HEMINGWAY’İN YAŞLI ADAMI VE LİVANELİ’NİN BALIKÇI MUSTAFA’SI

“Keşke insanlar da yunuslar kadar iyi olsaydı”. Bu sözler Zülfü Livaneli’nin yeni yayınlanan ‘Balıkçı ve Oğlu’ kitabında karşımıza çıkan Mustafa’ya ait.  

Mustafa geçimini balıkçılıkla sağlayan, sessiz, içe kapanık adeta hayata küsmüş bir karakterdir. Denizde evladını yitirmiş, yaşayan bir ölüye dönmüştür. Karısı Mesude ile çocukluktan tanışırlar. Birbirlerini sevip evlenirler. Mesude mert bir kızdır. Ne istediğini bilen, dik duruşlu bir kadındır ancak o da Mustafa gibi yaralıdır. Deniz, Deniz’ini almıştır.

Bir gün balığa çıkan Mustafa kayığın etrafında ölü bir beden görür. Bir kadın bedeni. Zar zor sandala çeker onu. Biraz ileride de başka bir beden görür. O da bir erkeğe aittir. Mustafa onu da sandala bağlar. Kırmızı minik bir bot da ise bir bebek vardır, gözlerine inanamaz. Ölü olup olmadığını dahi anlayamadan bebeği sudan çıkarır. Evladını alan deniz, ona yeni bir evlat vermiştir. Ona bebeği gösteren ise sandalın etrafında dolaşan baba yunustur.  Mustafa karaya çıkınca cesetleri jandarmaya emanet eder ancak bebeği saklar, bir sepetin içinde gizlice eve götürür.

Sıcacık, daha ilk sayfalarından öykünün içine girdiğiniz bir kitap ‘Balıkçı ve Oğlu’. Zülfü Livaneli kitabına Ernest Hemingway’in ‘Yaşlı Adam ve Deniz’ kitabından bir alıntıyla başlıyor. “Belki de balıkçı olmamalıydım, diye düşündü. Ama bunun için doğmuşum ben.” Livaneli, kitabının sonunda yer alan söyleşisinde Hemingway’in ‘Yaşlı Adam ve Deniz’ kitabından etkilendiğini aktarıyor. Her ikisi de balıklarla, denizle, kuşlarla, kendileriyle konuşuyor. Ancak bu konuşmalar o kadar yalın, içten dışavurumlar ki okuyucu kendisini de o sandalın içinde buluyor.

Hemingway’e Pulitzer ardından Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandıran ‘Yaşlı Adam ve Deniz’ kitabı çok da uzun olmayan, yalın, net ifadeler içeren bir metin. Kübalı bir balıkçıyı ve doğayla verdiği mücadeleyi anlatıyor. Kübalı yaşlı bir balıkçının açık denizde Gulf Stream’e (Batı Avrupa’nın deniz iklimini yumuşatan sıcak su akıntısı) kapılması, dev bir kılıçbalığını yakalaması ve balığı yemek için teknenin etrafını saran köpek balıklarıyla olan mücadelesini konu alıyor. Yazarın metinlerindeki dilinin sadeliğinde bir dönem gazetecilik yapmasının etkisinin de olduğu biliniyor. Sinemaya da uyarlanan eserin baş rolünde yaşlı balıkçıyı Spencer Tracy ve bir başka filmde Anthony Quinn canlandırmıştı.

Her iki kitapta da karakterlerin balıklarla, kuşlarla konuşmaları etkileyici. Örneğin Hemingway’in kitabında yaşlı balıkçı kayığına konan martıya kaç yaşında olduğunu ve ilk yolculuğu mu olduğunu soruyor ya da yakaladığı dev kılıçbalığından af diliyor. “Çeyreğini ve etinin en iyi kısmını yemiş olmalılar. Keşke bir rüya olsaydı da onu hiç yakalamamış olsaydım. Üzgünüm balık, her şey ters gitti. O kadar açılmamalıydım. Hem senin hem benim iyiliğim için. Özür dilerim balık.”

Tıpkı Livaneli’nin kitabındaki Mustafa’nın balıklarla konuşması gibi. “Kusura bakmayın kardeşler, tabiat kanunu böyle yazılmış, sizi avlıyorum ama siz de öteki balıkları avlıyorsunuz, dünyanın düzeni böyle.”

