JORDAN PEELE’DEN ETKİLİ BİR “HAYIR” !

Jordan Peele, gerek atları gerekse de “uzaylı bir hayvanı” metafor olarak kullanarak doğasına yabancılaşan ve yoldan çıkan  insanoğlunun kendisi dışında kimseye saygısının olmamasına;  diğer canlılara yönelik kibirli ve acımasız tavrına, fantastik filmi aracılığıyla etkili eleştirel bir göndermede bulunuyor.

Jordan Peele imzalı ve geçtiğimiz günlerde vizyona giren “Hayır” (Nope) fantastik bir film olarak öyküsünü Imax film formatının yüksek boyutta ve netlikte görüntü kapasitesiyle etkili bir şekilde anlatıyor. California’da “Haywood Hollywood Horses” isimli çiftlikte film ve reklam filmlerinde kullanılacak atlar yetiştiren bir ailenin çiftliğinde geçiyor film...

FANTASTİK FİLMLERİN YÖNETMENİ

Yönetmen ve yazar Jordan Howarth Peele, siyahi bir babayla beyaz bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Peele, ortak yazarı olduğu aksiyon ve komedi filmi Keanu (2016) sonrasında; “Get Out” (2017) ve “Us” (2019) isimli filmleri yönetti. Az sayıda filmine karşın, kendine özgü tarzı ve fantastik ögeler içeren filmleriyle dikkati çeken bir yönetmen Peele...

2022 yapımı olan “Hayır” onun son filmi. Jordan Peele, filminde hareketli görüntülerin (sinema) bulunmasında bir kilometre taşı kabul edilen İngiliz fotoğrafçı Eadweard Muybridge’e ve onun beyaz bir duvarın önünde koşarken kare kare fotoğraflarını çektiği atın jokerine de gönderme yapıyor. Muybridge’in adının çok bilinmesine karşın, atın jokerinin adını kimsenin bilmediğinin de altını çizerek öyküsüne başlangıç noktası oluşturuyor Peele... Filmde Muybridge’in atının jokeri, “Haywood Hollywood Horses” at çiftliğinin sahibi Otis Haywood’un büyük büyük babası olarak tasvir edilmiş.

“Hayır”, at çiftliği sahibi Otis Haywood’un (Keith David), oğlu OJ Haywood’la (Daniel Kaluuya) bir filme gönderilecek atlarla ilgilenirken, gökyüzünden düşen bir buz parçasının gözünden geçip beynine ulaşıp ölümüne neden olduğu sahneyle başlıyor. Bir uçaktan düştüğü sanılan buz parçası ise, gerçekte uçan daireye (UFO) benzeyen bir cisimden atılmıştır...

Peele, filmini geliştirirken yarattığı gizem bağlamında bir bilimkurgu vaadinde bulunurken, uçan daire zannedilen cismin çok değişik şekillere bürünebilen ve çok güçlü bir uzaylı canlı çıkmasıyla filminin eksenini daha çok fantastik bir boyuta sürüklerken; bir ayağını da bilimkurgunun içinde tutmayı ihmal etmiyor.

DOĞASINDAN KOPAN İNSAN

Jordan Peele, gerek atları metafor olarak kullanıp gerekse de “uzaylı bir hayvan” aracılığıyla bu metaforu güçlendirip, doğasına yabancılaşan ve yoldan çıkan insanoğlunun kendisi dışında kimseye saygısının olmamasına; diğer canlılara yönelik kibirli ve acımasız tavrına, fantastik filmi aracılığıyla etkili eleştirel bir göndermede bulunuyor.

“DUEL” ÇAĞRIŞIMLI BİR KEDİ FARE OYUNU

Jordan Peele, yaşadığımız çağdaki kaosu, fantastik içerikli filmleriyle yorumlayan bir yönetmen. Gerek “Us”da gerekse “Hayır”da bu boyutlar öne çıkarken; özellikle son filmi “Hayır”da, Amerikan sinemasının usta yönetmeni Steven Spielberg’in efsanevi ve minimalist filmi “Duel”den (1971) esinlendiği izlenimini veriyor. Tıpkı “Duel”de bir kamyonun arabayla kedi fare kovalamacısına dönüşen öyküsünün, “Hayır”da da uçan daire zannedilen “uzaylı bir hayvan” ile filmin ana karakterleri OJ Haywood ve ablası Emerald (Keke Palmer) arasında bir kedi fare kovalamacısına dönüşmesi gibi...

“Hayır”, 130 dakikalık uzun süresine karşın rahat akan bir film olsa da, uçan daire olasılığının uzay hayvanına dönüşmesiyle yukarıdaki satırlarda örnek verdiğimiz “Duel” filmindeki zengin çağrışımlı kaçıp kovalamaca benzerliği, Peele’nin filminde tekdüzeliğe ve sarkmaya neden olmaya başlıyor; filmin finaline doğru zorlama okumalarla bu tekdüzeliği karşılamak ise olanaksız hale geliyor.

Sanat eserleri de tıpkı bilimsel araştırmaların dışımızdaki dünyanın gizemini çözme çabasına yoğunlaştığı şekilde, toplumsal yaşamın ve insan ilişkilerinin gizemini çözmeye yoğunlaşır; bir

insan olarak sanatçının iç dünyasındaki zenginlik ve yaşamı kavrayış gücünden destek alan sanatsal yaratı aracılığıyla izleyicisine interaktif bir ilişki vadeder. Bu ilişki bir sanat yapıtının özünden gücünü aldığı kadar, onun ifade tarzı olan biçime de yaslanır.

Bu bağlamda Peele, filminin dünyasını kurmada son zamanlarda adı öne çıkmaya başlayan İsviçre’li görüntü yönetmeni Hoyte Van Hoytema’nın oluşturduğu görsel dünyadan önemli destek sağlıyor. Hoytema yakın zamanda imza attığı “Interstellar” (2014), “Dunkirk” (2017), “Ad Astra” (2019) ve “Tenet” (2020) isimli filmlerle küresel ölçekte tanınan bir görüntü yönetmeni oldu. Hollanda’da başvurduğu sinema okulundan iki kez reddedilen (sinema bir sanat olduğu ve yetenek gerektirdiği için bizim dışımızdaki ülkelerde sinema okullarına özel sınavla öğrenci alınıyor), daha sonra Polonya’ya giderek Lodz’daki Andrzej Wajda, Roman Polanski ve Kristof Kieslowski’nin mezun olduğu efsanevi Polonya Film Esntitüsü’ne kabul ediliyor. Hoytama, bu okulu bitirmeden ayrılsa da; önce baştan beri istediği yapımcılıkta ilerleyerek görüntü yönetmeni oluyor. Peel’nin fantezisini inşa etmesinde de, Hoytama yabana atılmayacak bir katkıda bulunuyor. Filmin ses dünyasının ise yönetmenin amacına uygun başarılı bir tasarım içerdiğini de ekleyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi