Bu yıl keyifli geçecek

Bu yıl keyifli geçecek belli oldu. Transfer kapışmacaları çok eğlendirdi hepimizi. Kim kimin elinden kimi kaptı, kim kime kimi “kakaladı”, kim yan yattı, kim düz bastı, okuduk durduk.

15 milyon isteyen adamı 2,5’a kapadığı masalını anlatanlar mı istersiniz, İstanbul’da kulüp kulüp dolaşıp takım arayan adamı “rakibimin elinden aldım” diye pazarlayanlar mı ararsınız, kaptırdığı oyuncuya “Biz zaten onu hiç istemedik ki sakat o sakat” diye kulp takanları mı sorarsınız, her türlü hikayeyi dinleyip eğlendik. 

Sonuçta herkes mesut, mutlu. Mesela istediği oyuncuları “her daim doğru söylemesiyle” meşhur Erden Timur’a “sudan ucuza aldırtan” Okan Buruk çok müteşekkir.  Süper kupayı da “transferlerimiz tamamlanmadı, daha hazır değiliz, Icardi gelecek, karpuz keseceğiz” falan diyerek sezon ortasına ertelettiler. Rahatladı bir güzel. Lakin, Buruk’un “içimizi burkan münasebetsizliği” bize Fatih Terim’i hatırlattı. Arkadaş yıllar sonra Avrupa’da eften püften de olsa bir takımı yenmişsin, üç gol atmışsın, sayılmayan gollerin sana neden Fenerbahçe’yi hatırlatıyor ki? Yoksa hiç aklından çıkmıyor mu? Yoksa “küçük Terim” yakıştırması doğru mu? Allah etmesin yahu, Allah benzetmesin. 

Fenerbahçe cephesinde ise İsmail Kartal da gördüğü “iade-i itibarla” mutlu. Ne o ne de futbolun kalemşorları fazla kurcalayıp sormuyor, “arkadaş bir yıl sonra yeniden kurtarıcı olarak çağıracaksanız, geçen yıl neden gönderdiniz?” demiyor.  Kafayı borç ödemeye takan Ali Koç’un yaptığı transferler de Kartal’ı tatmin etmiş görünüyor. Rakipleri borç üstüne borç yapıp hayali ihracat gibi transferler yaparken Koç ne hikmetse borç üstüne borç ödeyip fırsat transferi kolluyor. Neyse, Tadiç ve Dzeko’dan sonra bugün açıklanan Brezilyalı orta saha Fred’in gelişi şimdilik tribünleri sakinleştirecek transferler.

İsmail Kartal, Maribor karşısına yeni bir defans göbeğiyle çıktı sahaya. Becau-Peres ikilisi ilk kez denendi ve defansif anlamda umut verdiler. Özellikle Becau kesicilik konusunda son derece başarılıydı. Ofansif katkı konusunda ise zamana ihtiyaç var.

Rakip Maribor, namağlup, topa sahip olan, sağlam defans yapan bir takım … İlk 15 dakika Fenerbahçe oyuna ağırlığını koyamadı. Daha sonra defans arkasına sarkan Dzeko’ya atılan toplarla etkili olmaya başladı Fenerbahçe… Üst üste yaratılan pozisyonlarda gol bulunamadıysa bile Fenerbahçe oyunun hakimi oldu. Özellikle İrfan Can ve Dzeko etkili olurken, Tadiç 10 numara pozisyonunda sol açıkta olduğu kadar başarılı değildi.

Ayrıca Tadiç’i ortaya kaydırınca sol kanatta King’e görev vermişti Hoca. Ancak bu diziliş, King’in de pasif oynuyla Fenerbahçenin sol kanadını zayıflattı. Tadiç-Ferdi ikilisinin kanat organizasyonları eksik kaldı.

İsmail Kartal bu eksikliği ikinci yarıya King’in yerine Syzmanski’yi alarak giderdi. Tadiç sola, Ferdi’nin önüne geçti, Szymanski 10 numaraya yerleşti ve Fenerbahçe akmaya başladı. 

İsmail Yüksek tüm dönen toplara ayak koyup neredeyse rakibe nefes aldırmazken Ferdi-Tadiç ikilisi sol kanatta çok sayıda pozisyon üretti. 

İki gol buldu Fenerbahçe, dört de bulabilirdi, beş de. Ama 72. Dakikada rakibin ilk atağında gol yedi. Bu kaza golü tribünleri fena bozarken kısa bir süre de olsa futbolcuların da konsantrasyonunu bozdu. Ancak penaltıyla bulunan üçüncü gol yine yüzleri güldürdü. Şurası net biçimde görülüyor ki Fenerbahçe şampiyon olmadan taraftarındaki kırılganlık iyileşmeyecek.   

Maçta bir ara İrfan Can Kahveci’yi ıslıklayanlar oldu. Bu bile ıslıkçı arkadaşların futboldan uzak olduğunu anlatıyor bizi.

Sonuçta Fenerbahçe her anlamda birkaç gömlek üstün olduğu takımı yenerek tur atlamaya çok yaklaştı diyebiliriz. 

Biz şimdi bu hafta başlayacak ligimize bakalım… Daha Okan Buruk’un hatırlayacağı çok şey var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi