Seçim bir bitse de…

Seçimden sonra seçimden sonra seçimden sonra…

Cidden çok sıkıldım hem siyasilerin vaatleri hem tartışma biçimleri, özellikle de gözümüzün içine baka baka daha enikonu on gün önce söylediklerinin tam tersini söyleyebilmeleri, pazarlık söylentileri cidden beni çok germeye başladı. Hem neyin pazarlığı yapılıyor bunu da anlamakta zorlanıyorum. Benim oyum için bir başkası nasıl pazarlığa oturabiliyor ve elbette bu pazarlıklarda kim kime ne veriyor, kimden aldığını veriyor o da muamma. 

Ben genellikle bu gazetede yazdığım köşe yazılarımı gündem değiştirecek kadar büyük, önemli, vs bir durum oluşmadıkça ekonomi çerçevesinde tutmaya özen gösteriyorum. Ve her yazı günü öncesi klasikleşmiş olan sevgili Nilay ile sabahtan mesajlaşıyor, birbirimize güzel dileklerimizi gönderiyoruz. Dün de öyle oldu. Sabahtan Nilay o kocaman yüreğinden geçenlerle güzel bir motivasyon mesajıyla yazımı anımsattı. “İkinci turdan önce, Merkez Bankası kararından önce geldi çattı yazı günü” dedi. Yıllardır bu piyasada çalışıyorum. Bazen ekranın önünde bazen ekranın arkasında. Nilay anımsatmasa Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu’nu toplayacağını ve faiz politikasına ilişkin kararını açıklayacağını tamamen unutmuştum. 

Piyasada da kimsenin aklına geleceğini sanmıyorum. Zaten bakanın kendi söylemiyle Merkez Bankasının kararını önemsizleştiklerine göre çok da şaşılacak bir durum değil. Ama son zamanlarda bir karar verilmeden önce neden önü ardı doğru düzgün düşünülmüyor ben buna şaşırıyorum. Örneğin şu kredili mevduat hesaplarından nakit avans ve kredi kartından nakit çekilme çekilmeme meselesi. Neredeyse yüzde 20 maliyetle para bulan vatandaş o para ile dövize koşturmasın diye bir adım atılıyor ama bazı insanların anca böyle dönebildiği unutuluyor. Gelen tepkilerden sonra atılan geri adım aslında hem bizlere hem de yurtdışına bizim bir politikamız falan yok öyle aklımıza geleni yapıyoruz deniyoruz demenin en basit yolu. Olmuyor işte öyle rezil olduğumuzla kalıyoruz. Hem kim her gün farklı bir tebliğe uyanan bir ülkeye yatırım yapmak ister ki? Yitirdiğimiz güven de 700’leri aşan CDS primimizle kendini hemen gösteriveriyor. Hâlbuki alınması gereken önlemler nakit avansa değil, Türk Lirasını bu kadar değersizleştiren politikalara olmalı. 

Seçimlerden kurtulduktan sonra, yeniden hepimiz işimize gücümüze odaklandığımızda, seçilenin kim olacağından bağımsız olarak ben Borsa ilgisinin olacağını 2022 yılında olduğu kadar değil ama yine de yatırımcısını elbette doğru sektör ve doğru şirketi seçmiş olmak koşuluyla mutlu edecektir. Borsa İstanbul’da işlem gören şirketler dün de vardı, bugün de var yarın da var olacak.

Her ne kadar Merkez Bankası faizleri düşürüldüyse de piyasa faizlerinin yükseldiği bir gerçek. Yükselen faiz, kısılan kredi muslukları konut piyasasında bir durgunluk yaratacaktır görüşündeyim. Ayrıca kira artışı sınırlamasının devlet tarafından yapılacağı söylemleri yatırım amaçlı konut almış kişileri de satışa yönlendirebilir.

Döviz öyle ya da böyle daha fazla tutabilmenin mümkün olmadığı bir yere doğru geliyor, hatta belki de geldi. Dolayısıyla yönün yukarı olduğunu görmek için ekonomist olmaya gerek yok.

Dünyadaki gerginlikler, döviz artışı iç piyasada gramı, uluslararası piyasalarda da altının ons fiyatını arttıracaktır görüşümü de koruyorum. 

Ekonomik temelli içinde bulunduğumuz her sorun çözülür. Her yanlış politikadan dönülür. Acı da olsa reçete yazılır, ilaç içilir. Ama sosyal olarak o kadar hırpalanmış durumdayız ki bu nasıl atlatılır emin değilim. 

Bekar kadınları “sahiplendirme” zihniyetine sahip olan insanların, bekar kadınlarla parklarda bahçelerde temiz havayı içlerine çekebilmeleri mümkün mü? 

Hayatı boyunca hiç karşılaşmamış olduğu birini sosyal medyadan hakaret eden kişi ile hangi ortak noktada buluşulabilir ki?

Yolda kendisine uzatılan mikrofondan sırf kendisiyle aynı görüşte değil diye nefret kusup öldürmekle tehdit eden adam, hala sokaklarda rahat rahat geziyorsa hangi güvenlikten bahsedilebilir ki?

Bu böyle uzar uzar gider… 

Neyse seçim bir bitse de… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mine Uzun Arşivi