BİR GARİP ORHAN VELİ

İstanbul’da Boğaziçi’nde
Bir garip Orhan Veli’yim
Veli’nin oğluyum
Tarifsiz kederler içindeyim

Urumeli Hisarı’na oturmuşum
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum

İstanbul’un mermer taşları
Başıma da konuyor martı kuşları
Gözlerimden boşanır hicran yaşları
Edalım…
Senin yüzünden bu halim.

Unutulmaz dizelerin şairi Orhan Veli ‘İstanbul Türküsü’ şiirinde böyle seslenir okuyucularına. Babası Mehmet Veli Bey, Mızıka-yı Hümayun’da (bugünkü Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası) klarnisttir. Arkadaşlarından oğlunun Bir garip Orhan Veli’yim / Veli’nin oğluyum…dizelerini duyan Mehmet Veli Bey, “Oğlum sen neler yazmışsın. Fukaralığını gazetelerden herkese ilan ediyorsun, beni ne karıştırıyorsun, ben hayatımdan memnunum” der. Kendisi de sanatçı olan Mehmet Veli Bey sanata ve sanatçıya yeteri kadar önem verilmediği için oğlunun şair olmasını istemez. Ona göre şiir boş zamanlarda hobi olarak yapılmalıdır. Oysa Orhan Veli duygularını mısralarına aktardığı şiirleriyle nefes alır. Ancak ömrü kısa olur. 14 Kasım 1950 tarihinde Ankara’da belediyenin açtığı bir çukura düşmesinin ardından başına aldığı darbe sonucu birkaç gün sonra ölür.

Şehir tiyatroları kendisinden ‘Saygılı Yosma’ oyununun çevirisini yapmasını istemiş, Orhan Veli de oyun metnini arkadaşının evinden almak üzere Ankara’ya doğru yola çıkmıştır. Dönüşünde çukura düştüğünü ‘Fırfırım’ diye seslendiği kardeşi Füruzan Hanım’a anlatırken birden pantolonunu yukarı doğru çekmiş ve ayağını göstermiştir. Dizinden aşağıya kadar kanının bacağında kuruduğunu gören Füruzan Hanım telaşlanınca Orhan Veli “Sakin ol, bir şeyim yok. Az daha gazetede Orhan Veli gazete çukurunda ölmüş diye okuyacaktınız” der. Otuz altı yıllık ömrüne koca bir yaşamı sığdıran şair İstanbul’un martılarını, simitçilerini, balıkçılarını yetim bırakıp genç yaşında yaşama veda eder.
Gazeteci Seray Şahinler ‘Ağabeyim Orhan Veli’ kitabında Orhan Veli’nin çocukluk, ilk gençlik yıllarına, şiirlerine, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat’la okul sıralarında başlayan dostluklarına, 1940’lı yılların edebiyat dünyasına ayna tutuyor. Şahinler, Orhan Veli’nin çocukluk ve gençlik yıllarını Kanık ailesinden geride kalan tek aile bireyi, Orhan Veli’nin kız kardeşi Füruzan Hanım’la yaptığı görüşmelerle okuyucuya aktarıyor. Orhan Veli’nin 71.ölüm yıldönümü vesilesiyle Seray Şahinler’le kitabını, araştırma sürecini, Orhan Veli’nin Türk şiirine getirdiği yeniliği konuştuk.

Orhan Veli üzerine kitap yazmaya nasıl karar verdiniz?
2012 yılında Orhan Veli’nin kendi sesinden şiirlerini okuduğu bir ses kaydı yayınlanmıştı. Ben de Akşam Gazetesi’nde muhabirdim. Kayıtlarla ilgili bir haber yapmak istedim. Kız kardeşi Füruzan Hanım’ın hayatta olduğunu öğrendim, iletişim bilgilerini bulup ziyarete gittim. Ses kayıtlarının perde arkasını konuştuk. Bir dost ortamında kaydedildiği anlaşılıyor. Orhan Veli aynı zamanda Karagöz oynatıyor, Arap Bacı taklidi yapıyor. Füruzan Hanım’dan kayıtların perde arkasını öğrendim. Ne zamandır kendisindeydi, neden şimdiye kadar yayınlamadı, neden şimdi karar verdi? Bunu konuştuktan sonra Orhan Veli’yi daha yakından tanımak istedim. Orhan Veli’nin kız kardeşi olduğu için en ince detayları ondan öğrenebilirdim. Nasıl birisiydi, Füruzan Hanım’la ilişkisi nasıldı, insanlarla sohbeti nasıldı, şiirlerini yazdığına tanık olmuş muydu, anne babasıyla ve Adnan Veli ile ilişkisi nasıldı. Füruzan Hanım’ın anıları çok taze ve diriydi. İçtenlikle yanıt verdi.
Kendisi bir İstanbul hanımefendisi ve bana her açıdan geniş ufuklar açtı. Hayat için verdiği öğütlerden tutun da ülke gündemine dair konulara uzanan sohbetlerimiz oldu. Ben zamanla Füruzan Hanım’ı ziyaret etmeye başladım, kendisinin de izniyle ses kayıtlarını aldım. Orhan Veli’yi çok sevdiğim için zaman zaman araştırıyordum, köşe yazılarını okuyordum. Arşivleri tarıyordum. Ulaştığım her yeni bilgiyi ziyaretlerimde kendisine sordum. Orhan Veli gündemi pekiştikçe ben de Füruzan Hanım’ın kapısını tekrar çalıp bu konuların perde arkasını araştırmaya başladım. Daha sonra elimde bir arşiv malzemesinin biriktiğini hissettim. Bunların yazılması gerekiyordu. Orhan Veli ile ilgili çok kıymetli biyografi çalışmaları var. Ben onun günlük hayatına pencere açmak istedim. Doğan Kitap’la yolumuz kesişti. Kitabı çalışmaya başladık. Orhan Veli’yi kendi döneminden bağımsız düşünmemek gerekir. Çok ciddi bir arşiv çalışmasına girdim. Kütüphaneler, gazeteler yayınlar, kitaplar, akademik makaleler… Garip şiiri nasıl yankı buldu, hakkında neler yazılıp çizildi, Orhan Veli’nin dostları kimlerdi bunları aktarmaya çalıştım. 1930 ve 1940’lı yıllardaki karakterler çok önemli isimler. Oktay Rifat, Sabahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nurullah Ataç, Sait Faik, Abidin Dino, Sabahattin Ali, Erol Güney, Mina Urgan gibi kıymetli yazarlar, şairler bir arada. Bu bir aradalığı da sunmak istedim.

“BİR İNSAN OLARAK ORHAN VELİ’DEN ÇOK ETKİLENDİM”
Onun yaşam hikâyesinde sizi en çok etkileyen ne oldu?
Orhan Veli’nin insanların hayatına nasıl karıştığını öğrendim Füruzan Hanım’ın anlattıklarından. Çünkü çağının çok ötesinde, bugünün de çok ötesinde. İnce ruhlu da bir adam. Kitapta şiir sokakta, şair sokakta diye bir ifadem var. Dalgacı Mahmutlar, Montör Sabriler hâlâ aramızda. Simitçilere, balıkçılara, tutunamayanlara ve şehrin içine o kadar karışmış ki… Füruzan Hanım’ın anlattıklarıyla “Ağabeyim çok şakacı biriydi, medeniydi, namusluydu, anneme çok düşkündü” gibi sözleri onu tanıdıkça beni daha çok içine çekti, bir insan olarak Orhan Veli’den çok etkilendim.
Araştırma yaparken sizi heyecanlandıran yeni bir bilgiyle karşılaştınız mı?
Hepsi hemen hemen yeniydi. Çünkü kitapta asıl bilinmeyenler, konuşulmayanları anlatmak istedim. Şehrin hafızasına yer etmiş örneğin Lambo’nun Meyhanesi, Küllük Kahvesi gibi yerleri biliyorduk. Burada yazarların buluştuğunu biliyorduk fakat bu mekanların hafızasına da temas etmek istedim. Mösyö Lambo’ya da pencere açıyorum mesela… İntihar ederek hayatına son vermiş. Nurullah Ataç’ı çok seviyordum. Tarihteki yerini önemsiyordum ama Orhan Veli’ye ve Garip şiirine destek oluşunu araştırmalarımda öğrendim. Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon çok ağır eleştiriyor. Orhan Veli’nin Sabahattin Eyüboğlu ve Bedri Rahmi ile dost olduğunu biliyordum ama ilişkilerinin bu denli sıcaklığını bilmiyordum. Sere Serpe ve Anlatamıyorum şiirini yazdığı Bella Hanım’ı biliyordum ama hayatta olduğunu bilmiyordum. Kendisiyle de röportajlar yaptık. Yine bir tanığın gözündendi anlatılanlar.