“İyi bir balıkçı olsa kılıçbalığını bırakırdı”

Hemingway’in yaşlı balıkçısının hikâyesine Livaneli’nin kitabında da rastlıyoruz. Mustafa bir gün bir turistle karşılaşır. Turist ona Hemingway’in yaşlı balıkçısından söz eder ve hikâyeyi anlatır. Mustafa “Bırak bey bırak. Adamı sevmedim, iyi bir balıkçı değilmiş” der. “Madem o kılıç o kadar harika bir balıkmış, madem günler geceler boyu can teslim etmemek için savaşmış, o balıkçı da oltayı kesiverip, hadi aslanım yaşamayı hak ettin, helal olsun sana bu denizler demeliydi. Bazen koca bir balık yakalarsan beyim, tam sandala çekerken göz göze gelirsin mübarek hayvanla, sana öyle acıklı bakar ki kıyamazsın, denize salarsın gerisin geriye” diyor.

Zülfü Livaneli, Mesude ve Mustafa’nın hikâyesini doğanın tahribatı, balık çiftlikleri, göçmenler, insan kaçaklığı gibi konularla örüyor. Mesude ve Afgan göçmen Zilha’nın sessiz dayanışması kitabın çarpıcı noktalarından biri. Mesude, Mustafa’nın vermek istemediği, adını Deniz koyduğu bebeği, hastanede evladının adını sayıklayan annesine ulaştırır. Livaneli de Hemingway gibi okuyucuyu sürükleyici, yoğun bir metnin içine sokuyor. Pek çok soruna değinirken hiçbirinin anlatımını uzatmıyor, tadında bırakıyor.

Livaneli bizlere balıkçı Mustafa’nın dramını anlatıyor ancak kendi ifadesiyle bunu bir mesafeyle yapıyor. “Eğer yazar kendini duygusallığa kaptırarak anlatısını abartırsa, o kitap bir sanat yapıtı olmaktan çıkar, arabesk olur, melodram olur. Sanatçı ne yapıp edip eseriyle arasına mesafe koymalıdır.”

‘Balıkçı ve Oğlu’ kitabında okuyucuyu şiirsel, kısa ama yoğun bir metin bekliyor.

Haftanın çok satanlar listesini D&R, idefix, hepsiburada, Remzi Kitabevi, Penguen Kitapevi, BKM Kitap ve Amazon Türkiye listelerinden yola çıkarak derledik.

  1. Balıkçı ve Oğlu, Zülfü Livaneli
  2. Kayıp Tanrılar Ülkesi, Ahmet Ümit
  3. Hayat Kaybettiğin Yerden Başlar, Miraç Çağrı Aktaş
  4. Söylenmemiş Sözler, İclal Aydın
  5. Var mısın? Doğan Cüceloğlu

ÇILGIN PROJELERİN ÖTESİNDE

TOKİ, DEVLET VE SERMAYE

Havva Ezgi Doğru

İletişim Yayınları

Türkiye’de konut üretiminin bütünsel bir ekonomi-politik analizinin sunulduğu kitapta, yazar 2003’ten beri gerçekleşen büyük dönüşüme odaklanıyor. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın (TOKİ), AKP iktidarında devletin yeniden inşası rolünü üstlendiğini gösteriyor.

İNSANIN ESARETİ

W. Somerset Maugham

İş Bankası Kültür Yayınları

Somerset Maugham’ın başyapıtı olarak kabul edilen İnsanın Esareti, Modern Library’nin 20. yüzyılda İngiliz dilinde yazılmış en iyi yüz roman listesine dahil edilen bir kitap. Yazar, başlığını Spinozanın Ethica adlı yapıtının bir bölümünden aldığı romanında, gerçekle kurguyu iç içe geçirmiştir. Öz yaşamıyla büyük ölçüde paralellikler taşıyan romanında; küçük yaşta öksüz kalıp akrabaları tarafından büyütülen, bir ayağı doğuştan sakat olan Philip’in uyum sağlamakta zorlandığı yatılı okul günlerinin ardından acılı olgunlaşma yıllarını anlatır.

BEYNE GİDEN YOL

Talat Kırış

Doğan Kitap

‘Beyne Giden Yol’ kitabında bir beyin cerrahının anılarını okuyacaksınız. Talat Kırış mesleğini şöyle anlatıyor: Biz sırat köprüsü üzerinde sırtımızda yolcu taşırız. Hani o kıldan ince kılıçtan keskince olan köprü. Sabah işe gelir, birini alır öbür tarafa geçiririz, ertesi gün başka birini ve bu böylece sürer. Düşürürsek bedeli ağır olur, düşürmeye hakkımız yoktur. Onun için başka işlerde vasatlık belki kabul edilebilir ama bizim işimizde olmaz, mükemmel olmak zorundayız.

AİLE ALBÜMÜ

Murathan Mungan’ın seçtikleriyle

Metin Kitap

Aile Albümü’nde eski kuşaklardan ve günümüzden 80 şairin 127 şiiri yer alıyor. Bu şiirlerin bazıları çok bilinen bazıları ise biraz karanlıkta kalmış şiirler.  Metis Kitap’tan çıkan eseri yayıma Emine Bora hazırladı. Murathan Mungan’ın seçtiği şiirlerle oluşturulan Aile Albümü kitabı için Mungan,“Bu seçki sizde kucağınıza aldığınız bir ‘aile albümü’ hissi uyandırsın istedim; kendi hayatınızdan, yaşadığınız kentlerden, oturduğunuz mahallelerden, büyüdüğünüz sokaklardan tanıdık gelecek yüzlerin, hayatların, açık ya da örtülü varlığını sezdiren hikâyelerin içinde yer aldığı, ‘tasvir edilen’ kişileri gözünüzde canlandırabileceğiniz şiirlerden oluşan ‘aile boyu’ bir albüm yapmak istedim” diyor.

SUMERLİ LUDİNGİRRA

Muazzez İlmiye Çığ

Kaynak Yayınları

Sumerolog Muazzez İlmiye Çığ, Sumerli öğretmen ve şair Ludingirra’nın ağzından Sumer kültürünü anlatıyor. Bir insanın yaşam öyküsünü okurken arka planda bir ulusun alışkanlıkları, yaşayış biçimleri hakkında da bilgi sahibi oluyoruz. Ludingirra en büyük korkusunu şöyle anlatır: Hep korkuyorum; bir gün gelecek adımız da uygarlığımız da unutulacak

FADİŞ

Gülten Dayıoğlu

Altın Kitaplar

Gülten Dayıoğlu’nun ölümsüz eseri Fadiş 50 yaşında. Yazarın kendi yaşamından izler taşıyan kitabında küçük bir kızın yaşadığı zorluklar karşısında gösterdiği direnç, köy, kasaba ve kent arasında geçen yaşamı konu edilmektedir.

NEFES ALMADAN

Gerard Van Gemert

Can Çocuk

Joey ve arkadaşları sahada maç yaparken, tanımadıkları bir çocuk kenarda oturmuş, onları izlemektedir. Joey onu maça davet edince çocuğun adının Adil olduğunu, sahanın yakınındaki Sığınmacı Merkezi'nde yaşadığını öğrenirler. Çok geçmeden, Adil'in müthiş yetenekli olduğu ortaya çıkar. Fakat Joey'nin arkadaşlarının çoğu Adil'le ilgili önyargılıdır. Joey, Adil'le arkadaşlık etmeye başlar ve onu takıma kazandırmak ister. Kitap; mülteciler, ırkçılık konusunu ele alan sporun birleştirici gücünü vurgulayan bir eser.

EL ELE

Tülin Kozikoğlu

Kırmızı Kedi Çocuk

Çocuk edebiyatının sevilen yazarlarından Tülin Kozikoğlu’nun yeni kitabı yayınlandı. El Ele isimli kitaptaki çizimler Deniz Üçbaşaran’a ait. Yaşam döngüsü ve sevgi üzerine sıcacık bir hikâye okurlarını bekliyor.

ACABA NEDEN?

Feridun Oral

Yapı Kredi Yayınları

Feridun Oral yeni kitabıyla minik okuyucularla buluşuyor. Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitabın çizimleri yazarın diğer kitaplarında olduğu gibi kendisine ait. Bu sefer kahramanımız yaramaz bir kedi. Çatıdaki serçeleri kovalarken dengesini kaybedip düşen minik kedicik biraz tuhaf görünmektedir. Meraklı kitap kurtları kitapta yaramaz kedinin neden tuhaf göründüğünün ipuçlarını arayacak.

SARAYDA BİR YIL

Rana Demiriz

Genç Timaş

Mehlika, İzmir’deki tarihî evlerinin arka bahçesindeki şeftali ağacının dibine gömülmüş asırlık fırçalar ve boyalar bulur. Daha sonra karşısına çıkan mektupların, henüz on beş yaşındayken Topkapı Sarayı'na eğitim alması için gönderilen bir ressama ait olduğunu keşfeder. Kahramanımız ressamın sırrını arkadaşlarıyla birlikte çözmeye çalışır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eda Yılmayan Arşivi