Masal, ayet, nas, bilim…

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan hafta sonu hitap ettiği Afrikalı gençlere o çok sevdiği faiz masalını anlatmış. Türkçe anlatmış. Gerçi tercüme etmişlerdir herhalde. "Once there was, once there wasn't" (1) diye başlamışlar, “Interest is the cause, inflation the outcome” (2) diye devam etmişlerdir.

Oraya kadar kolay tabii. Bilmezler ki arkadan “Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine” geliyor…

Masal deyince, AKP’nin daha önceki masalları geldi aklıma. Birden hatırladım bu iktidardan ne kadar çok masal dinlediğimizi bugüne kadar!

AKP’nin iktidara geldiği günlerde dinlediğimiz ilk masal üç Y ile savaşacaklarıydı. Yoksulluğu tarihe gömecekler, yolsuzluğun kökünü kazıyacaklar, yasakları yok edeceklerdi. 19 yıl sonra bunun masal olmadığını söyleyebilecek tek bir kişi kalmadı yeryüzünde.

Kadına şiddeti yok etme amaçlı Avrupa sözleşmesinin yazımına öncülük ettik. İstanbul’umuzun adını verdik. İlk biz imzaladık gururla. İlk biz onayladık. Meğer o da masalmış. Bir varmış, bir yokmuş.

“128 milyar dolar nerede?” diye sordukça dört ayrı masal işittik. Yok efendim pandemi şartlarında kullanmışlarmış, yok piyasadaki dalgalanmalara müdahale amaçlı harcanmışmış, kasada duruyormuş, vatandaşın cebindeymiş… Ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken…

AKP’li Cumhurbaşkanı hiç üzerine alınmadı. “Ben yoktum, Cumhurbaşkanıydım” diye sıyrıldı işin içinden.

“Batı bizi kıskanıyor” masalını hatırlarsınız: "Amerika'nın, İngiltere'nin halini görüyorsunuz değil mi? Benzin yok benzin. Almanya'da kuyruklar, Fransa'da kuyruklar, yiyeceklerini bulamıyorlar, Türkiye'de böyle bir sorun yok”… O yalan bu yalan, fili yuttu bir yılan…

Unutulmaz bir masal da AKP’li cumhurbaşkanının ağzından canlı yayında duyduğumuz: “…üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim” masalıydı.

Çok masal dinledik 19 yıl boyunca, çok. “Bizden önce evlerde buzdolabı yoktu” masalı. Dış güçler masalı. Faiz lobisi masalı. Ekonomik kurtuluş savaşı masalı.

Ülkemizde masal dinlemeye hazır kalabalıklar hep var oldu. Ama yavaş yavaş uyanıyorlar galiba daldırıldıkları derin uykulardan. Masallara şüpheyle bakmaya başladılar sanki. İnanmıyorlar mı ne?

Olsun. Masala inanmıyorlarsa. Ayete de mi inanmayacaklar? Vaktiyle bir bakan her Cuma farklı bir konuda Google’da ayet buluyor ve onu “sallıyordu” Twitter’da. “Bu sabah 5’te çaktım bir tane” diye anlatıyordu telefondaki gazeteci arkadaşına. Yüzlerce takipçisi de bakanı din âlimi yerine koyup retweet ediyordu.

Dini kullanmak her zaman işe yaramıştır bu memlekette.

Şimdi de bir avuç mutlu azınlık dışında 84 milyonu bir çırpıda yoksulluğun diplerine sürükleyen ekonomi politikalarının sorumluluğunu üstlenmek yerine, insanları açlık ve yoklukla sınamayı “müjdeleyen” Bakara 155’e sığınıyor, ekonomi bilimi tam tersini söylediği halde faizin düşürülmesini Bakara 275’le izah ediyorlar.

Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı, “Nas ne diyorsa o olur” anlamında sözler söyleyerek Kur’ana yüklüyor suçu. "Neymiş efendim? Faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa, onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu!"

Ne zamandır devlet nasla idare ediliyor?

Ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok yerinde girişimi üzerine, TÜSİAD bir açıklama yayınlayarak “genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmesinin gereğini” hatırlatınca, “Sizin cinsinizi de cibilliyetinizi de iyi biliyorum” diye iş dünyasına hakaret ediyor AKP’li cumhurbaşkanı İlim Yayma Vakfı’nın kürsüsünden. Hangi ilmi yayacaklar bilinmez ama iktisat ilminden anlamadıkları ortada.

Oysa hayatta en hakiki mürşit ilimdir. Biz öyle öğrendik. Bakara’da numarası yok diye ilmi ret mi edeceğiz?

Derken cince bir uygulama müjdelediler. “Dövize hücum etmenize gerek yok. Sizin TL’niz de döviz sayılır artık” dediler.

“Örtülü faiz artırımı” diyor ekonomistler. Adını söylemeksizin faiz artırımı işte. Nası aldatma girişimi… Yani “Faiz artırmıyoruz, tövbe. Ama senin beklediğin döviz getirisinin eşdeğerini hesabına yatırıyoruz.” Yerli ve milli bir model.

Devlet nereden bulacak bu parayı? Ya yeni vergiler salacak, ya para basacak.

Olan da yine dar gelirliye olacak. Parası olanın banka hesaplarına garanti olsun diye daha fazla vergi verecek. Yani garibanın parasıyla dövizi olan fonlanacak.

Nas’ıl ama?

(1) Bir varmış, bir yokmuş

(2) Faiz sebep, enflasyon sonuç

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi