Bahattin Yücel

Bahattin Yücel

Yol Ayrımı

Türkiye’deki son siyasal gelişmelerin ardındaki gerçekliği vurgulayan siyasetçi, DEM Partinin Eş Genel Başkanı Bakırhan oldu. Kökenleri çok daha eskiye uzanan, ülkenin son kırık yılına damgasını vuran ayrılıkçı Kürt siyasal hareketinin, TBMM’de bütün partilerin katılacakları bir komisyonda tartışılmasını istedi.

Bütün partilerin özellikle CHP’nin, TBMM’de kurulacak özel komisyona katılma kararını kesinleştirmesini, açıkça gündeme getirilmeyen bir gerekçeye dayandırdı. Tutuklu Belediye Başkanlarının -belki- serbest kalacaklarını, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun adının altını çizerek vurguladı. Bakırhan’ın açıklaması, yolsuzluk iddiaları ile suçlanan, CHP’li Belediye Başkanlarının tutuklanmalarının ardındaki gerçek nedeni su yüzüne çıkardı.

Süreç MHP Genel Başkanının, Öcalan’ı Meclis çatısı altında konuşma yapması için davetiyle başlamıştı. Baş döndürücü bir hızla gelişti. Özellikle bu partinin savunduğu, ulus devlet kavramını tartışmaya açtı. Yetmemiş olacak ki, Türk-Kürt ve Araplardan oluşan ve Sünni İslam şemsiyesi altında, geçtiğimiz yüzyılın başlarında sonlanan “ümmet” oluşumunu güncelleyen, bir siyasal İslam modeli gündeme getirildi.

Eş zamanlı olarak, ABD Büyükelçisinin söylemleri ve BOP kapsamında bir genel vali gibi davranışı da gözlerden kaçmadı. ABD’yi Türkiye ve Suriye’de temsil eden, Maruni kökenli Büyükelçi, önümüzdeki dönemde Ortadoğu’daki siyasal yapılanma modelinde, ülkesinin Suriye ile Türkiye’yi birlikte değerlendirmek istediği izlenimini güçlendirdi.

ABD; bölgede Çin’in yükselmesini engellemek ve Rusya’yı Ortadoğu’dan tümüyle çıkararak, Kafkasların doğusuna çekilmeye zorlayan bir politika yürütmeye başladı.

Bu gelişmelerden bağımsız olduğu düşünülemeyecek bir başkası, İsrail’in Gazze’den Filistinlileri sürmek için uyguladığı soykırımdı. BOP’un tarihsel ticaret yollarını denetim altına alma planlarında bir üst aşamaya geçildiği anlaşılıyor.

Türkiye’de iktidar ABD’nin bu politikayı uygulamak amaçlı baskılarına karşı çıkmak yerine, Sünni-İslam çizgisinde “çok uluslu ümmet” modelini benimsediğini gösteren bir rotaya yöneldi. Bu süreçte Suriye’de yeni sınır komşumuz olan, Kürt Bölgesel yönetiminin güçlenmesini, uzun yıllar işbirliği yapılan HTŞ’nin askeri gücü ile önlemenin düşünüldüğü, ancak İsrail’in askeri müdahalesinin hesaplanmadığı anlaşılıyor.

İçeride kamuoyunu yönlendirmek için MHP liderinin, durumdan vazife çıkardığı söylenebilir. Cumhurbaşkanı yardımcılarından birisinin Kürt, diğerinin ise Alevi kökenli olmasını önermesi, iktidar üzerindeki BOP kaynaklı baskıların yoğunlaştığını gösteriyor.

Aslında şu andaki Cumhurbaşkanı Yardımcısının kökeni, ilk yardımcı da Sayın Bahçeli’nin aradığı özellik ile örtüşüyor. Büyük olasılıkla sorun ikinci yardımcının seçiminde yaşanabilir.

Biraz geriye gidelim. II. Mahmut 1826 yılında Yeniçeri Ocağını kanlı bir operasyonla tasfiye ederken, Bektaşi dergahları arasında 60 yıldan eski olanları, başta Nakşibendiler olmak üzere Sünni tarikatlara tahsis etmiş, daha yeni olanları ise yıktırmıştı. Bektaşi Dedeleri ise Islah-ı iman ederek, Sünni tarikatlara geçmek zorunda bırakılmışlar, reddedenler ise idam edilmişlerdi. Sayın Bahçeli’nin Alevi kökenli CB Yardımcısı önerisi benimsenirse, aday seçiminde hangi kriterlerin uygulanacağı da yeni bir tartışmayı başlatır mı? Hep birlikte göreceğiz.

Türkiye’de siyasetin yeniden tasarlandığını gösteren gelişmeler, DEM’in konumunu da belirleyeceğe benziyor. Bu parti gerçekte bir yol ayrımında bulunuyor. Kürt sorununun ayrılıkçı silahlı örgütlenme modeli ile çözülemeyeceğinin fark edilişi ilk bakışta olumlu.

Ağır bedeller ödenen, kanlı bir sürecin sonunda kalıcı çözümün demokraside olduğunu öncelemeleri ve eşitliğin tam demokrasiden geçtiğini görmeleri, ülkede barışın kalıcı güvencesidir.

DEM yöneticileri; CHP’nin temsil ettiği siyasal çizgiyi dışlayarak, sürdürülebilir çözümlerin üretilemeyeceğini bilecek kadar deneyim kazanmış olmalılar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahattin Yücel Arşivi