Bahattin Yücel

Bahattin Yücel

Resmi Görüş

Yılar önce Güneydoğu’ya söyleşi için giden bir gazeteciden duymuştum. 12 Eylül darbesinin izlerinin silinmediği günler. Terör sürecinde güvenlik güçlerinin arama yaptıkları bir köyde, uzatılan mikrofondan TRT kameralarına, hayatlarından çok memnun olduklarını, güvenlik güçlerine teşekkür ettiklerini, söyleyen bir yurttaşı anlatmıştı.

Aynı günün akşamı İstanbul’a dönüşünde bir kez daha karşılaşmış bu kişiyle. Uçakta yanındaki yabancı bir gazeteciye, gündüz duyduklarının tam tersini söylüyormuş. Büyük baskı altında, bunalmış, nefes alamıyorlarmış. Gazeteci dayanamayıp araya girmiş; ”Daha birkaç saat önce tam tersini söylüyor, sağ olsun Evren Paşamız, diyordun, ne değişti bu sürede?” Aldığı yanıtı hiç unutmadım; “Orada anlattıklarım benim resmi görüşümdü, şimdi gerçeği söylüyorum.”

Son gelişmeleri düşündükçe, eski hikâye aklıma geldi. Doğrusu gerçek ya da düş ürünü olduğundan emin değilim.

Türkiye uzunca bir süredir, resmi yani dayatılan ile günlük hayat arasındaki çelişkileri, insanın iliklerine kadar hissettiği bir ortamda yaşıyor. En basit örnek, TÜİK ile ENAG arasındaki enflasyon oranları farkı. Dış Politikadaki gelişmelere ilişkin resmi bilgiler ile uluslararası haber ajanslarının aktardıkları arasındaki çelişkilere değinmek bile yersiz. Turizmde elde edilen başarı ile turistik merkezlerdeki gerçekler de öyle.

Belki henüz fark edemedik. Türkiye’nin ikili gündemi olduğu apaçık ortada.

Biri gerçek, diğeri ise muhalefetin aradaki ayırımı tam olarak ortaya koyamadığı, AKP eliyle yürütülen, günlük siyasal hayatımız.

AKP’ye oy veren kitle ve sessizliğini koruyarak, örtülü dayanışma içine giren dar bir çevrenin Türkiye’si ile yaşamlarını sürdürmekte her gün daha zorlanan, ev
kiralarını ödeyemeyecek durumda, zorunlu beslenme sınırlarının altında kalan, milyonların gündemleri çok farklı.

Kırsalda duran tarımsal üretim, işsizlik pençesinde kıvranmaya başlayan, bayramda artan otobüs fiyatları yüzünden, memleketlerine gidemeyen, başta İstanbul’un “kentli yoksulları.”

Geleceğe ilişkin düşünceleri karamsarlık çizgisine tutsak edilmiş, milyonlarca -çoğu eğitimli- iş bulamayan genç nüfusun sorunları, AKP’nin resmi gündeminde yer almıyor.

Oysa gerçek hayat bütün acımasızlığı ile sürüyor.

Bölgede yaşanan siyasal sorunlar yüzünden artan, enerji girdileri karşısında iktidarın önlem almak bir yana, ısrarla yanlış ekonomi politikasını sürdürmesi, Türkiye’nin sorunlarını giderek içinden çıkılmaz hale getiriyor.

Muhalefetin Cumhurbaşkanı adaylığını önceleyen, ancak isim belirlemekte henüz kesin bir tavır alamayan yaklaşımı, seçmende karşılık bulur mu kestirmek bu aşamada hayli güç.

Üstelik bu tutumun, AKP’nin spekülasyon beklentilerini -istemeyerek -destekleyen bir siyasal iklimi hazırlayacağı da söylenebilir. Örneğin CHP’li iki Büyükşehir Belediye Başkanının isimlerinin aday olarak ortaya atılması gibi.

Ülkenin en temel sorunu olan ekonomide gerçekleri, somut biçimde ortaya koyarak, seçmen ile paylaşma cesareti göstermeyen muhalefetin, bu denli ağır sorunları çözebileceğine ilişkin kuşkuları gidermesi hiç kolay değil.

Muhalefetin -Kürt seçmenin eğilimleri dışında- farklı görüşleri bir araya getiren yapısı, kararlı bir sosyo-ekonomik programın şimdiden kamuoyuna açıklanması anlamında, önemli bir destek olabilir. Kuşkusuz bazı gerçekler tartışmalara yol açacak, beklenmedik eleştirileri de gündeme getirecektir.

Muhalefetin bu aşamada kararlılık göstermesi, fıkradaki resmi gündemin dışına çıkarak, görüşlerini paylaşması, en azından “kral çıplak” demesi bile dengeleri değiştirebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahattin Yücel Arşivi