MATEMATİK BİLMEDEN ASLA…

Temmuz ayı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı dün yapıldı. Merkez Bankası piyasa beklentilerine paralel hareket etti ve faiz oranlarında bir değişikliğe gitmedi %14 seviyesinde sabit bıraktı. Konu ile ilgili yazılacak belki çok şey var belki de pek bir şey yok artık.

Gazete Pencere’ye ayda iki defa yazı yazıyorum. Yazmaya başlamadan önce Sevgili Yavuz Oğhan ve Nilay Can ile yazılardan bir tanesinin PPK toplantılarının hemen sonrasında olmasını ben istemiştim, sağ olsunlar onlar da kabul etmişlerdi. Ancak gelinen noktada iki yazıdan birini, bir başka ifade ile yazıların %50’sini Merkez Bankası’na ayırmak en azından bu günlerde galiba çok anlamlı değil.

Bugün iki farklı konuya değinmeye çalışacağım.

Bunlardan birincisi eğitim.

Uzun süredir aynı şeyi yazıyorum, söylüyorum.

SORUNLARIN TEMELİ
Türkiye’nin içinde bulunduğumuz günlerde yaşamakta olduğu ekonomik sorunların temelinde sadece ekonomik nedenler yok. Eğitim ve hukuk gibi pek çok farklı konu var.

Geçtiğimiz günlerde YKS sonuçları açıklandı. Sınavda başarılı olan gençlerimizi kutluyorum. Ancak onların bu başarısı ne yazık ki bir sistem başarısı değil. Kendilerinin bireysel başarıları.

Sınava giren öğrencilerin ortalama doğru cevap sayıları durumu net biçimde ortaya koyuyor.

40 tane matematik sorusundan 6,9 tanesi doğru cevaplanırken, 20 tane fen bilgisi sorusundan 3,2 tanesi, 40 tane Türkçe sorusundan 17,7 tanesi, 20 tane sosyal bilimler sorusundan 7,9 tanesi, 10 tane tarih sorusundan 2 tanesi doğru cevaplanmış.

NEYE ÜZÜLECEĞİMİ ŞAŞIRDIM
Ülkenin eğitim sistemi; okuduğunu anlamayan, neden-sonuç ilişkisi kuramayan gençler yetiştiriyor. Bu arada sınava giren öğrencilerden yaklaşık yüz bininin ise sıfır çektiğini üzülerek yazmak zorundayım.

Sonuçları görünce neye üzüleceğimi de şaşırdım.

Kendi ana dilinde 40 sorudan 17,7 tanesinin doğru cevaplanmasına mı üzülmek lazım yoksa fen bilgisi ve matematikte ortaya çıkan tabloya mı?


MATEMATİK BİLMEYEN NESİL VE UZAY ÇAĞI
Kimse beni aksine ikna edemez. Uzay çağı, dijitalleşme vb. sözcükler herkesin ağzında. Ama kimse demiyor ki; matematik bilmeyen nesil ile uzaya değil gitsen gitsen geriye gidersin diye. Başta matematik ve fen dallarındaki bu tablo değişmeden ülkenin gelişmiş ülkeler ile arasındaki makasın kapanmasını kimse beklemesin. Aksine bu tablo ile gelişmekte olan ülkeler ile aramızdaki makas bile daha da açılacak.

E-TİCARETE DİKKAT!
Bugün değinmek istediğim ikinci konu ise e-ticaret ve bu alanda yapılan yasal düzenleme ile alakalı. E-ticaret özellikle pandemi ile birlikte çoğumuzun hayatına giren ve artık çıkmayan, alışveriş alışkanlıklarımız değiştiren bir kavram. Genç-yaşlı herkes biliyor, deniyor, kullanıyor. Elbette geçmişi daha eski ama pandemi ile birlikte e-ticarette büyük bir sıçrama yaşandığı net.

ETİD tarafından Nisan 2022’de kamuoyu ile paylaşılan basın bülteninde önemli veriler yer alıyor. 2021 yılında Türkiye’de e-ticaret işlem hacmi 381,5 milyar TL olarak gerçekleşmiş. Sipariş sayısı ise 2020 yılına göre %46 oranında artmış ve 3.3 milyar adede yükselmiş.

2021 verilerine göre e-ticaretin genel ticarete oranı ise %17.7’ye yükselmiş. Sektörün 2022 yılı işlem hacmi beklentisi ise 560 milyar TL.

Şimdi diyeceksiniz ki iyi de bunları niye yazdın?

SEKTÖRE DEVLET ELİYLE VERİLEN ZARAR
Geçmiş dönemlerde farklı sektörlerde de yaşadık; devlet bir düzenleme getiriyor ve sonunda getirilen düzenleme sektörün gelişmesine fayda değil zarar veriyor. Maalesef bizde yeniliğe karşı keskin bir önyargı var. Bu önyargı tedbirli davranmaktan öte bir durum. İçine bir de rekabet girince iş daha da sorunlu bir hal alıyor ülkemizde.

Herkes rekabet olsun diyor ama mümkünse benim alanımda olmasın düşüncesinde. Devlet bir süre bekliyor ve sonrasında bir anda sert önlemler alıyor. Yaşatmak hatta büyütmek için atılması gereken adımlar tam tersi yönünde atılıyor.

Elbette her sektörde piyasa aktörleri içinde yanlış yapanlar oluyor. Bundan sonra da olacak. Ancak işini iyi, düzgün, dürüstçe yapan ile yapmayanı ayırmak da devletin görevi.


E-TİCARET ALMIŞ BAŞINI GİDERKEN…
Dünyada e-ticaret almış başını giderken elektronik ticaretin düzenlenmesine ilişkin yapılan değişiklikler 7 Temmuz 2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Bu düzenleme sektörün her açıdan sorun yaşamasına neden olacak gibi gözüküyor.

Bir de neden sektör temsilcileri ile kapsamlı ve kapsayıcı bir görüş alışverişinde bulunulmadan bu tip kararlar alınıyor, anlayamıyorum.

Neticede son kararı elbette devlet verecek ama ne kadar fazla görüş alınsa, artısı eksisi değerlendirilse daha faydalı olmaz mı?

Takip edebildiğim kadarı ile geçtiğimiz günlerde sevgili hocalarım Prof. Dr. Emre Alkin, Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu ve Prof. Dr. Güven Sak da bu konu hakkında görüşlerini paylaştılar.

Benim de kafama çok takılan iki nokta var ki değinmeden geçemeyeceğim.

Birincisi; firmalar işlem hacmine göre lisans bedeli ödeyecekler. Firmanın işlem hacmi arttıkça ödeyeceği lisans bedeli de artacak.

Neden?

Net bir çifte vergilendirme bu.

Bir diğer nokta da “marka yasağı” konusu. Firmalar cirolarının %50’den fazlasını fiziksel kanalları üzerinden (mağazalar) yapıyorlar ise sorun yok ama cironun %50’den fazlası e-ticaretten geliyorsa o zaman kendi markanızı satamayacaksınız deniyor.

Neden?

Aklıma tek soru geliyor:

Bu kadar AVM boşuna mı yapıldı? Tamam da ya rekabetin yaratacağı fayda?

Tüketicinin daha fazla alternatif içinde aynı mal ve/veya hizmeti daha ucuza alabilme imkânı engellenmiyor mu?

Hatta bunun enflasyon için olası olumlu etkilerini de mi göz ardı edeceğiz?

Bir tarafta belki istihdam kaybı yaşanabilir tedirginliği olabilir ama toplam ticaretin içinde payı yüzde yirmilere yaklaşmış bir alanda da bu düzenleme istihdam kaybı yaratmaz mı?

GELİŞEN SEKTÖRE ENGEL
Dünyada gelişen sektörler, iş kolları desteklenir bizde ise nedendir bilinmez hep önünü kesme yönünde bir tavır alınıyor.

Ancak şunu unutmamak lazım; dünya gelişiyor, dönüşüyor, er ya da geç siz de o değişime ayak uydurmak zorunda kalıyorsunuz. Ama bu uygulamalar bizi geride bırakıyor, rekabeti yok ediyor.

Oysa bizim olabildiğince önde ve hızlı koşmamız lazım ki; kimileri ile arayı kapatalım kimileri ile aradaki arayı daha da açalım.

NEDEN BİZDEN MARKA ÇIKMIYOR?
Keskin düzenlemeler yapıp yasaklar getirip sonra da şu sorunun cevabını arıyoruz: Bu kadar dijitalleşen dünyada neden bizden bir marka çıkmıyor?

Çıkmaz birader. Matematik bilmez, yeniliğe ve rekabete direnirsen, çıkmaz.

GAZETE PENCERE’Lİ OLMAK…
Geçtiğimiz günlerde Gazete Pencere’nin 1000. sayısı yayımlandı.

Okuru, yazarı, çalışanı ve tüm paydaşları ile bu büyük ailenin bir ferdi olmak keyif verici.

Sizlerle bu köşede buluşma imkanını bana veren ve bu harika gazeteyi her sabah saat 07.00’de aksatmadan (nasıl beceriyorlar gerçekten inanamıyorum) bizlere ulaştıran tüm ekibi kutluyorum.

Elbette en büyük alkış Türkiye’ye gerçek bir gazete kazandırmak üzere yola çıkan, taşın altına elini değil gövdesini koyan Sevgili Yavuz Oğhan’a.

Nice binlere…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mert Yılmaz Arşivi