Nurgül Rodriguez
Gernika ve Gazze
Artık Anneler Günü'nü kutlayamıyorum. Kendi çocuğun yanında, güvende ve sağlıklıyken, sanki başka hiçbir şey, başka hiç kimse önemli değilmişçesine "Bakın, biz ne kadar mutluyuz!" demek çok rahatsız edici. Bu his gerçekten uzun zamandır benimle. Bulmaya çalıştığım şey, bu duygularla bir insan ve bir sanatçı olarak nasıl yaşamam gerektiği. Zamanımızın hastalığı olan kayıtsızlık ve umursamazlıkla nasıl yaşayabiliriz? Biliyorum, tek başıma bir şey yapamam ama sanat bunun için (de) var, bu soykırımı durdurmak için ne yapabilirim, ne yapabiliriz, sanat nasıl bunun bir aracı olabilir?
Seramik sanatçısı olarak, Picasso'nun eserlerine hayranlıkla bakmadım hiç. Ancak Gernika, ustasının bu eseri yaratmasına yol açan hikayesiyle, bana politik sanata nasıl bakmam gerektiğini öğretti ve hala da öğretmeye devam ediyor. İnsanlık tarihi savaşlar üzerine kurulu ne yazık ki… Görünen o ki insanlık ders almıyor, bitmek bilmeyen yeni derslerle karşılaşıyoruz ve karşılaşmaya devam edeceğiz.
Picasso’nun Gernika’dan önceki çalışmaları, ağırlıkla 1920'lerin ortaları ve 1930'ların başında yaptığı iç mekan sahnelerini ve kadın tasvirlerini içerir; daha sonra bu iki tema Gernika’da da karşımıza çıkar.
İki şehir: Gernika ve Gazze
Gernika, İspanya'nın Bask Bölgesi'nde küçük bir şehir olmasına rağmen, 20. yüzyılın en karanlık olaylarından biriyle anılır. 26 Nisan 1937'de, İspanya İç Savaşı sürerken, Nazi Almanyası'na ait 28 uçağın bombardımanıyla yaklaşık 1700 sivilin yaşamını yitirdiği saldırıda binlerce kişi de yaralanır. İspanya İç Savaşı'nın en trajik olaylarından biri olan bombalama, bir savaşta sivil halkın özellikle hedef alındığı ilk katliam olarak toplumsal belleğe kazınır.
Gernika'nın bombalanması, sadece bir şehrin yıkımı değil aynı zamanda insanlığa karşı işlenen suçların somut bir örneğidir. Bu olay savaşın siviller üzerindeki yıkıcı etkilerini gösteren ve gelecekteki modern savaşların dehşetini haber veren bir saldırıdır. Gernika'nın anısı yalnızca İspanya’ya değil, tüm dünyaya aittir. Bu saldırı, savaşın vahşetini hatırlatmak ve barışın değerini vurgulamak için bir ders olarak yazılmıştır tarih kitaplarına; peki insanlık bundan ders aldı mı derseniz, yanıtını biliyorsunuz. Ama yine de Gernika, bugün hala dünyanın dört bir yanındaki barış aktivistleri, insan hakları savunucuları ve savaş karşıtları için bir ilham kaynağı.
Gernika'da yaşananlar günümüzde yaşananların bir ilk provası sanki; Gazze ve Refah’ta tanık olduklarımız, Gernika'da yaşananların katlanarak ve çok daha acımasızca tekrarlanması gibi; masum insanların acımasızca vurulmasına, hastane ve okul gibi hedef alınmaması gereken yerlerin bile özellikle bombalanmasına, yine de sağ kalmayı başaranların susuzluk ve açlığa mahkum edilmesine hep birlikte, çaresizlik içinde tanıklık ediyoruz ne yazık ki.
Gernika
Sanat tarihçisi Anne M. Wagner’e göre, Picasso 1920'lerin ortalarında Sürrealizm ile ilgilenmeye başladığı ilk dönemde daha çok müzik aleti ya da meyve gibi nesneleri içeren natürmortlar ve iç mekanlar resmediyordu. Başlangıçta bu eserler keyif verici bir şekilde algılansa da kısa süre sonra bu iç mekanlar klostrofobik bir hale geldi. "Eserlerindeki hoş duygular kömürleşmiş ve yanmış gibiydi" der Wagner, "Mekanları bir dram tiyatrosuna dönüştü."
