Bahattin Yücel

Bahattin Yücel

Yeni normal, taktik ve strateji

Salgın ikinci bin yıla girilirken ortaya atılan “Yeni Dünya Düzeni” söyleminin ne denli kırılgan olduğunu gösterdi. Kurgu Bilim Romanlarını teyid edercesine abartılan olağandışı teknikler, binlerce km uzaktan bir bilgisayar tuşuna basılarak yok edilen “düşman” hikayeleri, yeryüzündeki toplam ağırlığı 4-5 gr tahmin edilen bir virüs karşısında, çaresizliğin simgelerine dönüştüler.
ABD Ekonomisi yüzde otuzu aşan oranda küçülürken, artık krizi çözmekte yetersiz kalan AB’nin dağılması tartışılıyor. Ortalık; yaklaşan büyük krizin, 1929 Bunalımını ve 2.Dünya Savaşı sonrasını aratacağına ilişkin senaryolarla dolu.
Herkes “Yeni Normal” adı verilen farklı bir Dünya Düzenine hazırlanırken, Türkiye’de iktidarı ve muhalefetiyle siyaset kurumu, değişik söylemlerle “eski” yi sürdürme telaşında.
İktidar yaklaşan ekonomik bunalımın faturasının ağır olacağını sezerek, yeni taktikler geliştirme çabasındayken, muhalefet rotasını AKP’nin davranışlarına göre belirlediği çizgide yürütmeye çalışıyor.
İttifak arayışlarının ve son günlerde gündeme gelen partileşme girişimlerinin; Türkiye’yi “Yeni Normale” hazırlamak amacından çok, yaklaşık 600 Milyar Dolar dış borcun alacaklılarına deva olacağı varsayımı, belki de bu nedenle yurtdışından destek bulma olasılığı nedense tartışılmıyor.
Ancak bu girişimler iktidarı tedirgin etmeye fazlasıyla yetiyor. AKP muhafazakar kesimin geçmişe duyduğu özlemi somut biçimde yansıtan Ayasofya’ ya, bir yıl önce söylediklerinin tam tersi radikal bir yaklaşımla sahip çıkıyor.
Cumhuriyet ile hesaplaşmak ve Ortodoks Dünyasını karşısına almak bahasına, Ayasofya’yı Müze olmaktan çıkararak, 86 yıl önceki konumuna getiriyor. Tarihte görülmedik bir simgeyle, Diyanet İşleri Başkanını elinde kılıç ile minbere çıkararak, dönüşümün bir askeri zafer olduğu algısını uyandırmaya çalışıyor.
Aslında yapılmak istenenin köktencilik ya da hilafetin geri getirilerek, siyasal rant sağlama amacından çok, Babacan ve Davutoğlu’nun kurdukları partilere, muhafazakar tabandan oy kaymasını önlemek olduğu ortada.
Muhalefet -özellikle CHP- kendi köklerine sahip çıkmayı, muhafazakar oyları ürkütmemeye tercih ettiği için AKP’nin gerçek amacını tahlil etmekte zorlanıyor.
Ayasofya konusunda AKP’yi de aşan söylemlerle, muhafazakar oyları çevirebileceklerini düşünen CHP ve Dostları, bu kez AKP destekli olduğuna ilişkin “kuvvetli şüphe” uyandıran iki yeni parti kurulmasının gündeme gelmesi ile güç duruma düşeceğe benziyorlar.
Muharrem İnce ve son birkaç gündür ortada dolaşan Sarıgül, gerçekten partileşmeye karar verirlerse, kamuoyunu bu girişimlerinin AKP’nin örtülü desteği alınmadan gerçekleştiğine inandırmakta çok zorlanacaklar.
Türkiye’de iktidar ve muhalefetin kısa vadeli taktikler geliştirerek siyasal strateji belirlemeleri ve Yeni Normale göre tasarlanmış bir paradigma üretmelerini beklemek, anlaşılan bir süre daha hayal olacağa benziyor.
Oysa koşullar Balkan Savaşı ile başlayan, bölgeye dönük siyasal sınır düzenlemelerini gerçekleştiren süreci andırıyor.
Enver Paşanın Almanlarla işbirliğinde ortaya attığı, Pantürkist ve Panislamist siyasal çizginin sentezini andıran AKP-MHP ortaklığının, Ortadoğu’da doğal kaynak ve su yollarını yeniden ele geçirmeyi tasarlayan dış etkenler karşısında, başarılı olması günübirlik taktiklerle zor.
Türk Siyaseti iç barışı sağlamış, Yeni Normale uyuma göre tasarlanmış kapsamlı bir yeniden yapılanma modelini üretmek zorunda.
Siyaset günlük taktiklerle değil, uzun vadeli stratejiye dayandırılırsa bu amaca ulaşabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahattin Yücel Arşivi