Oğuz Pancar
Linear B
Kayıp uygarlıkların sırları çoğu zaman toprağın altında sessizce bekler ve ancak doğru anahtarı bulan bir avuç bilim insanının tutkulu çabasıyla gün yüzüne çıkar. Girit Adası’ndaki kazılarda ortaya çıkarılan iki antik yazı sisteminin, Linear A ve Linear B'nin öyküsü de tam olarak böyle. Bu iki yazı, Ege Denizi'nin kadim uygarlıkları olan Minos ve Miken kültürlerinin kapılarını aralasa da, barındırdıkları gizemler ancak bir yüzyılı aşan uzun ve titiz çalışmalar sonucunda aydınlatılabilmiştir.
Linear B'nin öyküsü, İngiliz arkeolog Arthur Evans'ın 1900'lerin başında Girit'te yürüttüğü kazılarla başlar. Evans, Knossos'ta efsanevi Minos uygarlığının sarayını ortaya çıkarırken, binlerce kil tablet keşfeder. Bu tabletler, üzerinde çizgi benzeri simgelerin bulunduğu, daha önce hiç görülmemiş bir yazı sistemi içermektedir. Evans, bu yazıyı Linear B olarak adlandırır. Tabletlerin, saray envanterlerini, mal listelerini ve idari kayıtları içerdiği tahmin edilmektedir ancak bu yazıyı okumak o dönem için olanaksızdır.
Evans, bu yazının Miken uygarlığına değil, kendi keşfettiği "Minos" kültürüne ait olduğunu düşünmektedir. Ama önce Minos ve Miken uygarlıklarına kısa bir bakış atmak yararlı olacaktır.

Minos ve Miken
Akdeniz'in ilk büyük ve gelişmiş Tunç Çağı uygarlığı olan Minos, adını efsanevi Kral Minos'tan alarak yaklaşık M.Ö. 2700-1450 yılları arasında Güney Ege’de, Girit adasında hüküm sürer. Arkeolojik bulgular, surlarla çevrili olmayan kentleriyle barışçıl ve refah içinde yaşayan bir toplumu işaret eder. Bu durum, Minosluların gücünü karasal fetihlerden çok, ticarete ve deniz hakimiyetine (thalassokrasi) dayandırdığını gösterir.
Minos kültürünün en çarpıcı izleri, idari, ekonomik ve dini merkez olarak işlev gören görkemli saray kompleksleridir. Özellikle Knossos, Phaistos, Mallia ve Zakros’taki saraylar, yalnızca mimari harikalar olmakla kalmayıp, çok katlı yapıları, gelişmiş su ve kanalizasyon sistemleriyle de dönemi için eşsizdir. Knossos'un labirente benzeyen karmaşık mimarisi Yunan mitolojisindeki Labirent öyküsüne de esin kaynağı olmuştur.
Minos sanatı ise doğadan esinlenen, canlı renklere sahip freskleriyle dikkat çekerken, boğa zıplama törenleri(1) de önemli bir dini ve sanatsal tema olarak karşımıza çıkar. Minosluların kullandığı Linear A adı verilen hece yazısı ise günümüze kadar çözülememiş bir gizem olarak kalmıştır.
Minos, en yaygın kurama göre M.Ö. 1620 civarında Thera Yanardağı'nın patlamasıyla tetiklenen doğal afetler sonucu zayıflar ve ardından M.Ö. 1450 civarında anakaradan gelen Mikenler'in istilasıyla son bulur.
Minos Uygarlığı'nın ardından sahneye çıkan Miken Uygarlığı M.Ö. 1600-1100 yılları arasında Yunanistan anakarasında, özellikle Mora Yarımadası'nda gelişen savaşçı bir kültürdür. Adını en önemli merkezi olan Miken kentinden alan bu uygarlık, Minosluların tersine son derece militarist bir yapıya sahiptir. Şehirleri, "Kiklop Duvarları" olarak bilinen devasa surlarla çevrilmiş korunaklı kalelerden oluşur. Toplumun başında güçlü bir kral (wanax) vardır.
[Homeros'un İlyada destanındaki Miken Kralı Agamemnon bu dönemin en ünlü mitolojik figürlerinden biridir. Miken (Mykenai), o dönem yalnızca bir kentin adıdır, Mikenler Homeros’ta daha çok “Akha”lar olarak anılır).
Mikenlerin mezar gelenekleri de onların savaşçı ve zengin kimliğini yansıtır; altın, silahlar ve mücevherlerle dolu kuyu mezarlar ve kubbeli (tholos) anıtsal mezarlar, bu kültürün izlerini bugüne taşır.
Miken uygarlığı, M.Ö. 12. yüzyılda ani bir çöküş yaşar; bu çöküşün nedeni olarak Dor istilaları, iç savaşlar, depremler ve iklim değişiklikleri gibi birden fazla neden olarak gösterilir.
Tekrar kaldığımız yere dönersek, Evans Linear B yazısının Minoslulara ait olduğundan emindir. Ancak ne Minos dili bilinmektedir ne de Linear B yazısı çözülebilmektedir.
[Hem kullanılan dilin hem de yazının bilinmediği bir metni çözmek -neredeyse- olanaksızdır. Bugüne kadar okunabilmiş yazıların önemli bir bölümü çift-dilli (bilingual) yazıtlar sayesinde olanaklı olmuştur. Genellikle kentler ya da devletler arasındaki antlaşmaların kaydedildiği bu yazıtlar, iki dilde ve iki yazı türünde hazırlanırdı; bu yazılardan birinin bilinmesi diğerinin de okunabilmesini sağlar.]
Ne var ki, I. Dünya Savaşı ve sonrasında yaşanan olaylar, bu yazının çözülmesini geciktirdi. Evans'ın hayatını adadığı bu yazı sistemi, onun ölümüne dek çözülemez ve gizemini korur. Evans’la birlikte ve sonrasında Linear B’nin çözülmesi için pek çok arkeolog ve dilbilimci tarafından verilen uzun uğraşlar herhangi bir sonuca ulaşmaz.
Linear B'nin çözülmesi şerefi hiç beklenmeyecek birine nasip olur: savaş pilotu ve mimar Michael Ventris. Henüz 14 yaşındayken katıldığı bir konferansta Evans'ın Linear B hakkındaki konuşmasından etkilenen Ventris, Linear B’ye tutkuyla bağlanır ve onu çözmeyi yaşamının hedefi yapar.

Amatör Dilbilimci
Amatör bir tutkuyla başlayan bu çalışma, Ventris'in mimarlık eğitimini tamamlaması ve İkinci Dünya Savaşı'nda savaş pilotu olarak görev almasıyla bile kesintiye uğramaz. Savaştan sonra mimarlık kariyerine devam ederken, boş zamanlarının neredeyse tamamını Linear B'ye ayırır. Ancak Ventris, bu alanda tek başına değildir. New York Üniversitesi'nde Klasik Filoloji profesörü olan Alice Kober, yazıtları inceleyerek bazı kelimelerin gramer yapısının değişimine işaret eden, bir "hece ızgarası" oluşturmuştur. Kober'in çığır açıcı çalışması, aynı simgelerin bazen eril, bazen de dişil adların sonunda yer aldığını gösterir ve böylece bazı işaretlerin fonetik bir değer taşıdığı düşüncesini güçlendirir. Ancak Kober'in 50 yaşında kanserden ölmesi çalışmalarını yarıda bırakır.
[Bilinmeyen bir yazıda tek olası ipucu kişi ve yer adlarıdır. Örneğin Kadeş Anlaşması’nda şöyle bir bölüm vardır:
"Büyük Mısır yöneticisi Ramessu-meriamen, sonsuza dek Kheta (Hitit) toprağını almak için işgal etmeyecek ve Kheta'nın büyük yöneticisi de sonsuza dek Mısır toprağını almak için işgal etmeyecek."
Bir anlaşma yazıtında kral adının geçmesi olağandır, eğer bu yazıtın tarihsel bağlamını biliyorsanız, Kadeş Anlaşması’nda Ramessu-meriamen (Firavun Ramses) adının geçtiğini, hem de pek çok yerde tekrarlandığı biliyorsunuz demektir. Eğer yazıda, adın uzunluğuna ve yinelenme sayısına bakarak Ramessu-meriamen’i saptayabilirseniz, elinizde bir ipucu var demektir. Yazıda kullanılan simgelerin ses karşılıklarından ilerleyerek diğer sözcükleri de okuma şansınız az değildir.]
Ventris de bazı tabletlerde "Knossos", "Amnisos" gibi bilindik yer adlarının fonetik karşılıklarını bulur ve bu, kullanılan dilin bir Yunanca lehçesi olduğunu fark eder. Örneğin, bazı tabletlerde geçen üç heceli bir sözcüğün, bu bölgelerde kullanılan bir Yunanca sözcük olabileceğini düşünür ve bunun Yunanca'da "üç ayaklı kazan" anlamına gelen "ti-ri-po-de" olduğunu tahmin eder. Bu inanılmaz eşleşme, Ventris'in kuramını doğrulamaya yetmez belki ama ona doğru yolda olduğunu gösterir.
Ventris'in önermesi, onun mimar arkadaşı John Chadwick'in de yardımıyla doğrulanır. Ventris'in geliştirdiği hece tablosuyla, binlerce yıldır sessiz kalan kil tabletler konuşmaya başlar. Miken Uygarlığı'nın saray ekonomisi, idari yapısı ve sosyal yaşamı açığa çıkar.
Ventris, bu büyük keşfinden yalnızca dört yıl sonra, 1956'da bir trafik kazasında yaşamını yitirdiğinde henüz 36 yaşındadır. Bir mimar olmasına karşın, bu alanda amatör bir tutkuyla çalışmış ve 20. yüzyılın en zorlu dilbilim gizemlerinden birini çözerek adını tarihe yazdırmıştır.
Linear B'nin çözülmesi, onun atası olduğu düşünülen Linear A'nın da okunabileceği umudunu arttırsa da bu kısa sürede boşa çıkar. Linear A’nın simgeleri B'ye şekilce benzese de kullanılan dil farklıdır.
Oysa Linear A'nın yazıldığı dili yani Minoscayı bilmiyoruz; B çözülür çünkü Mikence yani Yunancanın bildiğimiz en eski lehçesiyle yazılmıştır. Anlaşılan, Mikenler Girit’i ele geçirip Minos Uygarlığı’na son verdikten sonra Linear A’yı alıp Yunancaya uyarlayarak Linear B'yi geliştirmişlerdir.
Linear A'nın çözülememiş olması Minos uygarlığının kökenlerine ve kültürüne dair pek çok soruyu yanıtsız bırakıyor. Minosluların kim olduğu, dillerinin nasıl bir yapıya sahip olduğu ve Miken istilasından sonra neden birden ortadan kayboldukları gibi sorular Linear A'nın sessizliğiyle örtülüyor.
- Minos uygarlığının en ilginç ve gizemli törenlerinden biri olan boğa zıplama (taurokathapsia), özellikle Knossos Sarayı'nda bulunan ünlü freskler sayesinde günümüze ulaşan bir ritüel ve akrobatik gösteriydi. Törenin ana unsuru, genç erkek ve kadın akrobatların koşan bir boğanın boynuzlarını tutarak, boğanın başını yukarı doğru sallamasıyla oluşan momentumu kullanarak havada takla atıp hayvanın sırtına ve oradan yere atlamasıydı.