Bu değişim, Birinci Dünya Savaşı sonrası çalkantılı toparlanma sürecinde gerçekleşir; ABD ile Avrupa’da 1929'daki yıkıcı borsa çöküşü henüz yaşanmamıştır, bu çöküş her şeyi daha da kaotik bir duruma sokacaktır. Bu dönemde, Picasso ve Sürrealistlerin asıl ilgisi insan psikolojisinin karanlık alanlarıdır. "Picasso, insan olmanın dehşet, trajedi, aşırılık ve şiddet içerdiğini çok iyi biliyordu," diyor Wagner, "ve zihnin, bilinçdışının oyun alanı olduğunu…"
Gernika, 20. yüzyılın en ünlü sanat eserlerinden biridir. Picasso onu resmettiğinde zaten dönemin en tanınmış ve yenilikçi sanatçılarından biri olarak kabul edilmektedir. 1937 yılında yapılan bu eser sonradan düzinelerce kitabın ve sayısız makalenin konusu olacaktır. Konu üstüne sanat tarihçileri tarafından yazılan çoğu eserde (örneğin, Chipp, 1988, Van Hensbergen, 2004), Gernika’nın bombalanmasının Picasso’nun geçmişindeki çocukluk travmalarını da yüzeye çıkardığı öne sürülür. Psikanalist Gedo (1980) Picasso'nun 1884’te üç yaşındayken yaşadığı Málaga depreminin izlerini görür örneğin bu eserde.
Sonrasında Gernika, Picasso'nun en önemli siyasi tablosu olarak, bir sanat eseri ve protesto sembolü olarak önemini korur ve bu küçük Bask kasabasının yaşadığı kabusu canlı tutar. Anlatılanlara göre Picasso II. Dünya Savaşı sırasında Nazi işgalindeki Paris'te yaşarken bir Alman subayının dairede Gernika fotoğrafını görünce sorduğu, "Bunu sen mi yaptın?" sorusuna "Hayır, siz yaptınız." diyerek karşılık verir.
Başyapıtın Tarihsel Bağlamı
Gernika, İspanya’nın Bask Bölgesi'ndeki Biscay ilinde bir kasabadır. İspanya İç Savaşı sırasında Cumhuriyetçi direniş hareketinin kuzeydeki kalesi ve Bask kültürünün merkezi olarak kabul edilen Gernika’nın hedef alınması, nedensiz değildir.
Cumhuriyetçi güçler, hükümete ve müttefiklerine karşı, farklı ideolojilere sahip çeşitli fraksiyonlardan (Komünistler, Sosyalistler, Anarşistler vb.) oluşmaktadır. General Francisco Franco liderliğindeki Milliyetçiler de bölünmüştür ama daha az ölçüde. Milliyetçiler, İspanya'nın altın günlerine, yasa, düzen ve geleneksel Katolik aile değerlerinin egemen olduğu -hayali- geçmişe dönmeyi vaat etseler de getirdikleri kan ve acıdan başka bir şey olmayacaktır.
1937'de 26 Nisan Pazartesi günü yaklaşık 16:30'da Alman Condor Lejyonu'nun Albay Wolfram von Richthofen komutasındaki savaş uçakları Gernika'yı yaklaşık iki saat boyunca bombalar. Halk pazarı günüdür; çoğu kadın ve çocuklardan oluşan kalabalık, halka açık meydanlarda toplanmıştır. Gökyüzünde birden bire beliren uçakların kalabalık üstüne bıraktığı bombalar yüzlerce kişinin ölümüne ve çok daha fazlasının yaralanmasına neden olacaktır.
"İspanya İç Savaşı'na dair görsellerden hemen anlaşılabilecek şeylerden biri, sivillerin -kadınlar ve çocukların- başına gelenlerin çok açık bir şekilde farkında olunmasıydı," diyor Wagner. İspanya İç Savaşı, cephe hattında basın fotoğrafçılarının da bulunduğu ilk savaştır ve Picasso da dahil olmak üzere pekçok kişi 27 Nisan'da sabah gazetesini açtığında Gernika'nın yıkımına dair yürek burkan görüntülerle karşılaşır.
