“En yakının kendin olunca en çok da onunla savaşıyorsun”

20 yıldır müzik piyasasında bağımsız olarak kafasına göre takılan, bilenlerin bildiği, bilmeyenlerin kulaktan kulağa ‘bildirdiği’ Metin Önderoğlu, son teklisi Korkmuyorum ile karşımızda. Sanatçının her zamanki melankolik ve kaotik durumunun ağır bastığı Korkmuyorum kendisiyle soğuk, sıcak fark etmeksizin sürekli savaş halinde olan birinin çıkmazlarının hikayesi.

Müzik sektöründe 20 yıl geçirmek gerçekten başarının anahtarını elinize aldığınızın bir göstergesidir. Binlerce kişi arasında hala şarkı söylüyor olmanız, insanların sizin şarkılarınızı 20 yıl sonra dinliyor olması fazla söze yer bırakmıyor zaten. Metin Önderoğlu da 20 yıldır müzik piyasasında. Ancak makası epey açan bir farkı var: O, bağımsız takılıyor. Bunca yıldır koca plak şirketlerine inat, onlara kafa tutar gibi istediğini yapıyor. “Zaman ve enerji açısından biraz yorucu olsa da tüm kontrolün bende olması güzel,” diyerek açıklıyor bu özgürlüğü.

2014 yılında hayata geçirdiği, 13 farklı enstrümanı kendi çaldığı One Man Band projesi ile adını duyuran, Doğa İçin Çal, Olta Müzik Emekçileri gibi işlerde yer alan Metin Önderoğlu, şimdi de son teklisi Korkmuyorum ile aramıza karıştı. Önderoğlu’nu takip edenlerin bileceği üzere şarkı hayli derin, hüzünlü, acıları bal eylemiş bir adamın elinden çıkmış. Kendisiyle sürekli savaş halinde olan, çözüm yolları arayan birini anlatan Korkmuyorum ile ilgili Önderoğlu’yla konuştuk.

Ekşi Sözlük’te hakkında yapılan bir yorumda, “Olması gerektiği yerde değil,” denilmiş. Sen ne düşünüyorsun bu konuda?

Dinleyicilerin beklentilerinin daha büyük olması çok sevindirici tabii ama büyük kitlelere ulaşmak çok kolay değil. Piyasanın kurallarına uymazsanız ani bir sıçrama yapmanız zor. Açıkçası böyle bir beklentim de yok. Yaklaşık 20 yıldır bu piyasanın içindeyim ve ne yaparsam nasıl bir reaksiyonla karşılaşacağımı tahmin edebiliyorum.  Amacım organik bir dinleyici kitlesiyle duygularımı paylaşabilmek.  Günümüzde her şeyin bir sayı ile değer görmesi ile ilgilenmiyorum. Doğal bir süreçle büyüyen bir kitle beni daha çok heyecanlandırıyor.

Müzik hayatını 20 yıldır bağımsız olarak sürdürüyorsun. Bağımsız olmanın nasıl bir motivasyonu var?

Belli bir tarzla sınırlı kalmamak, içimden geldiği gibi şarkı yazabilmek, istediğim şarkılara öncelik tanıyabilmek, basmakalıp piyasa kurallarına maruz bırakılmamak ve daha sayabileceğim bir sürü neden var. Mesela şu an bir reggae şarkı üzerinde çalışıyorum. Bir şirketle çalışıyor olsam muhtemelen buna izin verilmeyecek, en iyi ihtimalle en çok beğeni gören şarkılarımın tarzında yeni şarkılar yazmam için bir baskı kurulacaktı. Bu da bence gerçek duyguları olmayan şarkıların ortada gezinmesinin en büyük sebebi. Elbette bir şirketle çalışmanın büyük artıları da var. Şirketlerin Spotify gibi platformlarda, bağımsız müzisyenlere göre sözü çok daha fazla geçiyor. Bağımsız müzisyenler olarak özellikle editör listeleri ve dolayısıyla yeni dinleyicilere ulaşma konusunda çok dezavantajlıyız. Şu anda şarkılarımın prodüktörlüğünü, aranjörlüğünü, dağıtımını, medya iletişimlerini, kısacası tüm macerasını ben yönetiyorum. Zaman ve enerji açısından biraz yorucu olsa da tüm kontrolün bende olması güzel.

Yeni şarkın Korkmuyorum yayınlandı. Şarkıyı 14 yıl önce yazmışsın. Neden bu kadar geç çıktı?

Aslında şarkılarımı kaydetmeye çok geç karar verdim. Bu konuda içsel sorgulamam biraz uzun sürdü diyelim. Duygularımı insanlara açmak konusunda emin değildim. Prodüktörlük ve aranjörlük konusunda ki yeterliliğimle ilgili tereddütlerimin olması da süreci biraz uzattı. Şarkılarımı başka birine emanet etme fikri beni hep tedirgin ediyordu. Ben de yeterli donanıma sahip olmak için kendimce bu konulara yoğunlaştım ve doğru zamanın geldiğine karar verince de kaydetmeye başladım.

Şarkıyı 14 yıl sakladığına göre senin için ayrı bir özelliği vardır diye düşünüyorum…

Çok yoğun duygularla yazılmış bir şarkı. Karanlık tarafı üzerimde büyük bir etki bıraktı. Farklı zaman dilimlerinde 4 kez kaydetmeye çalıştım aslında ama bir türlü bitirmek için gereken enerjiyi bulamadım. Hatta şarkıdaki gitarları 9 yıl önceki bir kaydında olduğu gibi kullandık. Şimdi dinlediğimde iyi ki bu kadar beklemişim diyorum.

Korkmuyorum’da kendinle bir savaş halindesin. “Ruhunu satıyorsun”, “karanlığı içiyorsun”, verilen sözler tutulmamış, rüzgar bile seni tek bırakmış, yalnızsın… Nedir kendinle derdin?

Müzikle bu kadar derin bir bağ kurabilmemin sebebi yaşadığım dibe vuruşlardan hep şarkı yazarak çıkabilmem oldu. Bu sebeple genelde şarkılarım derin bir duygu çözülmesi sonucu ortaya çıktı. Bir şarkı ile düze çıkabilmek kendimi çok iyi hissettiriyor. Depresif biri değilim, kendimi böyle tanımlamıyorum ama toplumla sıkı bir bağım olduğu da söylenemez. Üreten bir insan en çok yalnızlığından beslenir bence. Beslendikçe de daha çok yalnızlaşır, kaçınılmaz olarak. En yakının kendin olunca en çok da onunla savaşıyorsun galiba.

“Acılar olmadan/düşler yaşamaz” diyorsun. Tam tersi olması gerekmiyor mu? Bu kadar mı acıya boğuldun?

Üstten konuşmayı sevmiyorum. Şarkılarda da böyle cümleler genelde beni rahatsız eder. Buradaki cümle aslında dinleyenlere değil kendimeydi. Acılar hep vardı ve var olacak. Buradan yeni düşler kurarak ayağa kalkabilmek her şeyi biraz daha tahammül edilebilir kılıyor. İşler yolundayken kurduğunuz düşle, dipteyken kurduğunuz düşün arasında büyük bir motivasyon farkı olduğunu düşünüyorum. Tabii nereden baktığınıza bağlı olarak tersini söylemek de mümkün.

Son olarak neden korkmuyorsun?

Yaşamda hiçbir şeyin sürekli devam etmediği aşikar. Bir acı sonsuza kadar sürmez ya da bir mutluluk hali. Burada kendime bunu hatırlatmak istedim. Evet, şu an her şey çok kötü, işler yolunda değil, hayatın bir eli boğazımda ve zor nefes alabiliyorum ama korkmuyorum, bununla baş edebilirim demek istedim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi