Taşkın ve sonuçları

23.07.2021

Geçen hafta yapılan uyarılar -her zamanki gibi- umursanmadığı için bugün yeni bir taşkının neden olduğu acı dolu haberlerle yüz yüze kaldık.
Yoğun yağış ve bunun sonucu oluşan seller tamamen doğaldır ve ülkemizin her yerinde görülür. Ancak bir sel taşkına dönüşüyorsa bunun nedeni insan hatalarıdır.
Bugüne kadar da Karadeniz Bölgesi’nde yapılmadık hata kalmamıştır. Bazıları şunlardır:
Artan nüfusun gelişigüzel yerleşimine izin verilmesi,
Derelerin kapatılması ve dere yataklarına bina yapılması,
Derelere çok yakın yerlerin imara açılması,
Derelerin ıslahının hatalı yapılması,
Hatalı tarım uygulamaları,
Açılan arazi yolları,
HES uygulamaları,
Taş ocakları işletmeleri,
Sahil yolunun eksik altyapısı,
Bölgede afet eğitimi verilmemesi,
Erken uyarı sistemlerinin eksikliği.
Bu nedenlerden bazıları ana neden bazıları da sonucun etkisini artıran nedenlerdir. Bu hatalardan dolayı son 90 yılda gerçekleşen 60 taşkın ve buna bağlı heyelanlarda, 650 vatandaşımızı sadece Karadeniz Bölgesi’nde kaybettik.
Neler yapılması gerektiği konusunda ise şunlar söylenebilir:
Doğal ormanlardaki yasal ve yasadışı kesimler önlenmelidir.
Çaylık alanlardaki genişleme durdurulmalıdır.
Köy yollarının güzergâh seçimi heyelanlar dikkate alınarak yapılmalı, yol inşaatları en az seviyeye indirilmelidir. Mevcut yolların istinat duvarları ve drenaj sistemleri düzeltilmelidir. Yol şevleri yüzey sularından korunmalı, güçlü kök sistemine sahip ağaçlarla toprak korunmalıdır.
Dere yataklarında; yatak stabilitelerinin temelini bozacak ve kıyı oyulmalarına meydan verecek şekilde kum ve çakıl ocaklarının açılmasının ve kontrolsüz, aşırı malzeme alımlarının önlenmesi gerekmektedir.
İmara açılmış veya açılacak alanlarda ve gecekondu bölgelerinde ıslahı henüz yapılmamış akarsu yataklarında taşkın önleyici tesislerin DSİ tarafından projelendirilmesi veya belediyelerce hazırlanan projeler hakkında DSİ’nin görüşü alınmalıdır.
Çay bahçelerinde eski üreticilerin yaptığı gibi, fazla suyu boşaltıcı, akıtıcı kanallar yapılmalı, bu kanalların bakımı aksatılmamalıdır.
Ana dere yataklarının hali hazır genişliği, 100 yılda bir gelmesi muhtemel bir saatlik yağış şiddetine göre (90mm/saat) taşkın alanları birlikte belirlenmeli, dere yataklarında ıslah tedbirleri alınmalı, taşkın alanlarına inşaat yasağı getirilmelidir.
Menfez, köprü gibi mühendislik hizmetlerinde 100 yılda bir gelecek maksimim debiyi ve heyelanla taşınacak ağaçları da geçirebilecek genişlikte hesaplanmalıdır.
Evler sağlam zeminlere yapılmalı,
yamaç yükünü artıracak çok katlı artıracak çok katlı betonarme binalardan kaçınılmalıdır. Evlerden kaynaklanan atık sular mutlaka kanalizasyon sistemine bağlanmalıdır. Köylerde ise bu suların aktif heyelan alanlarına girmesi önlenmelidir.
Taş ocakları etkin şekilde denetlenmelidir.
Gelişmiş ülkelerin uyguladığı, sorunu ortadan kaldırmak için doğru arazi kullanımı, uygun imar ve yerleşim ilke ve planlarının ortaya konulması, uygulanması sağlanmalıdır.
İlin heyelan haritası çıkarılmalı, sel ve heyelanların yerleşim alanları ve altyapılarla ilişkisini düzenleyen ana plan hazırlanmalıdır. Bu planda afet bölgesi olarak belirlenen alanlar devletçe boşalttırılmalıdır. Hiçbir şekilde imar, mera ve orman affı yapılmamalıdır.
Yerel yönetimlerce düzenlenen imar planlarının çeşitli kararnamelerle tespit ve ilan edilen taşkın alanlarını göz önüne alarak hazırlanması, dere yataklarına ve taşkın tesislerine müdahale edecek uygulamaların engellenmesi gerekmektedir.
Taşkın Tahmini ve Erken Uyarı Sistemi Projeleri uygulanmalıdır.
Yöre halkını heyelanlar konusunda bilinçlendirecek yaygın eğitim programları uygulanmalıdır.
Bütün çalışmalarda meslek örgütleri, gönüllü kuruluşlar, yerel dernek ve kuruluşlarla kamu kuruluşları arasında işbirliği sağlanmalıdır.
Sel riski bulunan sahalarda önceden tedbir alınmaksızın süregelen kontrolsüz kentleşme faaliyetleri dünyanın her köşesinde selin taşkına dönüşmesinin en önemli nedenidir ve sorumlusu bizzat hükümetlerdir.
Kör kapitalist üretim ilişkilerinin egemen olduğu toplumlarda doğal varlıklara mal olarak yaklaşıldığı bilinen bir gerçektir. Bu düşünce biçiminin terk edilmesini umuyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi