Halim Bulutoğlu
Salgından risk algısı yükselmiş bir Türkiye olarak çıkmak tehlikesi
“Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” bugünlerde en çok kullanılan cümlelerden biri.
Salgından global olarak en çok etkilenen sektör olan turizm üzerine yazanlar da, gelecek projeksiyonlarında bu cümleyi sıkça kullanıyor.
Türkiye’nin ilk online turizm gazetesi olan www.turizmgazetesi.com’da, bir süredir ağırlıkla bu konu üzerinde bir tartışma dönüyor. Sektörün öncü isimleri, tartışmaya katılanlar arasında.
Turizm eski bakanlarından Bahattin Yücel, tartışmanın ilk ateşleyicisi. “Bugünü anlamayanlar, yarın için hiçbir şey söyleyemez” başlıklı yazısında, “önümüzdeki 3 yıl içinde ciddi talep daralmalarını bugünden öngöremeyen işletmelerin, bir süre sonra oyundan düşmeleri kaçınılmaz hale gelebilir.” diyor örneğin. Ve Türkiye’nin turizm sektöründe sahip olduğu şans ve karşılaşacağı güçlüklere ilişkin varsayımları analiz ediyor.
Thomas Cook Türkiye’nin uzun süre Güney Ege operasyonlarını yürüten STG Travel’in kurucularından Birol Türemiş tartışmaya katılanlardan bir başkası. Gazetedeki yazısında “İşin sonunda nereye varacağını bugünden söylemek zor olsa da insanların bundan sonra fiziki temas gerektiren ve paylaşılan her türlü fiziki ortamlardan uzak durmaya çalışacağını tahmin etmek yanlış olmaz. Bu tespit covid19 sonrası turizm ve seyahat eğilimlerini belirleyen ana unsur olacaktır.” diyor ve uzun analizlerde bulunuyor.
Yine Thomas Cook’un öncülü Alman tur operatörü Neckermann’ın 1980’li yılların ortasından 2000’e kadar geçen süreçte Türkiye operasyonunu üstlenen Air Tur’un Türkiye saha sorumlusu, şimdi Alanya Royal Garden Oteli’nin sahibi sevgili arkadaşım Nüvit Özkan ise sektörün uzun süre bu salgının etkisi altında kalacağı konusunda hemfikir. Ama o “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” fikrinde değil. “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” düşüncesinde. Yani bugünler geçer, aşı-tedavi bulunur ve turizmde her şey eskisi gibi devam eder, çünkü “unutkanlık insan halidir” diyor kabaca. Kuşkusuz konuştuklarımız ya da yazılanlar iki cümle ile ifade edilemez. Ben biraz da vülgarize etmeye çalıştım tartışmayı. Ama tam da bunlar üzerine yazmayı düşünürken, Antalya’nın Belek bölgesinde kalite deyince ilk akla gelen tesislerden Xanadu markasını yaratmış sevgili arkadaşımız Yusuf Hacısüleyman’ın, yine turizmgazetesi’ndeki makalesi yayımlandı. Yazısının sonu “Turizmde her şey eskisi gibi olacak”la bitiyordu: “Her şey eskisi gibi olacak… Çünkü biz insanlar için hatırlamak ve unutmak iki hayati özellik, en önemli nimetlerdendir. İşimize geleni veya iyi şeyleri hatırlarız, işimize gelmeyeni veya kötü şeyleri unutmaya hemen hazırız. Her şey eskisi gibi olsun demiyorum ama her şey eskisi gibi olacak…”
Türkiye’nin ilk tur operatörlerinden Camul Tur’un ve Club-Med efsanesine Türkiye’de ilk ciddi rakip olarak ortaya çıkan Club Salima otellerinin kurucusu Ergun Güvenç ise, Türkiye’nin önemli avantajlarından sayılan her şey dahil sisteminin ömrünün uzun olmadığına yönelik yazılarıyla biliniyordu. Gazetede o da tartışmaya katıldı ve dedi ki, “Her şey dahil sistemi bu yeni tarz ve anlayışla (korona sonrası) bire bir zıt olduğundan zaman içerisinde terkedilecek ve yeni bir sistem uygulanmaya başlayacaktır.”
Hadi bakalım, çıkın işin içinden.
“Herkes kendi bulunduğu pozisyon üzerinden konuşuyor; biraz da niyet, beklenti belirliyor yazılanları” diyebilirsiniz.
Ama bu insanlar öylesi değil.
Bugüne kadar kaç kriz atlatmışlar, kaç badireden geçmişler.
Kabul, bugün karşı karşıya olduğumuz onların hiçbirine benzemiyor ama…
Bense biraz iki arada bir derede kalmışlardanım.
Yani her iki yaklaşıma da hak verenlerden.
Evet, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ama evet, her şey eskisi gibi olacak.
Çünkü, insanlık her iki gelecek projeksiyonunu da satın almaya uygun bir varlık.
Bir kez seyahatin tadına varmış. Evde kapatsan durmaz. Ne yapacak edecek, koşulları önce kafasında normalleştirecek ve atacak kendisini dışarı. Ne kadar sürer bilinmez ama böyle. Ve öyle ya da böyle bir kesim eskisi gibi devam edecek yola. Yine ekonomik olanın, kitlesel olanın içine atacak kendisini. Yine tur operatörlerinin charter seferlerinde ya da “low cost” uçak şirketlerinde arayacak yolculuğu. Ailesiyle birlikte her şey dahil sisteminin açık büfelerinde kuyruğa girecek.
Ama evet, koşulları, satın alma gücü yüksek olan kesimin talep edeceği turizm-hizmet türü ise hiç te “eskisi gibi olmayacak”.
Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye yine ilk kümede yoluna devam edecek.
Birol Türemiş yazısında çok önemli bir noktaya vurgu yapıyordu: “Türkiye geçmişte yaşanan her sağlık ve güvenlik krizinden değişen oranlarda fiyat, doluluk, kişi başı harcama tutarı kayıpları ile çıkmış ve bunları bütünsel olarak hiçbir zaman eski yerine getirememiştir. Yaşanan her krizden sonra Türkiye’nin risk algısı yükselmiş tüketici segmenti gerilemiş ve tüketici tipi farklılaşmıştır.”
Korkum, hiçbiriyle karşılaştırılamayacak bu küresel pandemi krizinden Türkiye ne yazık ki, risk algısı daha da yükselmiş, tüketici segmenti iyice gerilemiş bir halde çıkacak.
Çünkü bir turizmci dostumun söylediği gibi, her şeyi değiştirebilirsiniz ama Türkiye’deki ortalama turizmci profilini asla…
Umarım tersi olur.
Türkiye turizmi bu krizden yapısal bir dönüşümü de gerçekleştirerek başarıyla çıkar.