OKULLARDA DİNİ EĞİTİME KARŞI ÇIKAR

Orhan Veli’nin yayınladığı Yaprak Dergisi’nde şairin toplumsal meselelere ilişkin görüşleri yer alıyor. Seray Şahinler, Orhan Veli’nin özellikle yazılarında sık sık gericiliğe karşı olduğunu belirttiğini ifade ediyor. Şair yazılarında bilimden, sanattan yana bir politika izlenmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Orhan Veli’nin Yaprak Dergisi’ndeki en dikkat çeken makalelerinden biri ‘Yanlış Bir Yol’ yazısıdır. “Cami yerine okul yaptırarak, mızraklı ilm-i hayal yerine hayat bilgisi öğreterek kalkındırılacak bir köylü sınıfı, belki bugün için, bu işlerden hoşnut kalmayabilir. Ama yarın öbür gün, okumuş, müreffeh, şuurlu bir millet meydana geldiği zaman, halkın gönlü, birtakım dolaplar, oyunlarla değil, iş görmüş, memlekete faydalı olmuş insanların alın aklığı ile kazanılacaktır.” Daha sonra yazdığı bir başka yazıda da ilkokullarda başlayan din eğitimini gündeme taşımıştır.
Orhan Veli dergide Ezan başlıklı bir yazı da yazar. “İlk Demokrat Parti hükümetinin ele aldığı meselelerden biri de ezan meselesi oldu. Sebebi meydanda: En mühim iş buydu çünkü. Bir hafta daha ezan dinlemeye tahammülümüz kalmamıştı. Ezan hemen Arapçaya çevrilmese hep birden ölecektik” diye yazar.

NURULLAH ATAÇ “YENİ ŞİİRİN ŞAKÇAKÇISI” OLARAK SUÇLANIR

Garip akımının sacayağını oluşturan üç şairin; Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat’ın edebiyat dünyasına hızlı girişlerinde Varlık Dergisi’nin kurucusu şair, yazar ve tercüman Yaşar Nabi Nayır’ın payı büyüktür.
Edebiyat dünyasında büyük saygınlığı olan, eleştirileri dikkate alınan Nurullah Ataç da Garip şiirinin en büyük destekçisidir. Yusuf Ziya Ortaç yönetimindeki Akbaba dergisi sayfalarında sık sık Ataç’ı eleştirir. Ondan “Yeni şiirin şakşakçısı” olarak söz ederler.

YAPRAK DERGİSİNDE POLİTİK TAVIR ALIR
Yaprak Dergisi’nde yayınlanan ‘Yanlış Bir Yol’ yazısı önemli. Demokrat Parti dönemiyle Arapça ezana dönülmesi üzerine de bir yazı kaleme alıyor. Bu yazılarını Füruzan Hanım’a sorma şansınız oldu mu?
Tek tek yazılar üzerinden gitmedik. Orhan Veli’nin politik yönü hayatının son döneminde öne çıkıyor. Tercüme Bürosu’ndan istifası da politik nedenlerden ötürü oluyor. Hasan Ali Yücel’in istifaya zorlanması ve yerine gelen bakanın antidemokratik tutumundan Orhan Veli de rahatsız oluyor ve istifa ediyor. 1946 ve akabinde gerçekleşen süreç Türkiye’de siyasi, toplumsal dönüşümün başladığı yıllar. Yaprak’ta özellikle buna şahit olmak mümkün. Ezan yazısı, Türkiye’deki din eğitimi, toplumdan yükselen farklı sesler Orhan Veli’nin yörüngesine giriyor. Son iki yılında politik yönünün öne çıktığını görüyoruz. Yaprak, Orhan Veli’nin kendi üretimi ve dolayısıyla sesi daha da gür çıkıyor.
NAZIM HİKMET İÇİN AÇLIK GREVİ
1938 yılında Harp Okulu öğrencilerini isyana teşvik etmekle suçlanan Nazım Hikmet hapishanede 12. yılını doldurmak üzeredir. Açlık grevine başlayacağı öğrenilir. Nazım Hikmet’e Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rifat da destek verir.
Füruzan Hanım’la bunu konuştuk. Açlık grevini ilan ediyorlar. Yaprak’taki köşelerine de taşıyorlar. Üç gün kesintisiz aç ve susuz kalıyorlar Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rifat. O dönemde bir ahbapları “Herkes gittikten sonra yiyip içiyordunuz” demiş. Füruzan Hanım “Buna çok bozulmuş ağabeyim asla ağzına hiçbir şey koymadı” dedi ve “Nazım Hikmet’e yapılan haksızlıkların hep karşısında durdu” dedi.
“ORHAN VELİ HâLâ KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN EŞSİZ BİR HAZİNE”
Orhan Veli portresinden sonra yeni bir çalışma bunu takip edecek mi?
Füruzan Hanım’ı eksenime aldım, aileden geriye kimse kalmadı. Orhan Veli’yi doğrudan öğrenebileceğim son tanıktı Füruzan Hanım, kitabın adını da bir yönüyle ona ithaf etmek istedik. Orhan Veli’nin değişik bir tılsımı vardır onun yörüngesine girdiğinizde inanın o da sizin yörüngenize girer. Tamamen tesadüfen, ufak tefek tanıklıklardan bana Orhan Veli’ye ilişkin şeyler söyleyen karşılaşmalarım oldu. Orhan Veli’nin arşivi var, şiirleri, ilk baskı kitapları var ama Orhan Veli hala keşfedilmeyi bekleyen eşsiz bir hazine bence.

“EDEBİYATI DEVLET KATINDAN HALKA İNDİRDİLER”

tiyatro sevdası
Melih Cevdet Anday, Orhan Veli için “Tiyatroyu şiir kadar severdi” diyor. Kitapta Füruzan Hanım da ağabeyi Orhan’ın tiyatro sevgisini şu sözlerle aktarıyor: Her şeyi yapmak isterdi. Mesela tiyatro. Beykoz’da oturduğumuz sıralarda onun doğduğu evin büyük bir bahçesi vardı. O bahçeye sahne kurar, komşuları çağırırdı. Tatilde Moliere oynarlardı.
Orhan Veli, Hasan Ali Yücel’in kurduğu tercüme bürosunda yaptığı çevirilerin yanı sıra birçok tiyatro eserini de Türkçe’ye kazandırdı. Sofokles’in Antigone’si, Moliere’in Tartuffe’ü bu eserdendir. Orhan Veli’nin çevirisini yaptığı yapıtlardan bir diğeri de La Fontaine Masalları’dır.
ÖYKÜDE SAİT FAİK, ŞİİRDE ORHAN VELİ
Şair Refik Durbaş, Orhan Veli’nin 35.ölüm yıldönümünde Cumhuriyet Gazetesi’nde yer alan yazısında “Öyküde Sait Faik, şiirde Orhan Veli. Edebiyatı devlet katından halkın katına arasına indirmediler mi? “Göllerde bu dem bir kamış” olan şiiri, “rakı şişesinde bir balık” haline dönüştürmediler mi?” diye yazar.
Sait Faik, Orhan Veli’nin zamansız ölümünün ardından yazdığı yazıda “Hepimizden günün birinde “dı, di” diye konuşulurken, ondan her zaman halin içinde konuşulacak. Dilimin usta, tatlı, çok az gelişmiş şairlerindedir canım Orhan!” der.

Minik kitap kurtları ne okusun?