Hitler Almanyası da, Milliyetçilere askeri destek sağlarken bir yandan da yeni silah ve taktiklerini canlı hedefler üstünde deneme fırsatı bulmuştur.
Picasso Gernika’yı 1937'deki Paris Uluslararası Sergisi'nde yer alması için yaratır. Sergideki Alman ve Sovyet pavyonları, otorite ve gücü vurgulayan dev mimari ögelere yer verirken, savaş halindeki İspanya Cumhuriyeti, biraz da ekonomik olarak zor durumda olduğundan, daha alçakgönüllü bir yaklaşımı tercih eder ve pavyonunu İspanyol ya da Cumhuriyet yanlısı yabancı sanatçıların eserleriyle doldurur. Eserleri sergide yer alan sanatçılar arasında Joan Miró ve Alexander Calder de vardır.
Cumhuriyet pavyonu için yaratılan bu sanat eserlerinin faşizme karşı duruşu simgeleyen birer propaganda aracı olarak tasarlanması doğal olsa da Picasso'nun eseri için başlangıçtaki planı, en azından görünüşte, apolitiktir. Wagner'e göre, sanatçı ne resmedeceğini bilmemektedir. Hatta derler ki resmin ilk taslakları, stüdyoda kanepeye uzanmış çıplak modeline bakan bir ressamı tasvir eder.
Gernika trajedisi onun da rotasını değiştirmesine neden olur.
Picasso zaten sol görüşleriyle tanınan bir sanatçıdır; Cumhuriyet'e para toplamak için çoğaltılarak satılan, “Franco'nun Rüyası ve Yalanı” adlı, 18 ayrı resim ve ona eşlik eden bir şiirden oluşan iki sayfalık bir baskı serisi hazırlamıştır aynı yılın başlarında. Gernika’nın bombalanmasından çok etkilenir Picasso; olaydan 4 gün sonra 1 Mayıs'ta Rue des Grands Augustins'deki stüdyosuna girer ve sergi için yeni eskizler yapmaya başlar.
Haziran ortasında eser tamamlanmıştır; Sürrealist sanatçı Dora Maar, eserin geçtiği çeşitli evreleri bir dizi fotoğrafla belgeler. Temmuz ayında Picasso, bitmiş eseri Cumhuriyet pavyonuna teslim eder. Gernika, Calder'in “Merkür Çeşmesi” (1937) ve Miró'nun “Biçer Döver” (1937) adlı eserlerinin yanında sergilenmeye başlar.
İnsan Trajedisinin Resmi
Gernika, altı insan figürü (dört kadın, bir erkek ve bir çocuk), bir at ve bir boğadan oluşan çılgın bir karmaşayı tasvir eder. Olay, klostrofobik, alçak tavanlı bir iç mekanda, ışık saçıyormuş gibi görünen bir tavan lambasının altında gerçekleşir. Sahne, açıkça savaş ve şiddetin hem duygusal hem de fiziksel bir sonucu olarak okunabilir.
Picasso, Gernika'daki her bir figür ve nesnenin ardındaki sembolizmi hiçbir zaman kamuoyuna açıklamamıştır; "İnsanlar ne istiyorlarsa onu görebilirler " demiştir bir defasında. Picasso’nun bu suskunluğu, sanat tarihçilerinin onlarca yıldır neredeyse her fırça darbesinin ardındaki niyet konusunda fikir ayrılığına düşmesine yol açmıştır doğal olarak.
Eserde belki de en doğrudan olan, fiziksel ve zihinsel acı çeken kadınların çarpıtılmış ifadeleridir. Wagner şöyle açıklıyor: "Bu tür deformasyonların, Picasso'nun acıyı ve ıstırabı kaydetmeye yönelik araçları olduğunu görebilirsiniz." Sanatçı çaresizliklerini keskin, sivri bir dille aktarır ve gözyaşı formundaki gözlerle de üzüntüyü simgeler.
En solda bir kadın, cansız bir çocuğu kollarında kucaklarken gökyüzüne doğru feryat eder; bir başkası kükrer, alevler içinde yanarken kolları gökyüzüne doğru uzanır; bir diğeri elinde bir meşaleyle açık pencereden çıkar. Bu üçüncü kadın bazılarınca bir umut işareti olarak yorumlanır. Her kadın, amorf şekiller ve çıkıntılı açılarla tasvir edilir; bedenleri aynı anda birbirine hem yapışıktır hem de parçalanır.
