Bahattin Yücel
Pax Americana ve TBMM’nin yeni yasama dönemi açılışı
Orta Doğu’da ABD Başkanı Trump’ın çabalarıyla Gazze sorununun çözüme kavuşturulacağı algısı yaratılıyor. Aslında gündem Filistin ile sınırlı değil. İsrail’in merkezinde yer alacağı, 1990 yılında askeri müdahale ile başlatılan, yeni bir Orta Doğu oluşumu arzulanıyor. Kısaca adlandırma gerekirse; yeni bir “Pax Americana” dayatılıyor.
Kuşkusuz öncesi de var. Batının örtülü desteğini alan Saddam’ın, Şii inancındaki Iraklıların muhalefetlerini kırmak isteyişi ve İran’a saldırısı ile 1980 yılında başlatılan, sekiz yıl süren İran-Irak savaşı. Sonuç; Saddam rejimi sırasında kamulaştırılan, petrolün yeniden Anglo-Sakson kökenli tekellerin ellerine geçişi.
Rusya’da Sovyet yönetiminin tasfiyesi ile çöken, iki kutuplu dünya düzeninin ardından ABD’nin -daha doğrusu Anglo-Sakson-Siyonist sermaye üçlüsünün- tasarımları ile başlatılan bir süreçti bu. Bölgedeki son gelimeler de Büyükelçisi aracılığıyla Irak diktatörü Saddam’ı, Kuveyt’i işgale yönlendirmesini andırıyor. (1990)
Dünya kamuoyunu “Cehennem Topu” yalanları ile kandırma stratejisinin güncellenmiş halini izliyor gibiyiz. Ardından Irak’ın işgal edilerek üç ayrı bölgeye ayrılışı. Şii’ler, Sünni’ler ve Kürtlerden oluşan yeni Orta Doğu modeli.
İsrail hükumetlerinin FKÖ’ye karşı destekledikleri, HAMAS’ın 7 Ekim 2023 günü sivil İsrail yurttaşlarına saldırıları, Saddam’ın Kuveyt’i işgaline ne çok benziyor.
Türkiye’nin bölgedeki son gelişmelerden etkilenmemesi söz konusu bile değil. Suriye’deki ABD destekli HTŞ ile inanç temelinde benzerlikler olduğu öne sürülerek yakınlaşmanın bu ülkedeki ayrılıkçı Kürt siyasal hareketini dengeleyebileceğini düşünmek, tam anlamıyla “Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak” atasözümüzü anımsatıyor.
Orta Doğu’da bu gelişmeler yaşanırken Sayın Cumhurbaşkanının son ABD gezisinde gündeme getirilen, “Heybeliada Ruhban Okulu” konusunun, kesinlikle bir Türkiye-Yunanistan çekişmesi olmadığının da altının çizilmesi gerekiyor.
Tartışma; Fener Patrikhanesinin durumu ya da Patriğin ekümenliğine indirgenmemeli. Fatih döneminde Katoliklere karşı destek sağlamak düşüncesiyle, İstanbul’daki varlığı güvence altına alınan bu kurum, Ruhban Okulu’nun açılışı isteğiyle Trump tarafından, yeniden gündeme getirildi.
ABD’nin yaklaşımının amacı farklı; Fener Patrikhanesi’ne karşı Balkanlarda yaşayan, Ortodokslar üzerinde Moskova Patrikliği ile yeniden etkili olmayı amaçlayan, Rusya’yı engellemek.
Rusya’nın, komşusu ve müşterisinin, ABD doğal gazına yönelmesinin ardından bu yaklaşımı nasıl değerlendireceğini kestirmek kolay değil.
Son gelişmeler; CHP’nin Silivri ile AKP iktidarı ekseninde sürdürdüğü, muhalefet çizgisini kısa sürede gözden geçirmesini gerektirebilir.
Özellikle koltuk sayısı bilinçli arttırılırken, işlevi sürekli sınırlanan TBMM’nin açılışında, partili davranışlarını eleştirerek, Cumhurbaşkanını protesto etmesi kendi iç kamuoyunda etkili olabilir.
Genel Kurula katılmamaları ya da ayağa kalkmayı reddetmeleri, TBMM tarihine baktığımızda ilk kez karşılaşılacak bir tavır değil. Ana muhalefet ya da sözcülerinin ifadeleriyle; birinci parti olan CHP’nin, eleştirilerini kamuoyunu etkileyecek eylemlerle desteklemesi de çok doğal. Ancak ülkenin içinde bulunduğu, kitleleri her geçen gün umutsuzluğa iten, bu durumdan nasıl kurtulacağını göstermek için ayağa kalkmalarının daha etkileyici olacağına hiç kuşku yok.