Hedefler, Beklentiler ve Gerçekleşenler

Bugünün 1 Mayıs olması sebebiyle, genel aylık makro verilerin dışında bir başlangıç yapmak istedim. Öncelikle 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutluyorum. 1 Mayıs deyince, hemen işçiler ile ilgili bir istatistiği paylaşmak isterim; Türkiye’de Ocak 2021 itibariyle 14,4 milyon işçi bulunuyor ve bu rakam nüfusumuzun yaklaşık yüzde 17’si anlamına geliyor. Bu 14,4 milyon işçinin sadece 2,07 milyonu sendikalı durumda. Yani işçilerimizde sendikalılaşma oranı yüzde 14,4 seviyesinde. Geçtiğimiz yıllara göre yükseliş gösteriyor olsa da bu oran oldukça düşük seviyede. Umuyorum ki ileride bu oranı da daha yukarıya çekebiliriz. Çekebiliriz ki bu ve benzeri günleri toplumun tüm kesim ve kademelerinde daha yüksek bir refah seviyesi ile kutlayabiliriz. Bu hepimizin temel hedeflerinden biri olmalı.

Enflasyon Raporu

Ekonomideki sıcak gündemlerden biri 2 gün önce, 29 Nisan’da TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun başkanlığında yapılan 2021 yılının ilk Enflasyon Raporu sunumuydu. 2021 yılının olduğu gibi, sayın başkanın da ilk enflasyon raporu sunumunu izlerken maalesef son 3 Enflasyon Raporu Toplantısı’nda 3 farklı TCMB Başkanı’nı tarafından yapılıyor olduğunu gördük. Geçen ayki yazımda detaylıca bahsettiğim başkan değişimi konusu ile sizleri tekrar meşgul etmeyeceğim ama bu da önemli bir detay. Kurumsal mesajlar veriliyor olsa da bu toplantılarda başkana da çok sayıda soru geldiğini ve başkanın bazı konulara nasıl yaklaşacağının merak edildiği de bir gerçek. Maalesef her toplantıyı başka bir başkanın sunması gibi bir durum, verilen mesajların da etkisini azaltmakta, istikrarlı ve sürdürülebilir politikaların uygulanabilirliğini sorgulatmaktadır. Enflasyon Raporu sunumunda elbette en merak edilen bilgi TCMB’nin içinde bulunduğumuz yılın ve önümüzdeki yılın sonundaki yıllık enflasyon oranı hedefi ve beklentisi. Öncelikle hemen bu bilgileri vereyim; TCMB, tüketici fiyatlarındaki artışın 2021 yılı sonunda yıllık yüzde 12,2, 2022 yılı sonunda ise yüzde 7,5 olacağını bekliyor. Bu beklentiler önceki enflasyon raporunda sırasıyla yüzde 9,4 ve yüzde 7 idi. Bu beklentiler TCMB tarafından yapılan ve yazımın sonunda rakamlarını paylaştığım TCMB Beklenti Anketi verilerine göre değerlendirildiğinde biraz iyimser kaldığı görülüyor. Örneğin 2021 yılı sonunda yıllık TÜFE beklentisi TCMB anketine göre yüzde 13,1. Bir de TCMB’nin artık hiç kimse tarafından maalesef dikkate alınmayan enflasyon hedefi var. Hedefin dikkate alınmamasını sağlayan 2 unsur var. Birincisi TCMB yıllardır, şartlar ne olursa olsun hedefini yüzde 5 olarak açıklıyor. Bu da hedefin, değişen şartlara göre yapılmış, gerçekleşebilir bir çalışma olmadığını, bir ‘niyet’ hedefi olduğunu gösteriyor. İkincisi ise bu hedefim maalesef hiçbir zaman tutmuyor olması. Tutmuyor olması bir yana, gerçekleşen enflasyon hedef enflasyondan çok ama çok uzakta gerçekleşiyor. Hemen rakamları da vereyim; 2020 yılında enflasyon yüzde 5 olan hedeften yüzde 192 yukarısında yüzde 14,6 oldu. 2019’da bu sapma yüzde 136, 2018 yılında yüzde 306 ve 2017 yılında yüzde 138 idi. Yani, örneğin 2018 yılını ele alırsak enflasyon TCMB’nin hedefinin 4 katından daha fazla gerçekleşmiş. Bu durum, maalesef TCMB gibi kölül bir kuruma yakışmıyor. Üstelik bana kalırsa TCMB kendi kendine kredibilite kaybına yol açıyor. Hedefi yüzde 5 yerine örneğin yüzde 10 açıklasa kimse birşey demeyecek, demeyeceği gibi merkez bankamız da gerçekçi ve ulaşılabilir bir hedef koymuş olacak. Gerçekleşen enflasyonun hedeften sapması da makul, kabul görecek bir düzeyde olacak. Neticesinde de, bir sonraki yıl hedef açıkladığında piyasalar bu hedef rakamını ciddiye alıp, TCMB’nin bu yönde adımlar atacağını bilecek, güvenecek.

Bu konuda diğer bir dikkat çekmek istediğim durum ise hedeflerdeki oynaklık. Örneğin 2018 yılı için enflasyn beklentisinin açıklandığı ilk Enflasyon Raporu’nda, bu beklenti yüzde 7,9 iken, bu beklentinin açıklandığı son raporda bu beklenti yüzde 23,5 olmuş. Bu değişiklik tek bir raporda, tek seferde yapılmıyor, her raporda gelişen piyasa verilerine göre biraz biraz değiştirilerek bu fark oluşuyor. Ancak her ne şekilde oluşursa oluşsun, neticede beklenti neredeyse 3 katına çıkmış. Diğer yıllarda da bu kadar yüksek olmasa da ciddi değişimler var. Bu durum da, TCMB beklentilerine ‘nasıl olsa güncellenir’ şeklinde bakılmasına yol açıyor. Üstelik 2019 yılı hariç, değiştirilen bu beklentiler de geneli itibariyle tutmuyor.

Ödemeler Dengesi

Ödemeler dengesi, çok kısaca, bir ekonominin belirli bir dönem içerisinde kendisi dışındaki ekonomilerle yapmış olduğu tüm mal ve hizmet ticaretini; diğer ekonomilerle olan alacak ve yükümlülüklerinin, mülkiyet değişimi anında kaydedildiği istatistiki bir tablodur. Bu tabloya giren gelirlerden giderlerin çıkarılması sonucunda ise ekonominin ne kadar fazla ya da açık verdiği görülür. Daha da basitleştirerek anlatırsam, kişisel olarak düşündüğünüzde; maaşınız ya da meslek geliriniz, varsa kira gelirleriniz ve yatırımlarınızdan elde ettiğiniz gelirler gibi tüm kalemleri toplayıp gelir hanenize yazdığınızı varsayalım. Daha sonra da tüm harcamalarınızı gider bölümüne yazalım. Bunu 1 ay boyunca yaptığınızda, gelirleriniz giderlerinizden fazla ise ay sonunda cebinizde (ya da banka hesabınızda, kasanızda) ne kadar para kaldığını yani cari fazlanızı ya da giderlerinizin gelirlerinizden fazla olması durumunda da aysonunu getirebilmek için ne kadar boçlanmanız gerektiğini yani cari açığınızı görebilirsiniz. İşte bu tabloyu Türkiye ekonomisi için uyguladığımızda bu bize TCMB tarafından aylık olarak açıklanan Ödemeler Dengesi Tablosu’nu vermektedir. Türkiye yıllık bazda bakıldığında genellikle cari açık veren bir ekonomidir. Bunda özellikle enerji ihracatçıcı bir ülke olmamızın şüphesiz önemli bir payı vardır ancak tek sebep elbette bu değildir. Yeterli enerji kaynağımız olmaması ve enerji ithal etmek durumunda kalmamız ne kadar şanssız bir durumsa, her tarafı ayrı güzel bir memlekete sahip olmamız ve dolayısıyla ciddi bir turizm geliri elde etme imkanımız da avantajlı ve şanslı durumumuzdur.

