Bahattin Yücel

Bahattin Yücel

Cumhuriyetin 100. yılına doğru

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yaşadığımız süreci dört döneme ayırmak mümkün.

Atatürk’ün tartışmasız önderliğinde geçirilen, 1923-1938 yılları ilk dönem.

Ardından 1938-1950 arasında 2.Dünya Savaşı’nı da kapsayan İnönü’lü yıllar.

Üçüncü evre ise ilk kez çok partiyle girilen 1950 seçimlerinden sonra, 1960 yılında bir askeri darbeyle devrilen, Bayar-Menderes ikilisinin yönettikleri, Demokrat Partinin tek başına iktidarı.

Cumhuriyetin ilk 15 yılında izlenen ekonomik politika, 1929 Ekonomik Bunalımı’na kadar uluslararası kapitalizmin kuralları ile uyumluydu. Dış politikanın -özellikle- Sovyetler Birliği ile mesafeli bir çizgide yürütüldüğü söylenebilir.

İngiltere başta Batılı ülkeler ile çatışmadan kaçınmaya özen gösterilen bu dönemin sonlarına doğru, 2.Dünya Savaşı ufukta göründü. Ankara’nın başarıyla yönettiği müzakerelerin sonunda, Lozan’da çözülemeyen İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının denetimleri yeniden Türkiye’ye geçti.

CHP’nin tek başına iktidarının son döneminde, 1946 yılından başlayarak NATO’ya giriş ile sonuçlanan köklü bir değişiklik yaşandı. Bu kez liderliğini ABD’nin üstlendiği Batı yanlısı dış politika süreç içinde yaşanan krizlere karşın, günümüze kadar sürdürüldü. 27 Mayıs 1960 gününden bu yana yaşadığımız bütün darbe süreçlerini, ABD ile ilişkilerin yeniden ayarlanması olarak tanımlayabiliriz.

Cumhuriyetin üçüncü evresi; 2002 yılında yapılan seçimlerin ardından, AKP’nin tek başına iktidarında gerçekleşen anayasa değişiklikleri ile sona erdi. Aslında
değişen anayasa hükümleri değil rejimdi.

Nedendir bilinmez, bu değişim muhalefet partilerinin fazla ilgisini çekmedi.

Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri; rejim değişikliğinin ne denli benimsendiğini gösterecektir. Tarihi henüz kesinleşmeyen bu seçimler; ülkenin bölgemizde ve dünyada yaşanan siyasal gelişmeler karşısında, gelecek yıllardaki konumunu belirleyecek kadar önem taşıyor.

Özellikle üç ittifak altında seçimlere hazırlanan partilerin, izleyecekleri ekonomi ve dış politikalarının siyasal yörüngesini etkileyecek gelişmeler yaşanıyor. Henüz gündemde yeterince yer bulamayan bu durumun önümüzdeki günlerde tartışılacağı anlaşılıyor.

Cumhuriyet tarihimizde ilk kez Çin-Rusya önderliğindeki Avrasyacılar ile ABD’nin liderliğini yaptığı NATO’cu çizginin, Cumhur ve Millet İttifaklarından yana açık tavır aldıkları görülüyor.

AKP’nin 14 Mayıs gününü seçmesi kuşkusuz rastlantı değil. DP’nin iktidara geliş tarihini çağrıştırmakla seçim kazanılabilir mi? Hep birlikte göreceğiz.

Önce CHP başta Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifaklarının; Anayasa’nın açık hükümlerini savunarak, seçim kampanyasını başlatmaları uygun olmaz mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahattin Yücel Arşivi