Her şeyi vatandaştan beklememek lazım

Dün Bakan Şimşek’in canına tak etmiş olsa gerek, Anadolu Ajansı aracılığıyla çeşitli değerlendirmelerde bulundu. Dolandırılmaya karşı uyardı. Şimşek, finansal okuryazarlık dedi. Eğitimin önemine değindi. Dünyada da pek çok ülkenin toplumsal finansal okuryazarlık bilincini yükseltmeye yönelik faaliyetler yürüttüğünü söyledi.

Filmi biraz geri saralım. Biz neden bu hale düştük? Biraz özeleştiri zamanı.

Kısa yoldan zengin olmak, köşeyi hızlıca dönmek, emeksiz para kazanmak. Yoksa bunca Çiftlikbank mağduru, Seçin Erzan fonu batıkları nasıl olsun. Nice filmler çekildi, nice kitaplar yazıldı bu konularda. Ama hep ne gördük sonunda, kıssadan ne hisse aldık payımıza? Olmuyor arkadaş para kısa yoldan kazanılmıyor.

Özellikle yeni yatırımcı kitlesinde daha çok karşılaştığım bir profil var. Hem piyasa konusunda bir fikri yok, hem çok iş yapmak ve hızlıca para kazanmak istiyor. Kazancı beğenmiyor, kayıpları çok abartıyor. Bu yatırımcı profilinde enteresan bir özgüven var. Kendi işi olmadığı ve bu konuda bilgisi olmadığı halde işin uzmanını asla dinlemiyor. Önemli bir kısmı kaldıraçlı işlemler yapıyor. Kredili pozisyonlar açıyor.  Sonunda ne mi oluyor? Hep hüsran hep hüsran…

Vatandaşın geçim sıkıntısı, elde ettiği gelirden tasarruf edecek, kendine çocuklarına bir gelecek hazırlayacak parayı tasarruf edememesi de önemli etkenlerden elbette. Kenara para atabilse, enflasyona yenilmese bu denli gözünü karartmayacak belki.

İhtiyaç sahibi olunca istismara daha açık oluyor elbette insan. Dolayısıyla en çok bu kesim zarar görüyor bu işlerden.

Bir de hırsına yenik düşenler var tabi. Kimilerinin başına gelenleri medyatik oldukları için sütun sütun okuduk gazete köşelerinde. Daha çok daha çok diye diye bilmedikleri bir denize giriyorlar, hem yüzme bilmiyorlar hem açılıp derinlere gidiyorlar.

İster hırsından, ister ihtiyacından Mehmet Şimşek’in tespiti çok önemli. “Finansal okuryazarlığın düşük olması duyumlarla, tüyolarla adım atılmasına neden oluyor. Foreks, kripto varlıklar ve Borsa alanlarında yüksek kar beklentisiyle yüksek risk aldığı gözleniyor.”

Biz bunları nasıl aşacağız? Uzun yıllardır finansal okuryazarlık eğitiminin daha ilkokulda başlaması gerektiğini savunuyorum. Bu tarz çalışmalar yok değil aslında. Uzun zamandır var hem de. Yatırımcılara da, gençlere de, hatta çocuklara bile gayet anlaşılır dilde, animasyonlarla, çizgi filmlerle hazırlanmış eğitimler var. Bir göz atmanızı öneririm. (

Site yabancı değil, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın kendi resmi internet sitesi. Siteye bu eklemeler Murat Çetinkaya zamanında yapılmaya başlanmıştı. Başkanlar, yöneticiler bu siteyi daha etkin kullanmalılar. Vatandaşın bu siteden haberinin olmasını, bir kaynak olarak kullanmasını sağlamalılar. Mehmet Şimşek’in de önümüzdeki günlerde yapmayı planladıklarını ifade ettiği çalışmalara ciddi katkısı olabilir.

İki dakika on bir saniye süren “Cebimizdeki Para: Bölüm 4 - Merkez Bankası Bizi Nasıl Etkiler?” başlıklı videodan bir iki cümle paylaşmak isterim sizinle. Çocuklar için olan bu anlatım en yalın haliyle aslında uygulanması gereken para politikasının hangi koşullarda nasıl değişmesi gerektiğini de ortaya koyuyor.

“Faiz oranları kararlarımızı nasıl etkiliyordu? Faiz yüksek olduğunda insanlar daha çok birikim yapar ve daha az harcar. Borçlanmak pahalanır, birikim yapmak daha kârlı hale gelir. Faiz düşük olduğundaysa insanlar daha çok harcar, birikim yapmak çok getiri sağlamaz ve borç almak ucuzlar.

Merkez Bankası, faiz oranlarını belirleyerek insanların harcama ve birikim kararlarını etkilemeye, böylece enflasyonu kontrol altına almaya çalışır. İnsanların ne kadar harcama yaptığı, enflasyonu etkiler. Eğer enflasyon yüksekse, Merkez Bankası faizleri yükseltir. Böylece insanların harcama isteklerini azaltarak fiyatların yükselmesini yani enflasyonu engeller. Enflasyon tehdidi bulunmadığı zamanlarda ise faizleri düşük seviyede tutarak insanların daha fazla harcama yapmasına olanak verir.

İşte bu şekilde Merkez Bankası faiz oranlarını belirleyerek harcadığımız, biriktirdiğimiz ya da borç aldığımız para üzerinde etkili olur. Böylece fiyatları kontrol altına alarak enflasyonu düşük bir seviyede tutmaya çalışır.”

Konuyu dağıtmak istemiyorum çok aslında. Ama vatandaşın finansal okuryazarlığını yükseltirken “rasyonel zeminden” uzaklaşmış yöneticilerin de kendilerini yeniden rasyonel zemine oturtmaları şart.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mine Uzun Arşivi