En son açıklanan Şubat ayı verilerine bakacak olursak, ekonomimiz sadece Şubat ayında 2,6 milyar Amerikan doları cari açık vermiştir. Son 12 ay rakamlarına baktığımızda da ekonomimizin 37,8 milyar Amerikan doları cari açık verdiği görülmektedir. Yukarıdaki kişisel ödemeler dengemiz örneğinde belirttiğim gibi, ekonomizin elde ettiği gelirler, ortaya çıkan giderlerine yetmemiş, 2,6 milyar Amerikan doları daha az olmuştur. Böylelikle ülkemiz Şubat ayında 2,6 milyar Amerikan doları fon bulmak durumunda kalmıştır diyebiliriz.

Ağustos 2018’te kurlarda yaşanan ciddi yükseliş neticesinde ithalatın ciddi anlamda azalması ama ihracatın devam etmesi gibi sebeplerle aylık bazda cari fazla vermeye başlamış ve sonrasındaki 16 aylık dönemde yıllık bazda da cari fazla veren bir ekonomi olmuştuk ancak Kasım 2019 ve sonrasında yine aylık bazda ciddi açıklar vermeye devam ettik ve 12 aylık cari açığımız 40 milyar Amerikan doları seviyesine tekrar geldi.

Ödemeler dengesi tablosunda dikkat çeken en önemli durumlardan birisi doğrudan yatırımlar kaleminimizin uzunca bir süredir açık veriyor olması. Doğrudan yatırımlar her an çıkıp gidebilecek ‘sıcak para’ olmaması bakımından kalıcı ya da kalıcı olmasa bile uzun süreli yatırım anlamına geldiği için bu kalemi önemli görüyorum.

Cari açığımızı azaltacak bir diğer gelir kalemi de şüphesiz ki turizm. Ancak pandemi rakamlarımız bu derece yüksek olduğu müddetçe turizm gelirlerimizin de toparlanması çok mümkün olmayacaktır. Geçen yıl, pandemi sebebiyle azalmış olsa da yine de turizm sezonunu çok gecikmeden yakalama ve gelir elde etme fırsatı bulduk. Ancak bu yıl, bu pandemi rakamları devam ederse turizm gelirleri konusunda çok zorlanabiliriz. İçinde bulunduğumuz bu ‘tam kapanma’ döneminde umuyorum ki hem vaka sayılarımız hem de vefat sayılarımız ciddi oranda azalır ki 2021 yılı turizm sezonunu çok da geç olmadan yakalama fırsatı buluruz.

Güven Endeksleri

Geçen ay, güven endekleri saha çalışması takvimi (ayın ik yarısı) ile açıklanma zamanı (ayın 20’sinden sonra) arasındaki gelişmelerden dolayı güven endeksleri anlamsız bir hal almıştı. Çünkü Mart ayının ilk yarısında tüm güven endeksleri yükseliş göstermiş, ancak bu yükselen endekslerin açıklandığı ayın ikinci yarısında güven muhtemelen artık eskisi gibi değildi. İşte bu durum Nisan ayı güven endekslerine yansıdı ve finansal hizmetler güven endeksi dışındaki tüm güven endeksleri düşüş gösterdi.

Beklentiler

Yaklaşık 60 kişinin katılım sağladığı TCMB Beklenti Anketi’nin Mart ayı sonuçlarına baktığımızda da, katılımcıların bu yıl için büyüme beklentisinin yüzde 4,3’e gerilediği görülüyor. Bu yıl sonunda yıllık enflasyonun (TÜFE) yüzde 11,5 olan geçen ayki beklentisi sert bir yükselişle yüzde 13,1 oldu. Yine yıl sonu için Amerikan doları kurunun 8,57 Türk lirası ve cari işlemler açığının ise 25,8 milyar Amerikan doları olması bekleniyor. Merkez Bankası politika faizi olan 1 hafta vadeli repo ihale faiz oranının 12 ay sonrası için yüzde 13,5 olan beklentisi de yüzde 14,1’e yükselmiş durumda.

Bir ay sonraki değerlendirme yazıma kadar pozitif yönlü veriler, keyifli günler diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Utku Ekmekçi Arşivi