Yerde, asker olduğu belli bir figür parçalanmış bir şekilde yatar; belki de yeni kurulan Cumhuriyet'in kişileştirilmiş hali. Parçalanmış kolları kesiklerle doludur. Bir el, kırık bir kılıcın etrafında Cumhuriyetin sembolü olan sıkı bir yumruk oluşturur.
Boğa ve Atın Yorumları
Gernika'da yer alan boğa ve at çeşitli yorumlara yol açmıştır. Çoğu kişi, figürleri bu hayvanların geleneksel İspanyol boğa güreşindeki rollerine atıfta bulunarak anlamlandırır. Bazı teoriler boğanın, diğer figürlerin duygusal ve fiziksel ifadesinden yoksun olmasına dayanarak, Franco'nun veya faşizmin bir sembolü olduğunu öne sürer. Diğer bir görüş ise, boğanın İspanyol mirasının temsilcisi ve yaşanan trajedinin metanetli, sarsılmaz bir tanığı olduğuna inanır. Tepe lambası ise bazıları tarafından bir bombanın sembolü olarak okunurken, diğerleri onu tanrının gözüne (göz şeklinde, irisi ampul olan) bir gönderme olarak kabul eder.
Nihayetinde, Gernika tablosunun çağrıştırdığı duygular, acı ve terördür.
Halkın Zihninde Gernika
Paris Expo'nun perdesi kapanır kapanmaz Gernika Avrupa'yı dolaşmaya başlar. Savaş sona erdiğinde ve Franco iktidarı ele geçirip Cumhuriyet dağıldığında, eser de yolculuğuna devam eder. İspanya’yı terk etmek zorunda kalan Cumhuriyetçi mültecilere destek olmak için fon toplamak da dahil olmak üzere birçok amaç için kullanılır. 1939'da New York Modern Sanat Müzesi'nde (MoMA) Picasso'nun retrospektif sergisinde yer alır ve Picasso’nun talebi üzerine eser MoMA'da korunma altına alınır.
Gernika 1939 ve 1952 yılları arasında ABD'deki diğer sanat kurumlarını dolaşır; daha sonra Brezilya'da ve Batı Avrupa'nın pek çok ülkesinde sergilenir, ta ki 1958'de MoMA'ya geri götürülene ve artık seyahat etmek için uygun olmadığı anlaşılana kadar. Yıllar süren taşınma süreci, tuvalin birçok kez gerilip gevşemesi tablonun fiziksel durumuna zarar vermiştir. Gernika 1981'e kadar New York'ta kalır.
Ancak Gernika, sadece tuvalin üstünde değil, hayatın içinde de yeni anlamlar bulur. Adı, Dresden, Berlin ve Hiroşima gibi, savunmasız sivillerin hedef alındığı yerlerle eşanlamlı hale gelir. Savaş karşıtı protestoların vazgeçilmez bir figürü olur Gernika.
1981'de, yani Franco'nun ölümünden altı, Picasso'nun ölümünden sekiz yıl sonra, Gernika nihayet İspanya'ya döner. Yaklaşık kırk yıl süren bir diktatörlükten kurtulmaya çalışan ulus için hala kutuplaştırıcı bir güç olan bu olay, tablonun 1995’e dek kurşun geçirmez bir camın altında sergilenmesini zorunlu kılar.
Özetle, sanat insanları değiştirebilme ve geliştirebilme gücüne sahiptir. Picasso'nun Gernika’sı bunu başarmıştır. Gernika, politik amaçlı bir sanat eseri olarak savaşın sivilleri nasıl etkilediğini gösterir ve izleyicileri duygusal olarak etkiler.
Günümüzde de kimi sanatçılar, toplumsal konuları ele alarak, izleyiciyi duygusal ve düşünsel olarak etkileyerek barışa katkıda bulunmaya çalışıyor, Banksy’nin 2005 ve 2015’te Gazze’de yaptığı duvar resimleri gibi.
Şu anda Filistin'de her gün bir Gernika yaşanıyor ve Gazze-Refah Picasso’larını bekliyor.