Bahattin Yücel

Bahattin Yücel

Seçimlere Bir Ay Kaldı

Partilerimizin seçim kampanyaları, oy verme gününe bir ay kala, canlandı. Aslında polemiklerle kamuoyunun ilgisini çekmeye başlayan hareketlilik, birkaç hafta önce başlamıştı. Afişler, süslemeler ve giydirilmiş araçlar, yaşadığımız çevreyi renklendiriyor. 

 

Adaylık konularında dar bir çevrede süren, kapalı devre pazarlıklar bölümü büyük olasılıkla seçim sonuçlarına bağlı olarak, kamuoyuna yansıyacağa benziyor. Aday olamayanların verdikleri tepkiler sonuçları etkileyecek mi, birlikte göreceğiz.

 

Cumhuriyetin yüz yıllık tarihi boyunca, kısa aralıklar dışında bir türlü nekahetten çıkamayan demokrasimizin, geniş kitlelere umut verdiğini söylemek hayli güç. 

 

İktidar avantajını denetimsiz kullanan AKP-MHP ortaklığı, özgüvenle seçimlere hazırlanıyor. Sınırsız devlet gücü ve büyük tutarlı kampanya harcamalarıyla 2019 seçimlerinde kaybettikleri belediyeleri geri almak adına ellerinden geleni yapıyorlar. 

 

Cumhur İttifakının bileşenleri; araştırmalara dayalı tasarlandığı anlaşılan çıkışlarıyla kararsız seçmenleri sindirmeye çalışıyorlar. Örneğin AKP Genel Başkanı, -açıkça- “Önümüzdeki genel seçimlere en az 4 yıl süre var. Yerel yönetimleri AKP’ye teslim etmezseniz, hizmet alamazsınız” söylemini yineliyor. 

 

Kampanyada vurguladıkları başarı hikayeleri, TV dizilerini andırıyor. 

 

Uzaya yolcu göndermek, kullanılmış motoru ABD ambargosundan yeni kurtulan sözde yerli ve milli savaş uçağı projeleri, seyirciyi elde tutmak için senaryoya sonradan eklenen, ilgisiz bölümleri çağrıştırıyor. Uzadıkça izleyiciyi uzaklaştıran dizilere benzedikleri söylenebilir.

 

Hakkını teslim edelim; algı yönetimindeki başarılarına karşın AKP’nin oy oranı azalıyor. Belki bu yüzden radikal İslamcı siyasal hareketlerle aralarına mesafe koymaktan kaçınıyorlar. İktidarının başlangıcından bu yana ekonomik açıdan güçlendirdiği tarikatların, desteğini almak amacıyla İlköğretimden başlayarak, okulları STK olarak nitelediği bu kuruluşlara teslim etmekte sakınca görmüyor.

 

Giderek artan kent yoksullarının sayılarını azaltmak bir yana, kentlerde yaşamak zorunda kalan emekliler açısından, karabasana dönüşen günlük yaşamın, seçmen üzerindeki olumsuz etkilerine karşın, muhalefetin güçlendiği ve AKP’ye alternatif oluşturduğu söylenemez. 

 

Örnek vermek gerekirse; İstanbul başta CHP’li Belediyelerin en çok yakındıkları, Ankara’nın kaynak kullanımına getirdiği kısıtlamalar ve proje onayları gibi konularda, CHP’nin hazırladığı ve kendi seçmenlerinden başlayarak, kamuoyu ile paylaştığı alternatif bir “Yerel Yönetim Modeli” yok.

 

AKP’nin elinde tuttuğu kamu kaynaklarından, seçmenlere erken emeklilik ya da nakdi yardımlardan oluşan vaatler ya da fırın ve lokantalarda genel maliyetin altında tutulan fiyatlarla, yiyecek satışlarının oy getireceği beklentileri seçim kazanmaya yetmiyor.

 

İstanbul başta uzmanların çok yaklaştığını sürekli vurguladıkları, olası büyük deprem öncesinde kamuoyuna sunulacak bir yeniden yapılaşma programı da ne yazık ki, ufukta görünmüyor.

 

Önümüzdeki seçimlerin CHP açısından bir anlamda varoluş sorununa dönüşme olasılığı hayli yüksek. Alacakları sonuçlar, Türkiye’de rejimin -geldiğimiz bu yol ayırımında- yönünü de belirleyecek kadar önemli.

 

Ülkenin geneli yerine yerel yönetim seçimlerini kazanmayı önceleyen tavırları ve aday belirleme süreçlerindeki tutumları, seçimlerde uğranılacak başarısızlık halinde bu partinin geleceğini tartışmaya açabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahattin Yücel Arşivi