650 bin

“Biz bu meydanda bir buçuk milyona alıştık. Bugün 650 bin var” dedi Akape genel başkanı Erdoğan, pazar günü Atatürk Havaalanı’nın enkazı üzerinde.

Geçen yıl 7 Mayıs’ta aynı enkaz üzerinde yaptıkları mitingde, “Evet, şimdi resmi rakamı getirdiler bana, resmi rakam 1 milyon 700 bin” diye ilan etmişti, katılanların sayısını.

Bu kez 650 bin kişi gelmiş mitinge söylediğine göre. Geçen yılın yarısını bile tutturamamışlar öyleyse. Bir milyon yedi yüz binin bir milyondan fazlası bu kez zahmet edip de gitmemiş mitinge. Giden 650 bin kişinin bir kısmı bindirilmiş kıta, kalanı da Erdoğan’ın mitingde emeklilere vereceği üfürülen müjdeleri dinlemek için gitmiş olmalı.

Müjde filan değil, nasihat dinlediler bol bol…

Bütün devlet imkanlarının kullanıldığı, ucube rejime geçilirken partisiz olacakları bize söylenen bakanların sahaya sürüldüğü, valilerin, kaymakamların, bazı yerlerde jandarma komutanlarının dahi seferber edildiği, her türlü seçim yasağının fütursuzca çiğnendiği, eşitsiz, adaletsiz bir kampanyaya rağmen Akape mitingine halkın teveccühü geçen yıldan bu yana yarıdan fazla azalmış.

Durum Anadolu’da da farklı değil.

Akape’ye halk desteğinde bir erime olduğu ortada.

Bu erimeyi son yıllardaki seçim sonuçlarında da görmek mümkün.

2011 seçimlerinde %49,83, (1 Kasım) 2015’te ise %49,50 oy alan Akape, 2018 genel seçiminde yedi puan kaybederek %42,56’ya, 2023’te ise bir yedi puan daha kaybederek %35,62’ye düştü.

Görünen o ki “Bir daha Akape’ye oy verirsem elim kırılsın” diyenlere her seçimde bir yüzde yedi daha katılıyor.

Akape’nin ülkenin hiçbir sorununa çözüm üretemez hale geldiğini artık görmeye başladı galiba seçmen.

Ülkenin kötü yönetildiğini, hem de çok kötü yönetildiğini görmeye…

Görülmeyecek gibi de değil ki!

Ekonomist olduğunu, bu işin kitabını yazdığını söyleyen bir cumhurbaşkanının yönettiği ülkemizin iflas noktasına geldiğini görmemek mümkün mü?

“Siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra faizle, kurla, şunla, bunla nasıl uğraşılır görün” diyen, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiğinde ülkenin nasıl havalanacağını, uçacağını bizlere anlatan cumhurbaşkanının emeklilerin zam talepleri karşısında bütçenin yetersiz olduğunu söylemesi iflasın itirafı değil mi?

Bankaların emeklilere verdiği promosyonu müjde diye satmak iflasın göstergesi değil mi?

Bakmayın siz tarımı katleden iktidarın tarım bakanının “Kırmızı et fiyatlarında az bir şey artış oldu” dediğine. Bütün dünyada gıda fiyatları düşerken Türkiye’de olağanüstü oranlarda artması ekonominin kötü yönetildiğinin kanıtı değil mi?

İkinci Dünya Savaşı koşullarında ekmeğin karneye bağlanmasını veya Kıbrıs Barış Harekâtı nedeniyle ülkemize uygulanan ambargonun yol açtığı ekonomik sorunlar nedeniyle bazı malların temininde güçlükler yaşanmış olmasını diline dolayan, “CHP demek kuyruk demek, yokluk demek” diyen, şehir meydanlarında patates, soğan tanzim satış çadırları kurduklarında ise “Bunlar yokluk kuyruğu değil, varlık kuyruğu” diye saçmalayan iktidar mensuplarının bugün ucuz kıyma almak için sabahın köründe kuyruklara giren yaşlılarımıza bir özür borçları olsa gerek.

Kırmızı et fiyatlarında ‘az bir şey artış’ olmuş öyle mi? Bu lafı yüzü kızarmadan söylemek ciddi beceri ister.

Ekonomi kötü yönetiliyor.

Ve artık bahane dinlemiyor seçmen.

Suçun dış güçlere, muhalefete, Gezi direnişçilerine atılmasına da kulak asmıyor.

Sadece ekonomi de değil kötü yönetilen. Ülkeyi her yönüyle yaşanmaz hale getirdiler.

Bu seçimleri de kazanırlarsa büsbütün yaşanmaz kılacaklar güzelim vatanı.

Ona göre.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi