“Dünden Beri” geçmişini yakıp içindeki yeni yolları keşfetmek isteyen herkesin şarkısıdır

2014 yılında Erdinç Can (gitar), Kuzey Deniz Yılmaz (bateri) ve Tan Atayurt’un (bas gitar) bir araya gelmesiyle İstanbul’da kurulan Karambol, 2022 yılında vokalde Turhan Besler ve klavyede Ege Özkozacı’nın ekibe dahil olmasıyla son hâlini alarak yoluna devam ediyor. Grubun PayRec etiketiyle tüm dijital platformlarda yayınlanan son şarkısı “Dünden Beri”, bir sorup bin ah işitebileceğiniz bir kuşağa biraz nefes aldırmak, eski defterleri kapatıp yeni yollara düşmek için bekleyenlere geliyor! Rock’ın saf sularından beslenen grubun ve şarkının hikâyesini konuştuk.

Grubun isminin bundan 20 yıl önce, Kadıköy’de cover yapan “Grup Karambol”le bir ilgisi var mı? Saygı duruşu, selam vs…

Grup Karambol’le bir ilgimiz yok. Zaten olması da mümkün değil bizim yaşlarımız 21-22. Buradan Grup Karambol’e saygılarımızı yollayalım.

2014’te kurulmuşsunuz ama ilk şarkınızı “Kaplumbağa” 2021 yılında yayımlamışsınız. Bu 7 yılda neler yaptınız?

Çok detaylı bir soru ile başlıyoruz ama kısaca anlatmaya çalışalım bu 7 yılı… 2014 yılında davul, elektro gitar ve bas gitar olarak kurulduk. Vokalimiz sonra bize dahil oldu. Türkiye’de pek çok yerde konser verdik ancak şarkılarımızı bir türlü dijital platformlardan dinleyicimizle buluşturamadık. Stüdyo kayıtlarına girmek üzereyken vokalimiz rock söylemekten vazgeçti, yeni solistimizle çalışmaya başladık. Pandemi süreci devreye girdi. Hatta çok sevilen şarkılarımızdan “Kaplumbağa” pandemi çocuğudur. Tabii bu uzun zaman diliminde hiç yılmadan şarkılarımızı yazmaya devam ettik. Şimdi de 8 şarkılık albümümüzü tamamlamak üzereyiz.


Bendeki biyografinizde, “Karambol, müziği sadece duygu ve ses olarak değil, bütüncül bir yaklaşımla üreten bir grup olarak tanınıyor,” yazıyor. Duygu ve ses dışındaki bütünlüğü tamamlayan unsurlar neler?

Duygu ve ses dışındaki bütünlük yazdığımız sözlerle tamamlanıyor. Sound’unuz çok iyi olabilir, enstrümanları çok iyi çalabilirsiniz ama sözlerde uyum yoksa şarkınızın bütünlüğü yok demektir. O yüzden şarkılarımızda teknik olarak gösterdiğimiz özeni, sözlerimizin yaşanmış içtenliği ve yoğunluğu ile bütünleştirmeye çalışıyoruz. Şarkılarımızda dinleyicilerimizin kendinden bir şeyler bulması, “ Ben de böyle hissediyorum,” demesi bizim çok değerli.

“Kaplumbağa”dan itibaren tüm şarkılarınızda ayakları yere basan ama gövdesi “kendi etrafında” dönen bir sound’unuz var. Şarkılarınızı baştan sona dinlesem ve sizin “Karambol” olduğunuzdan haberdar olmasam her şarkıyı farklı birinin çalıp söylediğini düşünürdüm açıkçası. Bizde “kategorize etme hastalığı” vardır ya. Siz bunu pek sallamamışsınız. Severim böyle işleri. Biraz “kafa nereye, biz oraya” vaziyeti var galiba. Katılır mısınız buna? Bu soru aslında sizin jenerasyonun, yani 2010’lu yılların ikinci yarısında kurulan gruplar ve müzik yapan sanatçıların geneli için de geçerli. Kalıpları takmıyorsunuz. Dinleyici de alıştı galiba buna. Genel olarak “rock” ya da bilmem ne deyip geçiyorlar. Bunu olumsuz anlamda söylemiyorum. Bana sorsalardı, “Çalıyorlar işte” derdim. Bu durumun dinleyiciyle samimi bir bağ kurduğunu düşünüyorum. Çünkü mevzu “kalıp” veya “kaba sığma” olunca iki nota, bir akor ters bassanız, “Yok, yapamamışlar,” denebilyor rahatlıkla. Siz neler söylemek istersiniz bu konuyla alakalı?

Aslında biz müzikte biraz tutucuyuz. Çok genç olmamıza rağmen 1970, 80, 90 rock müzikleri ile büyüdük, o dönemlerin ekollerini takip ettik. O yüzden “kafamıza göre takılalım” gibi olamıyor açıkçası. Her şarkımızın kayıt öncesi uzun ön hazırlık provaları vardır. Yansıttığınız duygular dışında bir şarkının stüdyo kayıt süreci ve post prodüksiyonu sizin şarkınızla yüzleştiğiniz doğumhane kapısıdır. Ama dinleyici bu süreci hissetmiyorsa, şarkının akışına kendine bırakabiliyorsa ne mutlu bize. Yeni dönem dijital platform, albüm yerine single mantığı ile ilerlediği için belki şarkılar kendi içinde ayrı hissettiriyor olabilir. Eskiye baktığımızda albüm fotoğraflarından kliplerine kadar bir bütün oluştururdu. Şimdi bizler her şarkımız için ayrı çekimler yapıyoruz. Belki bütünlük burada değişkenlik gösteriyordur.

Yeni şarkınız “Dünden Beri”de epey bir takla attıktan sonra bir nefes almak isteyen biri var. “Anıları arkasından sürükleniyor.” Masa yataktan oluşan dünyası var. Orada kafayı çiziyor düşünmekten. Ve sizin deyiminizle artık bir “hayali olmasını” istiyor. Meseleyi bu “dünyadan” anlatmaya başlamanız çok doğru bir tercih bence. Zira zaten hayaller o ufacık dünyada kurulmaz mı?

Çok doğru, hayaller önce o ufacık dünyada kuruluyor. En azından şimdilik böyle. Yarını göreceğiz! Bizim gibi çok genç yaşta pandemi sürecini yaşayıp üniversiteye gitmeyi bilgisayar ekranı sanan bu kuşağın deformasyonları tabii oldu. Biz sabah kalkıp altımızda pijama üstümüz ise gömlek derse girmiş, aşklarını zoom’dan yaşamış bir kuşağız. Ardından da ülkemizin acı gerçeği depremle yüzleşmek “Dünden Beri”yi çok düşünmeden yazdırıverdi bize açıkçası. O yüzden “Dünden Beri”geçmişini yakıp içindeki yeni yolları keşfetmek isteyen herkesin şarkısıdır diyoruz. Bize çok sorulan sorudur neden bu yaşta bu kadar ağır şarkılar yazıyorsunuz. Yanıtımız ise 2000 sonrası doğanlar rahatlıkla dinleyebiliyor oluyor…


Yine diğer şarkılarınızda olduğu gibi “Dünden Beri”de de sade sözler kullanmışsınız. Uçuk kaçık metaforlar yok. Tercih meselesi elbette ama sizinki gibi düz bir anlatım daha “içeriden” sesleniyor. Bunu bilinçli mi yapıyorsunuz?

Aslında uçuk kaçık değil ama metaforlar var. Mesela, “yaşlı bir kaplumbağa..” ve “zaman akarken içinde yelkenler açtım…” bunlardan sadece birkaçı. Bunu bilinçli yapmıyoruz fakat yaşımızın getirdiği avantajı kullanıyoruz diyelim.

Sizin basın bülteniniz geldikten sonra Instagramda’da da tesadüfen “sponsorlu” klibinize rastladım. Müziği, televizyondan, dergilerden takip etmişliğimin olduğu bir yaştayım. Evet, artık ben de farklı kanallardan izliyorum müziği ama açık açık “reklam” demek yerine, kibarca “sponsorlu” ifadesiyle rock müzik yapıp kafa sallayan beş adama denk gelmek tuhaf hissettirdi. Yanlış anlaşılma olmasın. Kesinlikle bu bir eleştiri değil. (Olsa da fark etmezdi.) Yapacak bir şey yok. Böyle bir çağdayız. Sizin bu konuda neler düşündüğünüzü merak ettim açıkçası.

Son derece doğru bir yaklaşım. Rock yapan bir grubu kültür endüstrisi ile bağdaştırmak ters gelebilir. Ancak yeni nesil rock müziğin biraz üvey evlat muamelesi gördüğü bir dönemdeyiz. Kendimizi duyurabileceğimiz “Kemancı” barlar yok. Olsa da öğrencinin buraya gidecek parası yok. Festivaller zor zamanlarını yaşıyor. Bizler de bu çarkın içinde şarkılarımızı dinleyicisi ile buluşturabilmek, Karambol’den yeni haberler verebilmek için bu yolu kullanıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi