Abdullah Biricik
Alkmaar’ı salladık ama deviremedik
Yıllardır süregelen bir müphemiyet var. “Biz Avrupa’nın 5. büyük ligiyiz veya olmalıyız” diyenler ile “ilk 10’da yer alamayız” diyen kesimler arasında kıyasıya bir tartışma söz konusu.
Biz Avrupa’nın kaçıncı ligiyiz?
İngiltere, İspanya, Almanya ve İtalya seviyesinde olmadığımız ve bugünkü koşullarda ol(a)mayacağımız kesin! Yani ilk 4’te yokuz. Geriye hangi ligler kalıyor? Fransa, Hollanda, Belçika ve Portekiz.
Fransa son yıllarda (özellikle Arap sermayesinin girmesiyle) aldı başını gitti. PSG kulübü bugün dünya devleriyle rekabet ediyor. Hollanda, Belçika ve Portekiz ligi bizim şu anda mücadele etmemiz gereken ligler.
Portekiz’de Benfica, Porto ve Sporting Lizbon büyük yatırımlar yaptı ve astronomik futbolcu satışları ile bu yatırımlarının karşılığını aldı. Onları da elersek elimizde Hollanda ve Belçika kalıyor. Hollanda ve Belçika futbol federasyonları durumun farkında oldukları için uzun bir süredir ligleri birleştirme senaryosu üzerinde çalışıyor.
Seviyemizi gözlemlemek açısından Hollanda takımları ile yapacağımız maçlar oldukça önemliydi. UEFA Avrupa Ligi’nde Galatasaray’ın Az Alkmaar ve Ajax, Fenerbahçe’nin Az Alkmaar ve Twente, Beşiktaş’ın ise Ajax ve Twente maçları önemli bir ölçü olacaktı.
Beşiktaş Ajax’a yenildi Twente ile henüz oynamadı.
Fenerbahçe Twente ile berabere kalıp Az Alkmaar’a yenildi.
Ajax ile henüz karşılaşmayan Galatasaray ise Az Alkmaar dün gece berabere kaldı.
Her ne kadar Galatasaray Az Alkmaar’ı elinden kaçırsa da Hollanda takımlarına karşı şu ana kadar galibiyet alamamış olduk. Dün akşamki maç Ali Sami Yen’de oynansaydı Galatasaray tarihi bir fark atabilirdi.
Orası ayrı bir boyut!
Maçların tamamının Hollanda’da oynanması ilginç bir tesadüf ve büyük bir handikap olsa da Hollanda takımlarına üstünlük kuramadığımız gerçeği ile yüzleşmemiz lazım. Makalenin buraya kadar olan kısmı futbolu yönetenleri ilgilendiriyor. Bu istatistikler kapsamında -kısa orta ve uzun vadede- neler yapılır veya neler yapılmalıdır?
Taraftarları ilgilendiren bölüme gelecek olursak; Galatasaray’ın Az Alkmaar’ı salladığını hatta hırpaladığını ama yıkamadığını söyleyelim.
Şiir gibi futbol oynadı mı? Hayır. Ancak Galatasaray Icardi, Kaan Ayhan, Jakobs ve Sallai gibi oldukça önemli 4 eksiğe ve maçın başında çok basit bir gol yemesine rağmen Hollanda’da %60 top hakimiyeti ve 2,20 gol beklentisi ile oynadı.
Rakip kaleye 5’i isabetli olmak üzere 20 şut attı. Yüksek seviyede savunma yapan, sert ve temaslı oynayan rakibini adeta boğdu.
Bir topu direkten döndü bir golü de ofsayt bayrağına takıldı.
İlk yarı çift forvetle yani Batshuayi ile heba edilmeseydi belki de farklı olurdu ama böylesi zor bir deplasmana çift forvet ile çıkmak, Nelsson gibi bir stoperi kenara alıp -mükemmel bir performans ile oynayan- Metehan Baltacı’yı oyuna almak her babayiğidin harcı değil!
Okan Buruk büyük bir özgüven ve cesaretle yönetiyor Galatasaray’ı.
1 ay önce 4 eksikle Fenerbahçe’yi 3-1 yenen takımı elinden kaçırmak, aynı sahada alınan 1 puana üzülmek Galatasaray’ın şu anda hangi seviyede olduğunu gösteren en önemli detay.
UEFA Avrupa Ligi’nde yoluna namağlup olarak devam eden Galatasaray’ın lider Lazio ile arasında sadece 2 puan var. Galatasaray doğru yolda ve hem saha içinde hem de saha dışında oldukça elit yönetiliyor. Eğer Avrupa’nın 5 büyük ligi arasına girmek istiyorsak tüm kulüplerimizin Galatasaray kıvamında yönetilmesi gerekiyor! Suni gündemlerle, maçları hakemler ve yapılar üzerinden değerlendirmekle sadece yerimizde sayarız.