiği pazarda doldurduğu yani dolduramadığı filesine bakar. Akşam pazarında yerden topladığı daha az hasarlısını seçmeye çalıştığı domatesi evinde çocuğundan saklayıp dolaba yerleştirmeye çalışırken yaşadığı hisse bakar.

Devlet kurumları hesaplama yöntemlerini değiştirirken “neden” sorusuna net ve şeffaf bir yanıt vermek zorundadır. Teknik bir düzenlemenin dahi politik bir etkisi vardır. Çünkü enflasyon rakamları sadece gerçekliği yansıtmaz; aynı zamanda o gerçekliği şekillendirir. İşçiler ne kadar zam isteyeceğini, işveren ne kadar verebileceğini, hükümet ne kadar sosyal destek sağlayacağını bu rakamlar üzerinden planlar. Hepimiz harcamalarımızı, tasarruflarımızı buna göre belirleriz. Gideceğimiz tatilden, çocuğumuzu göndereceğimiz okula, evimize alacağımız çamaşır makinesinden boynumuza sıkacağımız parfüme kadar bunla şekillenir tercihlerimiz.

TÜİK’in hesaplama ağırlıklarını değiştirmesi, özü itibarıyla bir istatistik kararıdır; ancak sonuçları hayatidir. Dikkat ederseniz size hangi kalemlerin değiştiğini, hangi ağırlıklarda değiştiğini çorba edip önünüze koymadım. Çünkü bu rakamların hiçbir önemi yok. Eğer toplumun büyük bir kısmı, açıklanan verilerin kendi hayatına dokunmadığını düşünüyorsa, ekonomi yönetimi hangi rakamı açıklarsa açıklasın, cüzdanlarımızdaki banknotlarının sayısı ile hazırlanan excel tablolarının sütun sayısı arasındaki uçurum kapanmayacak.

Bu ülkenin ihtiyacı, “enflasyonun hesabını” düzeltmek değil; “enflasyonun kendisini” düzeltmek! Sepetin ağırlığını değil, omuzlarımızdaki yükünü hafifletmek!

Yeni hesaplamalara 2026 yılının ocak ayında başlanacak. Yeni bir başlangıç olsun hadi. Rakamlarla oynamayı bırakıp, yüzleşmeyi tercih edeceğimiz bir yıl olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mine Uzun Arşivi