SAİT FAİK ABASIYANIK
Seçme Hikayeler
İş Bankası Yayınları

Sait Faik’in deniz kokusuyla, çocuk sesleriyle, balıkçı sohbetleriyle, martılarla, türlü türlü balıklarla donattığı hikayeleri ‘Seçme Hikayeler’ kitabında bir araya getirildi. Yazarın hikayelerinden oluşan kitabını, 115.doğum yılında kitap kurtları da Sait Faik’in engin dünyasıyla tanışsın diye listeye ekliyoruz.

LA FONTAİNE’İN MASALLARI
Orhan Veli Kanık
Yapı Kredi Yayınları

Orhan Veli’nin çevirdiği La Fontaine Masalları şiirsel bir dille çocuklara ulaşıyor. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitapta Orhan Veli, Türkçenin zenginliğini ustaca sergiliyor.

DİKTATÖRLÜK VE DEMOKRASİ
Brigitte Labbe
Günışığı Kitaplığı

Felsefeyi günlük yaşamla buluşturan ‘Çıtır Çıtır Felsefe’ serisi bireylerin yaşamlarını etkileyen demokrasi ve diktatörlük kavramlarına eğiliyor. Yazar Brigitte Labbe toplumsal hareketlerin temel dinamiğini oluşturan ve günümüzün en önemli tartışmalarına neden olan kavramları çocukların yaşamlarında karşılaşabilecekleri örneklerle açıklıyor.

TEMBELLER ORKESTRASI
Sakızağacı Çocukları
Yalvaç Ural
Yapı Kredi Yayınları

Yalvaç Ural ve arkadaşlarının müzik dolu yılları, unutulmaz ve neşeli anıları Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ‘Tembeller Orkestrası’ kitabında. Müzik aşığı olan arkadaşların her biri bir köşeye dağılsa da tutkularından vazgeçmezler.

Haftanın kitapları

GARİP
Orhan Veli
Yapı Kredi Yayınları
Şiire getirdiği yenilikle ciddi eleştirilere maruz kalan, yeni bir akımın başlamasına öncülük eden Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat’ın mısraları Yapı Kredi Yayınları etiketiyle basılmıştı. Ayraç bölümünde yer verdiğimiz Seray Şahinler’in kitabının yanı sıra Garip şiirini tanımak isterseniz Orhan Veli’nin kaleme aldığı kitabı inceleyebilirsiniz.

ÇİVİYAZILI MEKTUPLAR
Firdevs Gümüşoğlu
İş Bankası Yayınları
Muazzez İlmiye Çığ’ın Firdevs Gümüşoğlu’na teslim ettiği, kırk yıl boyunca Sümer Edebiyatı Uzmanı Prof. Samuel Noah Kramer’le yazışmalarını içeren metinler ‘Çiviyazılı Mektuplar’ kitabında bir araya geldi. Gümüşoğlu, İş Bankası Yayınları’ndan çıkan kitabında ikilinin bilimsel üretimlerini, dayanışmalarını, dostluklarını, sevinçlerini ortaya koyuyor.

DELİ İBRAM DİVANI
Ahmet Büke
Can Yayınları
‘Deli İbram Divanı’ kitabında Ahmet Büke, Ege insanının doğayla, tarihle, efsanelerle beslenen hayatını, adaletsizlik, gelir eşitsizliği sorunlarıyla harmanlıyor. Kitap Can Yayınları etiketiyle raflarda.

CENNETTEKİ ŞEYTANLAR
Lalehan Bosnalı
Edebiyatist Roman
Lalehan Bosnalı ‘Ufkabakan Apartmanı’ kitabının ardından yeni kitabı ‘Cennetteki Şeytanlar’ ile okuyucuyla buluşuyor. Cennetteki Şeytanlar, gerçek olmasından korktuğumuz bir kenti anlatıyor. Uluslararası sermayenin çıkar ilişkileri, otoritenin zorbalığı, insanların bencilliği ve umursamazlığıyla adaletsizlik giderilebilir mi? Bosnalı, okuyucuyu geleceğe dair düşünmeye davet ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eda Yılmayan Arşivi